Haçlı Seferleri tarihin gördüğü en büyük barbarlık hareketlerinden biridir. Cahil, kaba ve her şeye aç güruhlar
cennet ve Doğu’nun zenginliklerini yağmalama ümidiyle yaklaşık 300 yıl boyunca Anadolu’ya ve bugünkü
Ortadoğu’ya akmışlardır. Haçlılar daha çok Roma Katolik ordularıdır ve bel kemiğini
Fransa Frankları ve Kutsal Roma İmparatorluğu oluşturur. Haçlı Seferleri’nin nihai siyasi ve dini
hedefi Kudüs’ü ve çevresini, yani bugünkü Ortadoğu’yu ele geçirmek ve Hıristiyanlaştırmaktır. Bu seferlerden
Müslümanlar kadar Ortodoks Hıristiyanlar, Yahudiler ve paganlar da zarar gördüğünden özellikle Ruslar, Yunanlar ve diğer bazı uluslar Haçlı Seferleri’ni genelde hayırla yâd etmezler. Ancak Katolik ve hatta Protestan
Hristiyan âlemi için Haçlı Seferleri önemli oranda kutsanması gereken bir çabadır.
Bu anlamda Haçlı Seferi’ne katılanlar (crusader) cesur, idealist ve fedakâr olarak görülür ve günümüzde de bu özellikleri taşıyanlara ‘Haçlı’ denir. Bir kişi insanlığın yararına, inandığı yolda bir seferberlik veya büyük bir girişim başlattı ise bu girişimi Haçlı Seferleri’ne benzetilir. Başka bir deyişle Haçlı Seferleri bir
takım eleştiriler yapılsa da özünde Batı için olumludur, kutsaldır, örnek alınması gereken ideal bir fedakârlık örneğidir. Hemen hemen tüm
İngilizce sözlükler ‘crusade’ kelimesini böyle tanımlar.
Hedef Ortadoğu
İkinci olarak ‘Haçlı’ kelimesinin özünde Ortadoğu’yu yeniden ele geçirmek ve Hristiyan yapmak gailesi vardır. Anlaşılan o ki geçen yüzlerce yıl içinde bu hedef canlılığını hep korumuştur. Belki de bu nedenle
Irak işgalinden hemen önce ABD Başkanı George W.
Bush kendilerinin bölgeye girerek Tanrı’nın dileğini yerine getirdiklerini ve yeni bir Haçlı Seferi yaptıklarını söylemiştir. Danışmanları kendisini apar topar uyarınca Bush ‘Haçlı’ kelimesini süratle konuşmalarından çıkarmaya çalışmıştır, ancak Afganistan’a girerken de, Irak’ı işgal ederken de Bush her zaman için kendisini bir Haçlı olarak görmüştür. Bush’a işgallerinde
destek veren bazı yorumcular Irak’ın işgalini ‘10. Haçlı Seferi’ olarak adlandırmaktan dahi çekinmemişlerdir.
Batılı liderlerin bir kısmı özellikle Ortadoğu ile ilgilenirken Haçlı olmaya çalışırlar. Müslüman kamuoyunun tepkileri nedeniyle bunu gizlemeleri gerekir. Ancak zaman zaman gerçek niyetlerini ağızlarından kaçırırlar... Bu konuda Bush yalnız değildir. ‘Haçlı’ kelimesine olumlu anlam yükleyen ülkelerin biri de Fransa’dır. Nitekim Fransa İçişleri Bakanı Claude Guéant kendisini tutamadı ve
Libya’ya müdahaleyi ‘Haçlı Seferi’ olarak niteleyiverdi. Lakabı ‘kardinal’ olan Bakan Guéant özellikle Müslümanların Fransa’ya göçüne karşı. Ona göre Fransa Fransızların olmalı ve mevcut Müslüman
göçmenler de ülkeyi terk etmeli... İşte bu
bakan, Sarkozy’nin Libya müdahalesini övmek isterken Sarkozy’nin nasıl bir ‘Haçlı Seferi’nin lideri olduğunu ağzından kaçırıverdi. Gerçi Guéant gelen tepkiler üzerine, özellikle de
Türkiye’nin sert tepkisi üzerine özür dilemek ve söylediklerini yutmak zorunda kaldı, ancak ağızdan kaçan
küçük bir kelime Fransa’nın Ortadoğu düşüncesini tüm çıplaklığıyla ortaya koymuş oldu.
***
Elbette Batı tek parça değil. Birbiri ile yarışan pek çok Batı var. Her Amerikalı’ya ya da Avrupalıya ‘Haçlı’ demek çok yanıltıcı olur. Zaten bu nedenle Türkiye NATO’nun ve diğer Batılı kuruluşların bir parçası ve öyle de kalmalı. Türkiye bölgenin ve Batı’nın ‘akil devleti’ olarak Batılı kurumları Haçlı haline getirmek isteyenleri durdurabilecek özel bir güç. Bu nedenle bir işin içinde Türkiye varsa orası Haçlı olamaz. Ve Libya’ya müdahalede Türkiye’nin rolü ne kadar artarsa bu müdahale de o kadar Haçlıların elinden kurtarılmış olur.