Ünlü
işadamı İshak Alaton, 1984'te
Siirt'te Sistaş ismiyle bir meyan kökü
fabrikası kurar. Fabrikaya 4.5 milyon dolar para yatırır. Siirt'te 5 bin 500
aile dağlardan meyan kökü toplayıp, Alaton'un fabrikasına satmaya başlar. Böylece bir somun ekmek alabilmek için Valilik kapısında her sabah oluşan iki yüz metre uzunluğundaki fakir insan kuyrukları ortadan kalkar.
Dönemin Siirt Valisi Selami Teker, bu
yoksul kente fabrika kurup işlettiği için
İstanbullu işadamı İshak Alaton'a, "sizin sayenizde Siirt'te sabah ekmek kuyruğuna giren muhtaç insan kalmadı" diyerek defalarca teşekkür eder. Ama burası
Türkiye... Gelelim sonra ne olduğuna...
1991'de Siirt'e yeni bir
komutan gelir ve halka, meyan kökü toplamak için dağlara çıkmayı yasaklar. Yasağın sebebi de, meyan kökü toplayıcılarının dağa çıkarken öğle yemeği için yanlarında götürdükleri
peynir ekmekleri yasadışı
örgüt elemanlarına verebilecekleri kaygısıdır. Dağlara çıkmak yasaklanınca, tabii fabrikaya meyan kökü de gelmez olur. Böylece üretiminin tümünü ABD'ye
ihraç edip döviz kazandıran ve Siirt'te 5 bin 500 ailenin geçimini sağlayan Sistaş fabrikası kapanır. Fabrikanın makineleri
hurda fiyatına satılır. İşsizliğin ve göçün en yoğun olduğu kentlerden biri olan Siirt'te, valiliğin önünde tekrar her sabah iki yüz metrelik somun ekmek kuyrukları başlar. Peki bütün bunları niye anlattık?
TÜSİAD Başkanı Ümit
Boyner geçenlerde Diyarbakır'a gitti ve
bölgenin kalbinde bir konuşma yaptı. Boyner, bölgenin işsizlik ve
yoksulluk sorununun çözülmesi için "yatırım danışma kurulu" kurulmasını önerdi. İshak Alaton "TÜSİAD Başkanı Diyarbakır'a gittiğinde, benim fabrikam gibi kapatılan bazı fabrikaları tekrar açmaya gitseydi, çok daha etkili bir ziyaret yapmış olurdu" diyor.
Alaton haklı. Doğu ve Güney
doğu'daki vatandaşlarımızın
ekonomik sorununun ne olduğunu herkes biliyor. Artık kime ne danışılacak ki? Oranın ekonomik sorunlarıyla ilgili olarak otuz yıldır konuşula konuşula artık konuşulacak, danışılacak bir şey kalmadı. Hâlâ "
Yatırım danışma kurulu" gibi birimler oluşturmayı önermek, bu yüzden biraz tuhaf oluyor. TÜSİAD gibi bir örgüt bölge için danışma kurulu kuracağına, bölgede fabrika kurmalı. Hemen faaliyete geçip yatırım yapmalı ve askeri gerekçelerle kapatılan fabrikaları tekrar açmalı.
İstanbul büyük sermayesinin temsilcisi "TÜSİAD"ın ilk kuşak üyelerinden olan İshak Alaton, TÜSİAD'ı
demokrasiye yaklaşımı konusunda da eleştiriyor. "Ben TÜSİAD'la yolumu 1997'de ayırdım. Rahmetli Bülent Tanör'e hazırlattığımız Demokratik
Anayasa Raporu kabul edilmeyince, bazı TÜSİAD üyeleriyle demokrasi kavramında anlaşmamızın mümkün olmadığını gördüm" diyor.
TÜSİAD bugün demokrasiye nasıl bakıyor, derseniz... Geçenlerde Bülent Eczacıbaşı'nın isteği üzerine İshak Alaton,
Ümit Boyner ve
Can Paker dört kişi yemek yemişler. Ümit Boyner, yemekte İshak Alaton'a, TÜSİAD'ın anayasa referandumunda değişikliğe niye açıkça "
evet" diyerek
destek vermediğini anlatmaya çalışmış. Değişen 24 maddeye evet diyorlarmış ama iki maddede sıkıntıları varmış.
HSYK ve Anayasa Mahkemesi'yle ilgili değişikliklere "evet" diyememişler. Alaton, 'TÜSİAD'ın anayasa değişikliği paketindeki bu iki maddeye
itiraz etmesini kabul edemiyor. Bunu Başkan Boyner'e de söylemiş.
İstanbul büyük sermayesinin simge isimlerinden biri olan Alaton, TÜSİAD'la ilgili artık şunu öneriyor. "TÜSİAD arkaik bir kuruluş oldu. Onu, enjeksiyonla yaşatmaya çalışmak doğru değil. TÜSİAD kapatılıp yerine yenisi kurmalı. Başka çare yok" diyor.
TÜSİAD'ın performansını düşününce, Türkiye'nin, demokrasi yolunda önüne çıkan engelleri temizlemesi için, Alaton'un önerisini dikkate almakta epey fayda var gibi gözüküyor.
SABAH