Meslek odalarına
kanun zoruyla üye olan ve mecburen
aidat ödeyen
işadamı, esnaf, doktor, mühendis, muhasebeci ve avukatlar bu yapıdan şikâyetçiler.
Odaların üyelerine sahip çıkmadığını, eğer bu kuruluşlar birer
sivil toplum örgütüyse her konuda üyelerine sahip çıkmaları gerektiğini söylüyorlar. Hatta bazı meslek odası mensupları, devlet dairesine ya da mahkemelere gittiklerinde kendilerine kötü davranan memurlarla ilgili odaların hiçbir girişimde bulunmadığını belirtiyorlar. Odalara üyeliğin isteğe bağlı olmasını, yeni anayasada bu konunun düzenlenmesini talep ediyorlar.
Meslek odalarının hem zorunlu aidat alıp hem de üyelerine olan ilgisizliğini anlatan pek çok
elektronik posta geliyor bize böyle... Bunlardan birinde bir oda üyesi kendisine yapılan
hakareti şöyle anlatıyor:
"Beni aldatan bir esnafı şikâyet için savcılığa başvurdum. Uzun zaman bekletildikten sonra içeri alındım. Genç savcı beni ayakta bir suçlu gibi ifade vermeye zorladı. Kulaklarım iyi duymadığı için biraz yaklaşmak istedim ve öfkeyle ayakta ve belli bir mesafede durmam emredildi! Sanki çok büyük bir suç işlemiştim. Hakaret ve aşağılanmak beni çok üzdü. Ben aynı zamanda
Alman vatandaşıyım... Bir ara
trafik suçundan Almanya'da mahkemeye çıkmıştım. Kendimi haklı gördüğüm için bazen ayağa kalkarak konuşmak istiyordum. Alman hâkim bana, 'Sayın S.K. lütfen ifadenizi oturarak veriniz. Burası demokratik bir ülkedir. Sadece hâkim
halk adına kararı okuyacağı zaman ayağa kalkılır' demişti. Ve doğru olan da buydu. Bütün bunları o halkına tepeden
bakan savcıya söylemek istedim. 'Burası
Türkiye ve burada benim sözüm geçer' deyip beni susturdu. Peki devlet dairesinde, mahkemede hakarete uğradığımızda hakkımızı kim koruyacak bizim?" S.K.
Meslek odaları, devlet memurları karşısında hakarete uğrayan üyelerine sahip çıkıyor mu? Şikâyetlerin peşinden gidip, maaşını vatandaşın ödediği
vergilerden alan ve görevi vatandaşa
hizmet etmek olan memurlardan
hesap soruyor mu?
Eğer meslek odaları bunları yapmıyorsa, bu odalara üyelik niye zorunlu ve üyelerden niçin zorunlu aidat alınıyor?
Bir d
e devlet memurları, ödedikleri vergi karşılığı hizmet almak için gelen vatandaşa "sen" diyerek hitap ediyorlar ve emir kipleriyle konuşuyorlar. Bu konunun da yeni sivil anayasada ele alınıp düzenlenmesinde fayda var. Devlet memuru, kendisine "siz" diyerek hitap eden vatandaşa "sen" diyebilir mi?" Memur, vatandaşa bu tepeden bakışını yeni Türkiye'de sürdürebilir mi?
Gelelim meslek odalarıyla ilgili bir başka üyenin şikâyetine...
"Biz orta ölçekli oto yedek parçası üreten bir firmayız, 7 çalışanımız var, 12 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz. Her yıl ticaret ve sanayi odasına aidat veriyoruz. Yetmiyor, ticaret belgesi, kapasite raporu vs. için de bizden yüzlerce lira alıyorlar. Ama bugüne kadar ne bana ne de çevremdeki benzer firmalara bir faydalarını görmedim. Ama geçenlerde Ankara'ya gidince gördüm ki, benim gibi on binlerce firmanın aidatıyla
ikiz kule alınmış. Yüz milyon dolara. İçini de lüks döşemişler. Hep
ithal.
Hani nerede milli
üretim? Arabalarının hepsi ithal, ilaç için bir tane
yerli mal yok. Hani bizim otomotiv sektörümüzü
TOBB olarak destekliyordunuz? İthal otobüse karşıydınız. Başkan da,
yönetim de hep lüks
sınıf uçuyor, hep 5 yıldızlı otelde kalıyor. Oteli ve uçağı TOBB öder. Bir de üstüne binlerce lira harcırah alırlar. Bizim için gidiyorlarmış. Biz ihracat için ekonomi sınıfında uçar, 2 yıldızlı otelde kalırız. Onlar, bin bir güçlükle kazandıklarımızdan zorunlu
haraç alırlar. Kendileri benden lüks yaşarlar. Ama bana tek bir faydaları olmaz. Ne yeni bir
pazar, ne yeni bir müşteri bulurlar." M.K. Şikâyetlerin bir kısmı iste böyle... Meslek mensupları, odalara zorunlu üyelik istemiyor. Yeni anayasada meslek kuruluşlarına üyeliğin isteğe bağlı olmasını talep ediyorlar. "
Piyasa ekonomisinde firmalar gibi odalar da
rekabete açılsın, iyi hizmet verene üye olunsun" diyorlar.
Bazıları böyle bir istekten çok rahatsız olacaklar ama maalesef meslek sahipleri, "meslek odası tekelleri"ne karşılar. "Odalarda da rekabet olsun, kalite ve iyi hizmet ortaya çıksın" diyorlar.
Bu haklı eleştiriler karşısında ne denebilir? Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak gibi gözüküyor. Kendilerini uzun yıllardır sivilmiş gibi gösteren odalar ve dernekler de bu demokratikleşmeden ve sivilleşmeden payını alacakmış gibi görünüyor.