1930 yılının temmuzu...
Gazi, Yalova’da, istişareler yapıyor.
Paris Büyükelçisi Fethi Okyar’ı da çağırmıştır.
Gazi,
Meclis Başkanı Kazım Özalp’a soruyor:
- Halk hükümetten şikâyetçi midir? Korkmayınız, söyleyiniz!
- Şikâyetçidir Paşam!..
Gazi, Harbiye yıllarından beri arkadaşı olan Fethi Bey’e soruyor:
- Dışarıdan vaziyetimizi nasıl görüyorsunuz?
- Dışarıdan mali ve iktisadi vaziyetimiz pek fena görülüyor!
Gerçekten, Şevket Süreyya’nın deyimiyle, “Çarklar boşlukta dönüyor“, ekonomide, eğitimde, vatandaşların günlük işlerinde bir türlü istenen atılımlar yapılamıyor.
Hükümet ve
bürokrasi hantal, ağır işliyor.
Meclis suskun,
halk bezgin...
Ve, Gazi kararını açıklıyor:
- Ben bunun çaresini buldum. Memlekette
muhalif bir parti kurmak lazımdır!
Yani
demokrasi.
Muhalefet
eleştiri yapacak, sorunlar gündeme gelecek, Meclis ve bürokrasi uyuşukluktan kurtulacak, çözümler aranacak. Batı’dan da mali
yardım alınacak...
Liberal muhalefet
Gazi rejimin halinden çok rahatsızdır; diyor ki:
- Ben öldükten sonra arkamda kalacak müessese bir istibdat müessesesidir. Ben ise millete
miras olarak istibdat bırakmak ve tarihe öyle geçmek istemiyorum...
Gazi’nin başka bir sözü:
- Bugünkü idare şeklimiz lafzen cumhuriyet ise de cumhuriyetten ziyade dictature‘e benzerdir!
Ve 12
Ağustos 1930’da Fethi Okyar’ın liderliğinde liberal Serbest Fırka kuruluyor. Gazi “Size 40-50 mebus veririm” diyerek Fethi Bey’i
teşvik ediyor.
Artık İsmet Paşa’nın “devletçi”
CHP’si; Fethi Bey’in “liberal” SP’si yarışacaktır.
Yeni parti “tek dereceli
seçim, kadınların seçme ve
seçilme hakkı, piyasa” gibi kavramları savunuyor.
Siyasette “devlet dili” ile “halkın dili” karşı karşıyadır.
Fakat bir de görülüyor ki, CHP halktan kopuktur ve yeni parti çığ gibi
büyümektedir!
Halk şeriatı geri getirecek zannedilir ve yeni parti kendi kendini kapatır!
O zaman parti kapatacak
Anayasa Mahkemesi yoktu.
İsmet Paşa, sonradan, Abdi İpekçi’ye Serbest Fırka’nın kapatılmasının büyük hata olduğunu anlatacaktır.
Meselenin siyasi yönü bir kenara; demokrasi olmayınca nasıl hantal ve yolsuzluğa batmış bir bürokratik oligarşinin oluştuğunu görmek bakımından çok önemlidir bu tarihi tecrübe.
Bugün için dersler
-
Atatürk gibi son derece kudretli ve karizmatik bir lider bile otoriter rejimin tabiatından gelen hantallığı, durgunluğu, yaygın yolsuzluğu önleyememişti.
- ‘Atatürk yaşasaydı’ söylemi elbette güzel bir özlemi ifade eder ama bugün Atatürk çapında otorite ve zekâ sahibi bir lider çıksa bile, sorunlar otoriter metotlarla çözülemez.
- Parti içi demokrasinin olmayışı da uzun vadede o partiyi hantallaştırır, halktan, halkın sorunlarından koparır.
- Demokrasi, bir noktadan itibaren,
kalkınma için de gereklidir. Nitekim Türkiye’nin dünya ortalaması üzerinde
ekonomik büyüme kaydettiği dönemler, halkın hür idaresiyle bir partiyi iktidara getirdiği dönemlerdir.
- Muhalefetin varlığı ve etkinliği son derece önemli ve gereklidir; muhalefetin başarısı “devlet diliyle” değil, “halk diliyle” konuşmasına bağlıdır.
- Demokrasi bir defa harekete geçtikten sonra, iniş çıkışlar olsa da, onu sürekli ‘
vesayet’ altında tutmak mümkün olmaz; kendi yolunu kendisi çizerek ilerler.
Cumhuriyetin evrimi demokrasiyle olur.