Türk devletinin ezber bozan
demokratikleşme çabaları herkesin kimyasını bozdu. Liberal demokrat sandıklarımızdan, sol bildiklerimize tüm maskeler birer birer düşüyor.
Millet devlet ile kucaklaştıkça, geçmişte birilerine rezerve yerler gerçek sahiplerini buldukça, aydın sandıklarımızın cehaleti, vatansever sandıklarımızın hıyaneti bir bir ortaya çıkıyor. Anlayacağınız tüm kavramların ve algıların ters yüz olduğu, siyasi yelpazenin
alabora olduğu günlerden geçiyoruz. Yeni dünya ve yeni
Türkiye pek çoklarını çırılçıplak ortada bırakmaya devam ediyor.
***
Devlet
Kürt Sorunu’nda tüm tabuları yıkarcasına
Kürtçe üzerindeki yasakları kaldırıp, bir de üzerine Kürtçe televizyon açınca
örgütün de tüm ezberleri bozuldu.
Cumhuriyet üniversitelerinde Kürtçe bir
ders olarak okutulmaya, Kürt’e de Türk’e de insan gibi davranılmaya başlanınca
PKK’nın bir ‘kör
terör örgütü’ olduğu, sadec
e devletin hatalarından beslendiği gün gibi ortaya çıktı. Devlet çözüm için müzakere de dâhil her yönteme var olduğunu açık yüreklilikle ortaya koyunca PKK fikren karşılık veremediği yeni devlete karşı hamile kadınları öldürmeye, top oynayan polisleri taramaya,
sivil araçları havaya uçurmaya vs. başladı. Çözüme bu kadar yaklaşılmışken, her şey ama her şey konuşulabiliyor iken örgütün yayından boşalmışçasına sağa sola bombalar yağdırması ve ateş açması insaf sahibi herkesi rahatsız etti. Öyle ki geçmişte tüm olanlardan dolayı sadece devleti suçlayanlar dahi son olaylarla birlikte PKK’yı çözüm istememekle ve kör bir terör uygulamakla suçladılar. Kimi yazarlar ise PKK’ya fazla yüklenildiğini düşünerek, örgütün bu kadar kötü olamayacağını, örgüt terör yapsa da onu ‘
terörist’ olmakla suçlayamayacağımızı, bunun ifade özgürlüğüne aykırı olacağını iddia ettiler. Daha önce örnek-olay olarak Nuray Mert’in iddialarını incelemiştik. Son günlerde öne çıkan bir diğer isim ise Nabi Yağcı. Yağcı bu iddialarını
Taraf gazetesindeki
köşe yazarı arkadaşları ile
kavga edecek kadar ileri götürdü.
***
Yağcı ilk olarak PKK’nın terör yaptığını kabul ediyor, ancak buna rağmen “PKK’yı
terör örgütü olarak görmüyorum” diyor. Yağcı PKK’nın uyguladığı şiddeti ve terörü ‘anlayabiliyor’ ve diyor ki “ne bekliyordunuz ki?
Diyarbakır Cezaevi cehenneminden Gandhiler mi çıkacaktı?”.
Doğru söylüyor Yağcı...
Diyarbakır Cezaevi’nden ve benzeri pek çok sistematik işkenceden Gandhiler çıkmazdı!... Ancak kendisinin de kabul etmesi gerekir ki Diyarbakır Cezaevi’nden çıkan her şeyi de kabul edip, baş tacı etmemiz de beklenemez. Başka bir deyişle, haksızlığa uğrayanın haksızlığı da, haksızlık yapanın haksızlığı gibi gayrimeşrudur, haksızlıktır. Terörün nedeni ne olursa olsun, haklı terör yoktur. Terör, terördür ve gördüğünüz hiçbir işkence sizin de aynı şekilde işkence yapmanızı haklılaştıramaz. Zaten bizlerin de aradığı budur. 12
Eylül faşistlerine ‘faşist’ diyelim, PKK teröristlerine de ‘terörist’ diyelim...
İkinci olarak, geçmişte görmüş olduğunuz eziyetin intikamını almaya çalışmak düpedüz
kan davası gütmektir. Tek Parti yıllarının, 27 Mayıs’ların,
12 Eylül’ün intikamını, yani kanın karşılığını kanla almak tek kelimeyle ilkelliktir. Güneydoğu’da yaşanan namus cinayetlerini bu gözle okuyan pek çok sol aydının, PKK’nın öç alma tugaylarına ‘özgürlükçü
halk hareketi’ olarak bakması şaşırtıcıdır.
***
Madem ki PKK terör yapmaktadır ve Yağcı’nın deyişiyle “eylemleri açıkça cinayettir”, bu durumda kabul etmemiz gerekir ki cinayeti işleyene ‘
katil’, terör yapana da ‘terörist’ denir. Söz konusu suçların karşılığı ise her medeni ülkede az çok aynıdır. Bu durumda
Demirel gibi laf cambazlığı yapmaya, “bana solculara terörist dedirtemezsiniz” demeye gerek yoktur. Eğer PKK’ya ve onun
doğal parçası olan KCK’ya ‘terörist’ diyemeyecekseniz terör nedir, ‘terörist’ kimdir?...