Dünya nüfusu pazartesi günü yedi milyar olacak. Pazartesi günü doğan çocukların hepsi yedi milyarıncı çocuklar olarak tarihe geçecekler.
Peki dünya nüfusu nereden gelip nereye doğru gidiyor? Hz. İsa'nın doğumu kabul edilen miladi takvimin başlangıcında dünya nüfusu, iktisat tarihçisi
Angus Maddison'a göre 230.8 milyon kişiydi. Bu sayı 1820'de 1 milyar 41 milyon oldu, 1998'de de 5 milyar 908 milyona yükseldi. Üç gün sonra ise 7 milyar olacak, 2025'te 8, 2043'te 9 milyara ulaşacak. Tabii mevcut koşullar değişmediği takdirde.
Gelelim 2011 yıllık süreçte fert başına gelirde yaşanan artışa... Hz. İsa döneminde, fert başına gelir, 1990 yılı ABD dolar satın alma gücü paritesine göre, 444 dolar olarak tahmin ediliyor. Bugün dünya ortalama fert başına geliri 10 bin 290 dolar tutuyor.
Peki dünya artan nüfusu besleyecek kaynaklara sahip mi? Evet sahip. Dünya nüfusunun artışını besleyecek yeterli kaynak var. Hatta dünyada ekilmeyen toprakların yüzde 45'i Afrika'da ekime hazır bekliyor. Daha doğrusu tarımsal
üretimin arz yönünde bir sorun yok, talep arttığı takdirde gerekli yatırım yapılırsa artan dünya nüfusunu besleyecek tarımsal alanlar mevcut. O halde kamu ve özel sektörün tarım alanına daha çok yatırım yapmasıyla artan dünya nüfusuna yeterli
gıda ürünü elde edilebiliyor. G
elelim
nüfus artışının fayda ve maliyetlerine... Bir kere artan nüfus,
ekonomik büyümeyi hızlandırıyor. Genç nüfus hem
işgücünü hem de toplam talebi çoğaltıyor. Dünya nüfusunun bu günkü yaş ortalaması 29 olarak hesaplanıyor. Genç nüfus gelişmekte olan
ülkelerde yoğunlaşıyor. Zengin ülkelerde yaşlanan nüfus önemli bir problem oluşturuyor. Mesela
Japon ekonomisi
yaşlı nüfus nedeniyle büyüyemiyor. Diğer zengin ülkelerde de durum farklı değil. Özellikle Avrupa'nın zengin ülkelerinde yaşlanan nüfus ekonomik büyümeyi düşürüyor.
Buna karşın talep edilen işgücü, fakir ülkelerden Avrupa'ya ve diğer zengin ülkelere doğru göçmeye başlıyor. Hatta 2050'de Avrupa'da 1.3 milyar göçmenin yaşayacağı ve göçmenlerin Avrupa'yı istikrarsızlaştıracağı tahmin ediliyor.
"Artan nüfus ne gibi maliyetler yaratıyor?" sorusuna gelince...
Nüfus artışı çevreyi kirletiyor. Temiz su ihtiyacını artırıyor. Yapılan üretim, atmosferi, akarsuları ve denizleri kirletiyor. Temiz su ve
temiz atmosfer küresel kamusal mal olarak nitelendirildiği için bütün devletlerin küresel kamu mallarının sağlıklı kullanımına mali katkı yapması gerekiyor. Çünkü kirletilen çevre temizlenmediği takdirde ortaya çıkacak kırılgan bir çevre artan nüfusun yaşamasını engelleyebilir. İşte bu nedenle nüfus artarken çevrenin kirlenmesini önlemek olmazsa olmaz koşullardan ilki. Bunun için de karbon vergileriyle birlikte çevreyi ve suyu kirletme vergilerinin de küresel düzeyde alınması gerekiyor.
Artan dünya nüfusu içinde
Türkiye'nin durumuna gelince... Dünyada doğurganlığın en yüksek olduğu ülke 7.2 çocukla
Nijerya, en düşük olduğu ülke 1.2 ile
Bosna-
Hersek olarak gösteriliyor. Doğurganlık oranı Hindistan'da 2.7, G. Afrika'da 2.6, Arjantin'de 2.3, ABD'de 2.1, Avustralya'da 1.9,
Brezilya 1.9, Kanada'da 1.7, Çin'de 1.6, Rusya'da 1.4, Almanya'da 1.4 olarak sıralanıyor. Türkiye'de doğurganlık oranı yani bir annenin arkasında bıraktığı çocuk sayısı 2.1 olarak belirtiliyor. Ve Türkiye nüfusunun 2023'te 81 ya da 83 milyon olacağı tahmin ediliyor.
Bu verilere göre Türkiye, dünya ortalamasına uygun bir nüfus artışı gösteriyor. Satın alma gücü paritesine göre ortalama fert başına geliri de 13 bin 653 dolar ile 10 bin 290 dolarlık dünya ortalamasının üzerinde seyrediyor. Kısacası, dünya nüfusu 7 milyarı bulurken, Türkiye nüfus ve fert başına gelir açısından dünya kıyaslamasında iyi durumda bulunuyor.