CHP dolduruşa mı geldi?

12 Haziran'da CHP'ye destek çağrısı yapan dergi aynısını yine yapar mı?

CHP dolduruşa mı geldi?

TEK ORTAK HEDEF SİVİL ANAYASA YAPTIRMAMAK Türkiye seçime giderken, İngiliz The Economist dergisinin "CHP'ye oy verin" diye yazması tartışılıyor. Yabancı bir derginin, başka bir ülkedeki bir siyasi partiyi alenen desteklemesi ve o parti için oy istemesi, en çok da o partiyi zor duruma düşürür. İngiliz istihbarat örgütlerinin Türkiye'nin siyasi tarihinde ne kadar etkin olduğu biliniyorkenn, bir İngiliz dergisinin kendine böyle bir görev edinmesi düşündürücü doğrusu. Bunun altında komplo teorileri aranmaması gerektiği, Economist'in bu değerlendirmesinin son derece iyi niyetli, objektif olarak yapıldığı şeklindeki yorumlar, gülünç olmaktan öteye gidemiyor maalesef. Bu yorumları yapanlar kendilerini kandırabilir. Ama global yapıların Türkiye'yi nasıl karıştırmak istediklerini sokaktaki adamın bile iyi bildiği bir ülkenin vatandaşını kandıramaz. The Economist'e göre; halk Ak Parti'nin icraatlarından memnunmuş. Fakat yeni bir anayasa yapma konusunda insiyatif Ak Parti'ye bırakılamayacağından CHP'ye oy verilmeliymiş. İşin özeti bu. Bu açıklamayı nasıl yorumlamak lazım ? The Economist ve arkasındaki gücü rahatsız eden acaba ne ? Görüldüğü kadarıyla Ak Parti; icraatları sebebiyle değil de, yeni bir anayasayı yapacak olması sebebiyle hedefte. Ak Parti icraat yapabilir; yol, köprü, baraj, havaalanı, hastane, okul, park yapabilir. Fakat iş sistemi değiştirmeye gelince durdurulması gerekir. Bu; Türkiye'de değişim ve statükonun son yıllarda karşı karşıya geldiği kavganın ta kendisi. Maalesef; Türkiye'de demokrasiyi çok önemsiyormuş havası içinde "CHP'ye oy verin" diye telkinde bulunan The Economist'in yaptığı, statükonun devamını savunmaktan başka bir şey değil. Dergi; gerçekten Türkiye'de demokrasiyi ve değişimi destekliyor olsa, yeni bir anayasa konusunda ilk önce CHP'ye telkinde bulunur, iktidara kapıları kapatmayıp, bu konuda uzlaşıya yanaşması tavsiyesinde bulunurdu. Ak Parti'ye de toplumsal uzlaşıyı önemsemesini ve yeni-sivil anayasayı topluma yaymasını telkin edebilirdi. Türkiye ile ilgili dışardan tarafsız gözlem yapan bir yabancı yayın organı, seçmenin hangi partiye oy vermesi gerektiğini tayin etmek yerine, vatandaşı etkilemeye çalışmadan partilere mesaj verirdi. The Economist; Türkiye'de halkı kendi tercihiyle başbaşa bırakmak yerine vesayetçi zihniyet gibi davranıp, ona "bidon kafalı" ve "aklı ermez" muamelesi yaptı. Yeni CHP'den bahseden Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da; eski sistemin dayatmacı diliyle konuşan The Economist'in yayınını doğru bulduğunu ifade etme talihsizliğine düştü. Kılıçdaroğlu; bağlantıları hep tartışma konusu olan bu İngiliz dergisinin söylemini kabul ederek, Ak Parti'ye karşı bir dış projenin devrede olduğu yorumlarının da yapılmasına kapı açtı. Oysa ilk tepki "herkes nereye oy vereceğine kendi karar verir, dış akla ihtiyacımız yok" diyerek Kılıçdaroğlu'ndan gelseydi, yeni CHP adına toplumda gerçekten çok daha büyük bir güven sağlanmış olurdu. Bugüne kadar; statükonun ve vesayetçi güçlerin arkasına saklanarak siyaset yapan CHP gibi, The Economist de nihayette kaybedeceği bir yol izledi. 12 Haziran'da CHP'ye destek çağrısı yapan derginin, geçmişte yaptığı onca yayından, daha sonra çark ettiği biliniyor. Mesela The Economist; 2003'te Irak'ın işgalini desteklemiş daha sonra hata yaptığını açıklamıştı. Dergi, Almanya seçimlerinde Merkel'e oy istemiş, sonradan desteğini çekmişti. Sarkozy'yi "reformcu" diye destekleyen The Economist, daha sonra bundan da dönmüştü. Tutarlı olmaktan ziyade güdümlü yayın politikası dikkat çeken dergi, aslında Ak Parti'ye oy verilmemesini savunurken, Türkiye'de seçim sonrası yaşanacakların tarihi öneme sahip olduğunu da ispatlamış oluyor. Türkiye'nin; yeni ve sivil bir anayasayla prangalarından kurtulacak olmasından duyulan bir rahatsızlık var. Bu ülkede kendilerini milli iradeden hep daha üstün gören az ve azgın bir zihniyetin, milli iradeye teslim olacak olmasından duyulan rahatsızlık bu. İşte bu durum; değişim isteyenlerin ve buna direnenlerin güç mücadelesi. 12 Haziran; Türkiye'nin hem kendi demokrasi geleceği, hem de dünyada ve Avrupa'da, elinin çok daha güçlü hale gelmesine giden yolun açılması bakımından hayati öneme sahip. Yoksa içerdeki ve dışardaki güçlerle terör örgütü, farklı yollardan aynı amaca ulaşıp Türkiye'yi istikrarsızlığa sürüklemek için çabalar mıydı ? Bütün olumsuz telkin ve yönlendirmelere inat; Türkiye'nin yeni ve sivil bir anayasa için, hiç olmadığı kadar yaklaştığı bu fırsatı harcamayıp iyi değerlendirmesi gerekiyor. ABDULLAH ABDULKADİROĞLU [email protected]
<< Önceki Haber CHP dolduruşa mı geldi? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER