Avrupa para birliği içerisinde gelişmişlik düzeyleri farklı olan
ülkelerin toplanması sorun çıkarır diyen
Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman haklı çıktı.
Yunanistan,
Portekiz,
İrlanda,
İspanya hatta
Malta ve
Kıbrıs, AB’nin başını ağrıtacak. Dün Standard&Poor’s Yunanistan’ın ardından İspanya’nın
kredi notunu durağandan negatife çevirdi.
Paul Krugman “Avrupa optimum para alanı değildir” tezini ileri sürdü. Çünkü, farklı
ekonomik gelişmişlik seviyesinde bulunan ülkelerin birarada uygun bir
para politikası yürütmesi mümkün olamaz. Ayrıca, Krugman “AB’nin güçlü bir politik merkezinin olmaması, mali federalizmin bulunmaması ve
ücret farklılıkları da AB’nin optimum para sahası olma özelliğinden uzaklaşacağını” belirtti. Hemen açıklayalım “optimum para sahası” ülkelerin döviz kurlarını kendi aralarında sabitlemesi anlamına geliyor.
Gelelim Yunanistan’ın durumuna... Standard&Poor’s’un üç gün önce not indiriminin ardından önceki gün
Fitch Rating’in Yunanistan’ın notunu A- den BBB+ ya indirmesi Yunanistan’ın borçlarını ödeyip ödeyemeyeceği sorunu gündeme getirdi. Dün Bloomberg’e açıklama yapan Yunanistan
Maliye Bakanı George Papaconstantinou “
Borç ertelemesinin söz konusu olmadığını,
vergi gelirlerini arttıracak, kamu harcamalarını kısacak önlemleri alacaklarını” söyledi.
Yunanistan
Maliye Bakanı önlem alacaklarını ileri sürüyor ama durum pek iç açıcı değil. Yunanistan’ın hem
bütçe açığı hem de cari açığı çok yüksek düzeyde.
Bütçe açığının ulusal gelire oranı yüzde 12,7 düzeyine çıktı. Borç/ulusal gelir oranı yüzde 138 ve cari açığın ulusal gelire oranı yüzde 14,5 civarında bulunuyor.
IMF’nin Yunanistan raporuna göre, ücretlerin ve sosyal güvenlik sisteminin köklü bir değişikliğe tabi tutulması şart. Çünkü ücretler verimlilikle paralel olarak artmıyor. İşçi ve memurlar,
Almanya ve
Fransa düzeyinde ücret alırken verimlilikleri bir Alman
işçiye göre çok geride kaldı. Ücretlerdeki verimlilik farkı nedeniyle ortaya çıkan finansman açığı bütçeden karşılanıyor. Böylece bütçe açığı AB standartlarının dört katına ulaşmış durumda. Ayrıca Yunanistan’ın en önemli döviz gelir kaynağı olan “gemi taşımacığı” küresel
kriz nedeniyle geriledi.
Döviz girişi azalınca cari açık hızla yükselterek ulusal gelirin yüzde 14,5’ine ulaşmasına neden oldu. Anlayacağınız Yunanistan ürettiğinde çok fazla tüketir hale geldi. İşte bu nedenle Yunanistan’ın borçlarını kendi kendine ödemesi zor görünüyor.
Peki, Yunanistan ne yapacak? Şimdilik, AB
Merkez Bankası’nın Yunanistan tahvillerini teminat olarak kabul etmesi, piyasalarda Yunanistan tahvillerinin likidite riskini azalttı. Ama borç ödeyememe
sigorta risk primi 227 puana çıktı.
AB Komisyonu, Yunanistan’dan daha fazla
tedbir almasını istiyor. Yunanistan’da yeni kurulan PASOK Hükümeti’nin 20 kasımda sunduğu 2010 bütçesi herhalde yeniden ele alınacak. Yine Avrupa
Merkez Bankası para politikası kurul üyeleri 17 aralık tarihinde biraraya gelerek, Yunanistan konusunu, görüşecekler. AB Merkez Bankası, Yunanistan’ın İrlanda programını aynen uygulamasını istiyor. Bu programa göre, İrlanda, ulusal gelirine oranı yüzde 12 olan bütçe açığını 2014’te yüzde 3’e indirecek. İrlanda su ve karbon vergisi gibi ilave vergiler getirdi. Ayrıca harcamalarda her yıl dört milyar
avro kısıntı yapmayı taahhüt etti. Aynı koşulları uygulayacak olan Yunanistan çok fazla kemer sıkan bir ülke olacak.
Peki, Yunanistan’ın
borç sorunu Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Yunanistan’ın borç sorunu avronun dolar karşısında değer kaybetmesine neden olduğu için Türk parası dolara karşı değer kaybetti.
Dolar, 1 lira 50 kuruşun üzerine çıktı. Türkiye’de
hisse senedi piyasaları geriledi. Ayrıca Yunanistan ekonomisinin sorunları, Türkiye’nin ihracat ve turizm gelirini de
küçük de olsa azaltacak. Bu nedenle Yunanistan’ın sorunlarının çözümüne Türkiye katkı sağlamalı. Gerekirse finansal
destek vermeli. Çünkü Türkiye’de Yunanlı bankerlerin bankaları var. Uzun vadede iyi bir
ortaklık için zor günlerde destek şart.