Zor bir karar olacak. Faizi düşürmeyi gerektirecek nedenler olduğu kadar,
faize şimdilik dokunmamayı gerektiren nedenler de mevcut. Ekonomik konjonktür karmaşık bir
manzara arz ediyor ve bu manzara
TCMB'nin işini zorlaştırıyor.
İki cephe var: Büyüme ve enflasyon cepheleri. Büyüme cephesinde 2. çeyrek
büyüme rakamı beklenmedik ölçüde düşük geldi: Yüzde 1,9. İç talep son derece zayıf: Özel
tüketim artışı yüzde 2,8 ile sınırlı. Özel yatırımlarda artış sıfıra yakın.
Kamu harcamaları ise reel olarak düşmüş.
Hükümet çok sıkı bir maliye politikası izlemiş. Büyüme eğiliminin yüzde 4'lerden yüzde 3'ün altına gerilediğini hesaplıyoruz. Özetle büyüme cephesinde
Merkez Bankası'nın beklemediği bir şok yaşanmış. Her ne kadar TCMB büyüme tahminlerini kamuoyu ile paylaşmıyorsa da potansiyel büyüme ile fiili büyüme arasındaki farkı yansıtan çıktı açığı tahminlerinden ve mevsimsellikten arındırılmış
GSYH serilerinden (Bkz.
Enflasyon Raporu Kutu 4.1) büyüme eğilimi tahmininin yüzde 4,5 civarında olduğunu kestirebiliyoruz.
Ancak büyüme ile ilgili bir tereddüt de yok değil. Beklenmedik ölçüde düşük gelen büyüme ne kadar gerçek? Büyüme rakamları ilk tahminden sonra birkaç kez revize ediliyorlar. Geçen yıl
TÜİK 3. çeyrek büyümesini yüzde 1,5 olarak tahmin etmişti. Sonra
büyüme oranı 3,4 olarak revize edildi. İki katından fazla! Son olarak 3,3'te karar kılındığı görülüyor. 2008 2. çeyrek büyümesinin de bence revize edilme ihtimali yüksek. Salı günkü yazımda da (Büyüme-
İstihdam Paradoksu) belirttiğim gibi yüzde 2,8'lik tarım dışı istihdam artışı yüzde 1,9'luk büyüme ile kesinlikle tutarlı değil.
Enflasyon cephesine gelince.. Zıt yönlü etki yapan birkaç değişkeni birden dikkate almak gerekiyor.
Amerikan finans piyasasında
kriz şiddetlendikçe küresel durgunluk tehdidi artıyor.
Tehdit arttıkça petrol fiyatları baş aşağı gidiyor. Teorik olarak varil fiyatının 65 dolara kadar yolu var. OPEC'in
üretim kesintisi etkili olamıyor.
Petrol fiyatı 80 dolar civarında istikrara kavuşabilir. Aynı nedenle emtia fiyatları da inişte. Kısacası küresel enflasyonun yönü aşağıya doğru. İçeride durgunlaşan talep, dışarıda petrol ve emtia dezenflasyonu bizim enflasyonu, her şey aynı kalmak koşuluyla, hızla aşağıya çeker.
Ama her şey aynı kalmıyor.
Küresel kriz döviz kurlarını yukarı itiyor. Yüksek cari açık ortamında
Türk Lirası yüzde 15-20 değer yitirebilir. Yüzde 5 şimdiden gerçekleşti. Bu gelişme enflasyon beklentilerini olumsuz etkiliyor. Gerek
beklenti anketi gerek getiri eğrileri
ekonomik aktörlerin enflasyonda hızlı bir düşüş beklemediklerini gösteriyor.
Bu tablo karşısında PPK üyesi olsaydım ne yapardım? Eğer büyüme rakamının gerçek durumu yansıttığına inanıyorsam faiz indirimine 25 baz puanla hemen başlardım. Gerekçe olarak da iç talebin beklenenin çok üzerinde düştüğünü, küresel durgunluğun önümüzdeki dönemde temel fiyatları aşağıya çekmeye devam edeceğini, bu koşullarda mevcut faiz düzeyinin aşırı sıkı
para politikasına karşılık geleceğini söylerdim. Ama büyüme rakamı hakkında şüpheniz varsa, döviz kurlarındaki belirsizlik ve enflasyon beklentilerindeki durağanlık sizi endişelendiriyorsa, faiz indirimine başlamak için ekim ayını beklerdim.
Faizde
erken bir hamle, 2009'da enflasyon hedefinin bir kez daha ıskalanmasına neden olabilir. Oysa TCMB inandırıcılıkta son sınavını veriyor. Faiz indirimini ertelemek ise ilerde daha büyük ve gereksiz üretim kayıplarına neden olabilir.
Merkez Bankası yönetimine yönelik eleştirilerin dozu iyice artar. Kararlılığı sarsılabilir.
"Eğer ...., eğer.... diye kıvırtmayı bırakın, ne yönde oy kullanırdınız?" diye ısrar edecek olursanız, yanıtım şu olurdu: Büyümenin bu kadar düşük olamayacağı temenni ve tahminiyle bir de inandırıcılık kaybının maliyetinin çok yüksek çıkacağı endişesiyle "
Ekim ayını bekleyelim" derdim. Bu kararın hiç kolay olmadığını bile bile...