SİYASETİ, partileri bir kenara bırakalım. Değişik itikadi ve kültürel kimliklerimizle nasıl bir arada dostça yaşayabiliriz, diye düşünelim.
Türkiye’nin hayati sorusu budur. Birbirimize karşı önyargılarımız maalesef ‘köklü’ olduğu için
Kolayca ‘alevlenebilir’ bir
toplumdur Türkiye.
‘Kızılbaş’ kavramı üzerine iğrenç uydurmalar...
Alevi ve Şii kesimlerde
Sünnilere dönük “Yezit, münkir” sözleri...
Kürt yok, Kart-Kurt gibi sözler, üstüne üstlük yasaklar...
Dindar kitlelere yapıştırılan “Mürteci, gerici” gibi etiketler...
Bunların hepsi, “öteki”mizi aşağılayan, dışlayan, öfkeli tepkilere yönelten çirkin alışkanlıklarımızdır!
Depremler yaratabilen fay hatlarımızdır!
Kerbela duygusu
Duyarsızlığın son örneği, Öymen’in talihsiz konuşmasıdır. Öymen “
Dersim” derken durup bir düşünmeliydi.
Dersim, dağlık coğrafyası sebebiyle tarihte ulaştırma ve iskân yollarının dışında kalmış, aşiret hayatı ve aşiret reisleriyle şeyhlerin
egemen olduğu bir ilimizdir. Aşiretçi toplum yapısının kaçınılmaz sonucu olarak, tarihte, hem aşiretlerin kendi arasında, hem yöredeki yerleşik halklarla sık sık çatışmalar yaşanmıştır. Dirlik düzenlik bir türlü sağlanamamıştır. Bu konuda Doç. Dr. İbrahim Yılmazçelik’in “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Dersim Sancağı” adlı akademik eserine bakılabilir.
1937 Dersim
isyanı ise, siyasi bir
ayaklanma bile değildi; laik cumhuriyetle hiçbir sorunları yoktu. Gerilim, merkezi devletle aşiret hayat tarzının sürüp gelen çatışmalarından biriydi. Fakat 1935’ten beri “Dersim’i Islah” peşinde olan cumhuriyet, Kürt isyanlarının yarattığı kaygıların da etkisiyle, Dersim’e çok sert ve acımasız bir şekilde girdi. O zamanki gazeteleri okurken bile yüreğinizin ağrıdığını hissedersiniz.
Bu konuda kendisi de Alevi olan
merhum Baki Öz’ün “Dersim Olayı” adlı eserine bakılabilir.
Seyyid Rıza ve
genç oğlunun idamının, “Kerbela duyarlığı”na sahip bir toplumda ne tür duygular yarattığını anlamak için Alevi olmak bile gerekmez.
‘Öteki’ne dikkat!
Fakat, Öymen, bilinçaltındaki otoriter devlet algısı yüzünden, “isyan bastırma”yı yüceltirken, isyanı bastırma sırasında uygulanan ölçüsüz şiddeti ve bunun yarattığı hassasiyetleri aklına bile getirmedi.
Yarattığı tepkiler ortada olduğu halde, Öymen hatasında hâlâ ısrar ediyor, “
Atatürk’ü mü eleştiriyorsunuz,
CHP Atatürk’ün yaptıklarını eleştiremez” diye konuşuyor.
Halbuki bazı hataların yapıldığını bizzat
Baykal söylemedi mi?
Öymen Ecevit’in “Atatürk ve Devrimcilik” adlı kitabını da mı okumadı?
Son olarak, Meclis’teki ‘
açılım’ görüşmesinde Baykal “Evet, geçmişte yanlışlıklar, haksızlıklar yapıldığı doğrudur” demedi mi?
Öymen’in talihsiz konuşmasından çıkardığım “Dersim dersi” şudur: Fay hatları çok olan bir milletiz. Özellikle de itikadi veya etnik “öteki”lerimiz hakkında konuşurken dikkatli, saygılı olmalıyız. Alevi, Sünni, Türk, Kürt yahut ideolojik olarak şucu, bucu; birbirimiz hakkında özenli bir dil kullanmalıyız.
Siyasette ise, Ak Parti laik kesimleri, MHP Kürtleri, CHP muhafazakârları, DTP de
ülke çoğunluğunu tedirgin edecek söz ve davranışlardan sakınmalıdır.
Bu hem vatanseverlik, hem insanlık borcudur.