Asya Kaplanları;
Tayvan,
Singapur,
Hong Kong ve
Güney Kore ekonomilerini ifade eden bir tanım. 1960-90 arası yüksek
büyüme oranları ve hızlı endüstrileşme sürecinde, bunlara Asya Kaplanı dedik.
Japonya ve Çin gibi ekonomi devleri arasında kendilerine yer edinmeleri başarısı, bizi de etkiledi.
90'lı yıllarda benzer dinamizmi gösteren KOBİ'lere
Anadolu Kaplanları adını taktığımda, vurgulamak istediğim, yükseğe tırmanma arzusu idi. Bugün benzer ifadeyi, %11 büyüyerek
dünya rekoru kıran
Türkiye ekonomisi için kullanıyoruz;
Avrasya Kaplanı...
Dün sabah atv
Avrupa'da Gündem Programı'nda Fuat Uğur ile
Almanya Cumhurbaşkanı Christian
Wulff'un Türkiye için yaptığı benzer değerlendirmeyi tartıştık. Wulff, Türkiye ile olan bağları güçlendirmenin önemini şu sözlerle gerekçelendiriyor; "Yükseğe tırmanan
ekonomik güç olan Türkiye, önceki yıllardan farklı olarakbirçok güvenceyi de beraberinde getiriyor."
Benzer bir vurguyu, 5 yıllık
görev süresi ardından ülkesine dönerken Alman Büyükelçisi
Eckart Cuntz yapıyor; "örneğin kadınlar, medyada, üniversitelerde çok faaller. Hatta mühendislikte Alman kadınlarından daha faaller."
Avrasya Kaplanı nitelendirmesinde bir başka vurguyu bugün bir haberde görüyoruz. Daimler Benz'in Başkanı Dieter Zetsche; "kapımızın önünde duran Türkiye gibi bir 'kaplan devleti' içeri almalıyız" demiş.
Bütün bu sözler; başarı öyküsü olarak Türkiye'ye övgü mahiyetinde ve bizim de hoşumuza gidiyor olması, gayet
doğal. Fakat burada ben farklılaştırmak zorunda olduğumuz bir "
zihin yapısından" söz etmek istiyorum. 1980'den beri Türkiye övgülerini hep "toplumsal aşağılık kompleksi" ile dinliyor, hoşlanıyor fakat bunun ötesine geçemiyoruz.
Ne mi demek istiyorum? Avrupa'nın kapısında bekletilen, vizelerle hırpalanan Türkiye'yi hep, "bize yanlış yaptılar" duygusu ile değerlendiriyoruz. Sürekli "hakkı yenmiş
mağdur" ifadesiyle birbirimizi gaza getirdiğimiz yetmiyormuş gibi kulaklarımız da Batılılardan gelecek her alkışa gayet hassas...
Oysa AB'nin Türkiye merakı; "AB kriterleri"nden ziyade kendi geleceğine dair "varolma refleksi" ne dayanıyor. Yavaşlayan ve yaşlanan Avrupa, dünya güç sikletinin Pasifik'e doğru kaydığını görüyor. Çin ile arasındaki bütün doymamış pazarları alan Türkiye'nin Avrupa için önemi, "geçidin sahibi Anadolu" olarak belirginleşiyor.
Ancak bizim zihin yapımız hâlâ "bize yanlış yaptılar, değerimizi bilmediler" odağında. Avrasya Kaplanı isek, önce bu Batı Garibanizmi'nden kurtulmamız gerekiyor.