Ordu’da bir dönem kapanıyor... Hastalıklı bir zihniyet, eski nesille birlikte geri çekiliyor. Eski nesil
generaller değişime direniyorlar... Bu da beklenen bir gelişme. Generaller nasıl yetiştirildilerse ona göre refleks veriyorlar. İçselleştirdikleri yanlışları değişmez doğru sanıyorlar.
İki önceki
Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt 1940 doğumluydu. 1961’de Kara
Harp Okulu’ndan
mezun olmuş. Demek ki 27
Mayıs Darbesi’nde ‘ateşli bir Harbiyeli’ymiş. 12
Mart Muhtırası’nda 31 yaşında olan Büyükanıt, 12
Eylül’de 40 yaşındaydı. 28
Şubat post-
modern darbesinde ise Büyükanıt Paşa tam 57 yaşında etkili bir askerdi. Hatırlayacaksınız, Büyükanıt 2007 yılında da kendisi
muhtıra vermeye kalktı... Aynı şekilde önceki
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Harp Okulu’ndan mezun olduğunda
27 Mayıs’ın üzerinden sadece 5 yıl geçmişti. Başbuğ
12 Eylül’de 37, 28 Şubat’ta 54 yaşındaydı. Emekliliğini isteyen
Org. Işık Koşaner de darbeler döneminin subayıydı. Neredeyse tüm darbeleri yaşadı. Örneğin 12 Eylül Darbesi yapıldığında Koşaner tam 15 yıllık askerdi. Emekliliğini isteyen Kara
Kuvvetleri Komutanı
Erdal Ceylanoğlu da 1945 doğumlu ve 1965’den beri Ordu’daydı.
Kısacası TSK’nın zirvesi neredeyse tüm darbeleri yaşamış, elbette bu darbelerde aktif olarak rol almış generallerden oluşuyor. Örneğin
Işık Koşaner 12 Eylül’de darbe yapılırken “arkadaşlar yapmayın, bu yasal değildir” demiş midir? Ya da 28 Şubat’ta Sincan’da tanklar yürürken buna karşı çıkmış mıdır? Ceylanoğlu’na ne demeli? Bırakınız darbelere karşı çıkmayı, 28 Şubat darbe sürecinde tankları Sincan’da yürüten kişi kendisi değil miydi?
Sözün özü emekliliğini isteyen
kuvvet komutanları da, son dönem genelkurmay başkanlarının tamamı da şu ana kadarki darbelerde kendilerine verilen görevleri harfiyen yerine getirdiler. Hukuk çiğnenirken buna
itiraz etmedikleri gibi, büyük bir ihtimalle hukuk ve
demokrasi ihlallerini hak ve görev olarak gördüler. Bunda şaşılacak bir şey de yok. Çünkü 27 Mayıs’tan bu yana darbe yapmak sadece generaller tarafından değil, pek çok
sivil tarafından da
doğal bir hak ve görev olarak görüldü. Meseleyi Osmanlı’ya kadar götürür ve kendi askerleri tarafından katledilen ya da alaşağı edilen III. Selim ve II.
Abdülhamid gibi çok sayıda padişahın dramını hatırlarsanız
darbecilik kültürünün Türk Ordusu’nda ne kadar güçlü köklere sahip olduğunu görürsünüz.
Darbe kültürü zor değişir
‘Demokrasi’ anlık bir davranış değildir. Ordu’nun demokratikleşmesinden bahsediyorsak, orada büyük bir kültürel dönüşümden bahsediyoruz demektir. ‘
Kültürel dönüşüm’ ise bilgi,
inanç, değer ve davranışlarda toplu ve entegre bir değişmedir. ‘Kültür’ dediğimiz zaman bir kurumu veya topluluğu karakterize eden ortak değerlerden,
hedef ve uygulamalardan bahsediyoruz demektir. Bu bilgiler ışığında Ordu’nun bir gecede demokratikleşmesini bekleyemeyiz. Önce bilgileri değişecek, sonra değerleri ve en son olarak da davranışları.
Dikkat ediniz “daha çok
adalet” talebiyle
istifa eden ve generaller içinde hukuka verdiği önemle tanınan Işık Koşaner bile
veda mesajında hem devam eden davalara müdahale etti, hem de bağlı bulunduğu sivil iradeye
hakaret.
Necdet Özel Türkiye’nin en
genç genelkurmay başkanı oluyor. Başka bir deyişle Ordu kendi içinden filiz veriyor, taze bir başlangıç yapıyor. Özel ve onun gibilerin de geçmişin hastalıklarından çok kolay bir şekilde kopamayacakları aşikâr. Fakat umarız Ordu’nun toparlanması çok uzun sürmez. Çünkü içeride ve dışarıda güçlü, sivil iradeye sadık, uzman, profesyonel, dış savunmaya odaklı ve
hesap verebilen bir TSK’ya çok ihtiyacımız var.