ABD, Irak’a sözde
demokrasi ve
özgürlük için girmişti. Şimdi
Libya da güya insanları korumak için bombalanıyor. Hep aynı hikaye... Batı, nedense neredeyse sadece petrol bulunan ülkelerde demokrasi ve insan haklarının korunmasına ‘özel’ bir önem veriyor (!).
Batılı ülkeler
Ortadoğu’nun demokratikleşmesini talep ediyor, fakat Ortadoğu için düşünülen demokrasi öyle sıradan bir demokrasi değil.
Batı’nın Ortadoğu beklentisi
Batı’nın Ortadoğu’da beklentisi olan sözde demokrasilerin şartları şunlar:
1. Ortadoğu ülkeleri demokrasi olabilir, ancak bu demokraside İslamcılar sandıktan çıkmamalı. Özgür seçimler yapılmalı, ancak Filistin’de
Hamas, Lübnan’da
Hizbullah, Mısır’da ise
Müslüman Kardeşler seçimleri kazanmamalı.
2. Ortadoğu demokrasileri mutlaka Batıcı olmalı. ABD ve
Avrupa ne derse onu harfiyen yerine getirmeli. Örneğin 1
Mart Tezkeresi’ni reddetmek gibi ‘yaramazlıklar’ yapmamalı. Aksi taktirde aleyhlerinde
PKK gibi bazı
terör örgütleri desteklenebilir veya
ekonomik olarak cezalandırılabilirler.
3. Ortadoğu ülkeleri demokrasi olmalıdır, ancak aynı zamanda İsrailci de olmak zorundadırlar. Örneğin Davos’ta olduğu gibi ‘one minute’ krizleri çıkarmamalılar.
4. Son olarak Ortadoğu demokrasileri petrolü ve gazı başkasına değil, Batı’ya akıtmalı, petrolden kazandıklarını da yine Batı’da harcamalıdır.
Yukarıda saydığımız dört şarta baktığımız zaman ABD ve Avrupa’nın Ortadoğu’da hayal ettiği rejimlerin aslında demokrasi ile hiçbir ilgisinin olmadığı rahatlıkla anlaşılıyor. Batı, Ortadoğu’da kendisine bağımlı rejimler ve sonuçları belli seçimler istiyor. Bunun adı ise aslında demokrasi değil.
Batı Ortadoğu’yu bilmiyor
Batılı güçlerin Ortadoğu’da samimi olmadığı kesin... Bunda hiçbir şüphe yok.
Tunus olayları sırasında diktatöre göstericileri bastırmak için silahlı
yardım teklif eden
Fransa’nın birkaç ay sonra Libya’da göstericilerin yanında yer alıp
Kaddafi’yi bombalaması samimiyetsizliği gösteren yüzlerce örnekten sadece bir tanesi. Ancak samimiyet eksikliği tek sorun değil. Batı
bölgeyi tanımıyor da.
Onlarca yıl bölge ülkelerini sönmürmüş olan
İngiltere ve Fransa bile bölgeye şaşı bakıyor. Ortadoğu’ya baktıkları zaman 350 milyon potansiyel dinci-
terörist ile milyonlarca varil petrol görüyorlar. Batı’nın Ortadoğu ve genel olarak Müslüman ülkelere karşı cehaletinin asıl nedeni ise bilgi eksikliği değil. ABD’de yüzlerce üniversitede Ortadoğu çalışılıyor. Üniversitelerde, düşünce kuruluşlarında ve resmi kurumlarda yüzlerce, belki binlerce Ortadoğu uzmanı var. Batı’da
Türkiye ve bölge üzerine yazılıp çizilenin haddi hesabı yok. Ancak tüm bu çalışmalar tek sesli bir koroya benziyor. Batı Ortadoğu üzerine ne kadar çok çalışma yaparsa o kadar cahilliğini arttırıyor. Çünkü çalışmalar keskin bir önyargı ile yapılıyor veya çalışmalardan çıkan ürünlerden sadece önyargılı olanları yönetimler nezdinde kabul görüyor.
Kısacası Batılı liderlerin gözünde kocaman bir at gözlüğü var. Sözde bilimsel çalışmalar ve Batı’nın
medeniyet imajı hem Batı’yı, hem de bizleri yanıltıyor. Karşımızda hem bilmeyen, hem de bilmediğini kabul etmeyen bir Batı var. Güç onlarda olduğu için hatalarını doğruymuş gibi yansıtabiliyorlar. Oysa ki George
Bush ile
Usame Bin Ladin arasında dinsel bağnazlık hususunda ne fark vardı? Bush kendisini Tanrı’nın görevlendirdiğini söylüyor ve Haçlı Seferi düzenlemekten bahsediyordu. Doğrusunu isterseniz dinsel bağnazlıkta Ladin, Bush’a yetişemezdi bile. Aynı şekilde,
Sarkozy ile Kaddafi’yi karşılaştırdığınızda da çok az fark görebilirsiniz. Eğer Sarkozy Fransa’da değil de Libya’da veya Irak’ta lider olsaydı, Kaddafi ve Saddam’dan hiçbir farkı olmazdı.