Türkiye'de Ak Parti'ye karşı kararlı bir muhalefetten çok "kararlı bir düşman" kesim var. Bunlar, Ak Parti ne yaparsa yapsın kızıyorlar. Ak Parti'yi "Şunları iyi yaptın ama bunları yapamadın, şunları çok kötü yaptın, düzelt" diye eleştireceklerine, yaptığı iyi uygulamaları bile sürekli aşağıya çekme peşindeler. Bazen bu insafsızlık çok şaşırtıcı boyutlara varıyor. Öyle ki... Bunlar, çeşitli uluslararası örgütlerin, küresel yeterlilik
sıralama rakamlarında, Türkiye'nin orta sıralardaki yerine sürekli vurgu yapıp, Türkiye'nin başarılı olduğu alanları, hatta dünya birinciliklerini bile küçümsetmeye çalışıyorlar.
Bu kararlı düşmanların en son küçümseme örneklerinden biri de
büyümeyle ilgili oldu. 2011'in ilk üç aylık
büyüme rakamları açıklanıp da, Türkiye ekonomisinin büyümede dünya
rekoru kırdığı anlaşıldığında, bunlar, bu birinciliği bile bir felaketmiş gibi sunmaya kalktılar. Oysa Türkiye ekonomisi bu yılın ilk üç ayında yüzde 11 oranında büyüyerek Çin ve Arjantin'in yüzde 9.6 ve 9.9'luk büyümelerini geçmiş ve dünya birincisi olmuştu.
Ama kararlı düşmanlar ne yaptı? Türkiye'de
rant kollayanlarla konuşularak dış basında haberler yapıldı.
Londra merkezli
faiz lobisi, Türkiye
Merkez Bankası faizleri yükseltmediği için ekonominin çok hızlı büyüyüp ısındığını dünyaya duyurdu. Oysa büyüme rekoru kırılan ilk çeyreği üzerinden üç ay geçmişti. Bu sürede
Merkez Bankası mevduat munzam karşılıklarını sürekli arttırarak sıcak para girişini bir miktar azalttı. Hatta ikincil piyasada faizler yükseldi. Ama onların amacı başka tabii...
Onlar, Merkez Bankası'nın
politika faizini yükseltmesini istiyorlar. Artan munzam karşılıkların maliyetini Merkez'den tahsil etmeye çalışıyorlar. Merkez Bankası, en son
para politikası özetinde, "ekonomide
ısınma yok' deyince bu yüzden
itiraz ettiler. "Isınma nasıl yok? Yüksek büyüme oranlarına bak" dediler. Türkiye ekonomisinin rekor büyümesini,
yabancı basınla birlikte "aşırı ısınma" diye sunmaya ve Türkiye ekonomisiyle ilgili tedirginlik yaratmaya, bu yolla faizleri artırmaya ve gene büyük paralar kazanmaya çalışıyorlar.
Peki şimdi bu yılın ilk üç ayında yüzde 11 oranındaki büyümeyi beğenmeyen, Türkiye'den yüksek faizle para kazanmaya alışanlara şu soruyu soralım. Beyler lütfen söyleyin! Sizi hangi
büyüme oranı sevindirecek? Türkiye ekonomisi küçüldüğünde"olmaz böyle şey ekonomi kötü yönetiliyor" diyorsunuz.
Ekonomi yüzde 5 büyüse" bu büyüme yetmez istihdam yaratmıyor" eleştirisini getiriyorsunuz. Büyüme yüzde 11 olunca da aşırı ısınma diyorsunuz. Acaba hangi büyüme hızı size uygun?
Bunlar sürekli cari açık riskine dikkat çekiyorlar. Türkiye cari açığın ne olduğunu geç öğrendi ama biraz yanlış öğrendi. Tek bir cari açık var sanılıyor. Evet, cari açık ürettiğinden fazla harcamak anlamına gelir. Eğer devlet, gelirinden çok harcama yaparak
bütçe açığını yüksek tutarsa ve memur maaşlarını bile dışarıdan borçlanıp öderse, böyle oluşan cari açık ekonomide her an
kriz yaratabilir. Çünkü hem bütçe hem dış denge açık verdiği için devlet bu riski yönetmez. Nitekim Türkiye son iki yüzyılda bu yüzden altı kez mali krize girdi.
Oysa şimdiki cari açık çok farklı. Devlet bütçesi açık vermiyor v
e devletin borcu az. Devletin kısa vadeli dış borcu sadece 4.9 milyar dolar. Özel
sektörün kısa vadeli borcu ise 70.5 milyar dolar. Türkiye'de cari açığı
özel sektör yaratıyor. Bu borcun da bir kısmı bir cepten diğer cebe borç. Yani bazı iş adamları, parasının bir kısmını
yurt dışında tutup Türkiye'deki şirketlerine
kredi veriyor. Böylece şirketi dışarıya borçlu göründüğü için
vergi ödemiyor ve borcunu da
paşa paşa ödüyor.
Anlayacağınız, devletten kaynaklanmayan cari açık ve bunun yarattığı dış borç, özel sektörün kendi riskidir ve bunlarda
Hazine garantisi yoktur. Özel sektör işini iyi yaparsa, kendi riskini yönetir. Bugüne kadar da yönetti. Bağıranların asıl sorunu cari açık değil. Onların sorunu, eski yüksek faiz düzeninin bitmesi ve kolay para kazanma yollarının kesilmesi...