Dün
Merkez Bankası
politika faizlerini düşürünce, bazı piyasa oyuncuları, böyle bir indirimi hiç beklemediklerini söylediler. Oysa Merkez doğru olanı ve gerekeni yaptı.
Çünkü dünya, dün kur savaşlarında yeni bir aşamaya geçti.
Japonya parasının değerini düşürmek için, güne, piyasalara yen satarak başladı ve böylece rekabetçi devalüasyona girişti. Japonya'dan yaklaşık on saat önce de
İsviçre, aşırı değerlenen parası nedeniyle ihracatı tehlikeye girdiği için faizleri düşürmüştü. Hemen hatırlatalım, Financial
Times gazetesinin 1
Ağustos 2011 nüshasında,
Amerikan Ekonomik
Araştırmalar Bürosu Başkanı Harvard'lı
profesör Martin Feldstein, "düşük dolar politikasının Amerikan ekonomisinin hızla toparlanmasına
yardım edeceğini" belirtmişti.
Anlayacağınız, ülkeler mallarını satabilmek için yeni bir rekabetçi kur savaşına giriyorlar. Hatta dün bazı küresel iktisatçılar, İsviçre ve Japonya'nın ardından
Türkiye'nin de
ekonomik büyüme için rekabetçi kur savaşına katıldığı yorumunu yaptı.
Peki bu ortamda
Merkez Bankası niye politika faizlerini düşürdü? Düşürdü, çünkü küresel ekonomiye ilişkin giderek artan sorunların, yurtiçi iktisadi faaliyet üzerinde durgunluğa yol açma riski var. Böyle bir ortamda faizlerin indirilmesi şart.
Hemen belirtmekte fayda var, 2007'nin son çeyreğinde, ABD ekonomisinin durgunluğa girdiği ilan edilmesine rağmen, bizim Merkez Bankası politika faizlerini artırmaya devam etmişti ve 2008'in eylül ayında
Lehman Brothers yatırım
bankasının batışıyla dünya ekonomik
krizi derinleştiğinde, bizim Merkez'in politika faizi hâlâ yüzde 16.75 gibi dünyanın en yüksek seviyesindeydi. İşte bu nedenle 2008'de Türkiye ekonomisi büyümedi. 2009'da da kriz lobisinin
AK Parti Hükümeti'ni düşürmek amacıyla ekonomik beklentileri olumsuza çevirmesi sonucunda iç talep daraldığı için ekonomi küçüldü.
Kısacası, Merkez Bankası dün aynı hatayı yapmadı.
Küresel ekonomide olası durgunluğa karşı büyüme hızını daha fazla düşürmemek için politika faizlerini geriletti. Bir de gecelik faizleri çoğaltarak, bankaların ellerindeki paralara imkân sağladı. Ayrıca Merkez, dövizde spekülasyon yapmak isteyenler olursa, onlara karşı da döviz satışı yapacağını duyurarak, kolay para kazanma yoluna karşı önlem aldı. Peki Merkez Bankası'nın, bu kararları alırken güçlü dayanakları var mı? Var. Çünkü kamu maliyesi sağlam. Devletin kısa vadeli dış borcu yok.
Enflasyon şimdilik hedefe uygun gelişiyor.
Cari açık riskine gelince... Durum kriz lobisinin söylediği gibi değil. Cari açık özel
sektör tarafından yaratılıyor ve
özel sektörün ödeme gücü var. "Nasıl var?" sorusu akla gelebilir. Şöyle var. M
erkez Bankası'nın verilerine göre,
finans kesimi hariç özel sektörün kısa vadeli dış
kredi borcu 22.2 milyar dolar. Kullanılan dış krediye karşılık, özel sektörün yurtdışındaki banka mevduatı 21.2 milyar dolar tutuyor. Anlayacağınız aldığı kredi mevduatına denk düşüyor. Daha doğrusu bu kredilerin büyük bir ihtimalle bir cepten diğer cebe yapılan kredi işlemi olduğu ileri sürülebilir.
Merkez Bankası'na dönersek... Altın dahil 98 milyar dolarlık rezervi bulunduğundan Merkez'in döviz sıkıntısı da yok. Finans kesimi ise dış borçlarının pozisyon açığını sigortaladığı için onların da kısa vadede bir ödeme sorunu bulunmuyor. Ayrıca sermayeleri de yeterli.
Dolayısıyla Merkez, kararlarını alırken güçlü dayanaklara sahip. Merkez Bankası dün küresel gelişmelere bakarak doğru kararlar aldı. Artık amaç ekonomide sağlıklı büyümeyi sağlamak. Siz bakmayın bazılarının sızlanmalarına... Faiz lobisine teslim olan bir yapıdan nihayet kurtuluyoruz!