Van,
Hakkâri ve Şırnak'ta
AK Parti ve
CHP mitinglerini izledik. AK Parti'ye karşı kurulan ‘ittifak'ın perde arkasını,
halkın üzerinde nasıl
baskı kurulduğunu araştırdık.
Askerî yetkililer ise
seçim öncesi büyük bir saldırı olabileceği üzerinde duruyor.
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, Hakkâri'ye ilk defa 23
Mayıs Pazartesi günü geliyordu. Ancak bu, sıradan bir CHP mitingi değildi. Yerel seçimde sadece 331 oy alan partinin genel başkanını, Bulvar Caddesi'nde yaklaşık 6 bin kişi bekliyordu. “Biji Serok Apo, Selam Selam İmralı'ya Bin Selam” sloganları atıldı Kılıçdaroğlu'nu beklerken. CHP bayrakları partililer tarafından bu kalabalığa dağıtıldı; ancak hiç
Türk bayrağı yoktu. Terör
örgütü lideri Abdullah Öcalan'a
selam gönderen kalabalık, şüphesiz CHP'li değildi. Zira mitinge katılan bir kişi “MHP de gelse bu meydan dolardı” diye açıklıyor olan biteni. KCK (
PKK)
terör örgütü tarafından organize edilen CHP mitingine
katılım zorunlu kılınmıştı. KCK üyeleri esnafa “Dükkânları
kapatmayacaksınız, mitinge katılacaksınız!” demişti. Hakkâri'de yaşayanlar bu sözün tehditten başka anlama gelmediğini çok iyi biliyor. Karşı çıkanların akıbeti ise belli; dükkânları yakılacak, namlunun
hedefine oturacak, ailesine bu şehirde yaşama imkânı bırakılmayacak. Çünkü miting meydanına gidenleri fişleyen bazı yerel ‘gazeteciler' var, onların görüntüleri üzerinden
hesap soruluyor.
Kılıçdaroğlu gelmeden önce miting alanında görüştüğümüz biri dağda 45 gerillanın öldürüldüğünden ve KCK soruşturması kapsamında 2 bin kişinin tutuklandığından söz ediyor. Terör yandaşları esnafı CHP mitingine ‘AKP ve polisin moralini bozmak için' gitmeye zorluyor. KCK
terör örgütü destekli CHP mitingine zorla gelen vatandaşlardan biri, “Meydanda 6 bin kişi var ama CHP'ye 5 oy bile çıkmaz.” diyor. Bu esnada “Katil Erdoğan” sloganları yükseliyor.
Mitingden iki gün önce Kılıçdaroğlu'nun KCK soruşturmasını hedef alacağını öğrenmiştik, zira başsavcı ziyareti buna işaret ediyordu. Normalde
parti liderleri başsavcıları ziyaret etmezken, Kılıçdaroğlu Hakkâri
Başsavcısı Mehmet Kaya'ya uğrayıp KCK soruşturmasıyla ilgili vereceği mesajlar için çıkış yolu bulmuştu.
Kılıçdaroğlu'nun Hakkâri'deki ana hedefi KCK soruşturmasıydı.
Ergenekon soruşturmasında olduğu gibi CHP tabanını bu soruşturmanın da haksız olduğuna inandırmak amaçlanıyor. Hakkâri'de konuştuğu kitleyi meydana toplayan örgüt üyelerinin hassasiyetini bilen Kılıçdaroğlu konuşmasında PKK ya da KCK için ‘terör örgütü' demedi. Aksine ‘
operasyonlar doğru değil' mesajı verdi.
Kemal Kılıçdaroğlu miting öncesi BDP'li Belediye Başkanı Fadıl Bedirhanoğlu'nu ziyaret etmişti. Görüşmenin ardından Kılıçdaroğlu'nun yanına yaklaşan eski bir
muhtar “Siz Doğu ve Güney
doğu sorunu diyorsunuz, neden
Kürt sorunu demiyorsunuz?” diye çıkıştı. Kılıçdaroğlu, adeta kendisini azarlayan muhtara hiçbir
cevap vermedi. Kılıçdaroğlu, “BDP'den size destek kararı çıktı, buna ne diyeceksiniz?” sorusuna “Halklarımızda güzel bir
iletişim kuruldu. Ben çok memnunum.” cevabını veriyordu. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesine karşı Meclis'teki tasarıya şiddetle karşı çıkan CHP'nin lideri, Hakkâri'de ‘özerklikten' söz etti; ancak bir gün sonra yanlış anlaşıldığını ifade etti.
Kılıçdaroğlu'ndan iki gün önce
Başbakan Tayyip Erdoğan Hakkâri'de miting yapmıştı. Ancak o mitingde meydandaki tablo tam tersiydi. Zira PKK/KCK, halkı tehditle sindirmişti. Örgüt zorla esnafın
kepenklerini kapattırıyor, kontaklarını açtırmıyor,
OHAL dönemindeki gibi evden çıkma yasağı uyguluyordu. PKK'nın bölgedeki faaliyetleri JİTEM'i aratmıyor. Kepenk kapatmak istemeyen esnaf, sesini çıkaramıyor.
Medya ise “Vatandaş ortak şekilde kepenk kapatmaya karar verdi” diye yansıtıyor olayı. Hâlbuki çoğu buna karşı çıkıyor. Konuştuğumuz bir esnaf, “Başbakan'ın mitingini dinlemek istiyorum; ancak evden çıkamıyorum, gitmeyeceğimize dair teminat aldılar. Bu yüzden evden takip edeceğim.” dedi.
Örgütün hedefi Başbakan'ın hayalet bir şehirle karşılaşması, moralinin bozulmasıydı. “Demokratik özerkliği bu şehirde ilan ettim, şartlarımı yerine getirmezsen tüm Doğu ve
Güneydoğu illerini bu hâle getiririm.” mesajı vermek istiyorlar. Ancak Hakkâri dışında bu tehdidin tutması mümkün değil, üstelik Ergenekon - PKK ilişkisi artık vatandaş tarafından biliniyor. PKK'nın Hakkâri'de bu kadar etkin olmasının sebebi terör örgütünün 16 kampının şehre yakın olması, bölgenin dağlık yapısı ve kaçakçıların PKK'yla irtibat hâlinde bulunması. Diğer illerde bu baskının hissedilmemesinin arkasında kampların şehir merkezleriyle irtibatının zayıf olması yatıyor.
Miting meydanında bin kişi olmasına ve şehirdeki
ölüm sessizliğine rağmen Başbakan Erdoğan terörün en etkin olduğu yerden PKK'ya çok net mesajlar verdi. PKK'nın Kürt vatandaşlara korku, ıstırap ve acıdan başka bir şey vermediğini söyledi. Terör örgütü için esnafın iş yapmamasının, kepenklerin kapalı olmasından dolayı bankalara borcu olmasının,
sokaklarda çöplerin toplanmamasının önemi yok. Örgüt, gücünü kepenk kapattırmayla gösteriyor. Devlet ise kepenk kapattırmaya karışmıyor. Bu yüzden PKK ile Hakkâri halkının karşı karşıya kalması kaçınılmaz. Zira benzer bir tablo, 16 örgüt mensubunun öldürülmesi sonrası Van'da yaşandı.
Güneydoğu sokaklarını savaş alanına çevirmek isteyen terör örgütü Van'da da esnafı kepenk kapattırmaya zorladı. Bu esnada terör yandaşları bankalara molotoflu saldırılar düzenledi. Bu saldırılar BDP tabanında dahi rahatsızlığa yol açtı. Yöneticilere “Bunlara son verin!” diye tepkiler gitti. Ardından saldırılar durdu, kepenkler sadece yarım gün kapalı kaldı. Van'da görev yapan bir kişi, “Bu ilk defa yaşandı. Van'da bir kırılma yaşanıyor.” diyor. Devlet, Van'da da kepenk olayında araya girmiyor. Kapatma işi bitse sokak olaylarının minimize olacağı ortada, çünkü kepenkler açıkken kimse
eylem yapmıyor. Kepenkler kapanınca bundan direkt etkilenen halk tepki gösteriyor. Van gibi bi şehirde esnaf 3-4 bin lira kira veriyor, terör örgütü bu kapattırmanın zararını karşılamıyor. Halk sorumlunun devlet değil, örgüt olduğunu görüyor ve memnuniyetsizlik artıyor. Bu memnuniyetsizlik Van'da patladı, diğer illerde de yansımaları olacak. Terör örgütü geri adım atmak zorunda kalacak. Kepenk kapattırmalar örgütün sonunu hazırlıyor, taban kaybetmesine yol açıyor. Nevruz'da yüz binlerce kişi meydanlarda toplanırken çadırlara, sokak olaylarına ya da
sivil itaatsizlik adı altındaki cumalara gidenlerin sayısı sınırlı kalıyor.
Hakkâri'de terör örgütü Başbakan'ın mitingini provoke etmek istedi ancak başarılı olamadı, miting sonrası görüştüğümüz Hakkâri Valisi
Muammer Türker, ciddi
tedbir aldıklarını anlattı.
Polis ve
jandarma, 2 bin kişiyle görev yaptı, sıkı tedbirler alındı ve neticede güvenlik sağlandı. Ancak Hakkâri dağlarındaki 400 kişilik PKK'lı grup bir türlü etkisiz hâle getirilemiyor.
Güvenlik güçlerinin sınır bölgelerinde etkin olmaması, PKK'nın sınır geçişlerini kolaylaştırıyor. Bu, bölgedeki
korucuların da PKK'ya yönelmesine sebep olmuş. 7 bin korucunun bulunduğu ilde,
sistem işlemez duruma gelmiş. Başbakan'ın mitingine de çok az korucu katıldı. Normalde korucular devletten yana tavır koyardı; fakat bu mitingde PKK'nın baskısına
boyun eğdi. Korucu bir maaşını örgüte veriyor, kimi korucular ise sırtlarında çantayla
Kuzey Irak'tan uyuşturucu taşıyor. 70 kilometrelik bu riskli
taşıma karşılığında 500
avro alıyor. Şırnak'taki korucularda ise durum farklı. Dağın şehirde ve kırsalda etkisi sınırlı olduğundan, korucular terör örgütünün etkisine girmiş değil. Örgüt Şırnak'ta korucuların mitinge gitmesini de engelleyemedi. Başbakan Erdoğan'ın mitinginde 5 binden fazla insan vardı.
Korucuların yanı sıra sınır köylerinde
kaçakçılık yapanlar da PKK'ya
vergi adı altında para ödüyor. Kuzey Irak'taki terör örgütü mensupları, 16 PKK'lının öldürülmesinden sonra bu koruculara “Bir hafta bu tarafa gelmeyin” demiş. Bir askerî yetkili bu mesajın ‘PKK 15 gün içinde büyük bir saldırıya hazırlanıyor' anlamına geldiğini söylüyor. Örgüt üyeleri, kısa süre önce Şırnak'ın
Uludere ilçesinde 5 üs bölgesine saldırı planlamıştı; ancak bunu düzenleyenler yem olarak gönderildi. 20'li yaşların başındaki, tim komutanı olmadan sınırı geçmeye çalışan bu militanların büyük kısmı ölü ele geçirildi, hatta gruptan kaçanların kimi kafalarına tek kurşun sıkılmış şekilde ölü bulundu. Bu, militanların bir bölümünün PKK tarafından öldürüldüğünü gösteriyor. Ölmeden önce göğüslerine konulan güller ise, bu kişilerin ölüme gönderildiğinin delillerinden biriydi.
Saldırıda üs bölgesindeki tanklardan biri, GPS sinyali sayesinde PKK uçaksavarını da vurdu. Bir askerî yetkili, “Silahlı kuvvetler operasyon yapmıyor. Biz gitmedik, onlar geldi.” diyor. Bu militanlar
Türkiye sınırına 3 km uzaklıktaki Haftanin kampından gelmiş.
Bu militanların sızma girişimi
Dağlıca,
Aktütün gibi değildi. 100-200 kişilik grup şeklinde gelmediler. 30-40 kişi olarak sızmaya çalıştılar. Terör örgütü artık askerleri hedef almıyor, kendi militanlarını ölüme gönderip cenazeler üzerinden öfkeyi ayakta tutmayı ve desteği canlı tutmayı hedefliyor. PKK bu eylemleriyle batıda milliyetçiliğin yükselmesine sebep oluyor. “AKP ve Gülen'i Bitirme Planı”ndan da ifade veren, Şırnak'ta görev yapan
Sınır Tümen Komutanı
Tümgeneral Mustafa
Bakıcı da bu olayda gerilimi tırmandırmakla suçlanıyor. Teröristlerin cesetlerinin Biliç üs bölgesinden alınmasına onay vermeyen Bakıcı, iddialara göre bölgeye giden bir helikopteri geri döndürdü.
Şırnak'taki bu gerilime rağmen PKK'nın etkinliği bölgede Hakkâri kadar hissedilmiyor. Hakkâri'den Şırnak'a uzanan 180 km'lik yolu 4 saatte ve birçok
arama noktasını geçerek alıyoruz. Güzergâhta sınır kapısı olmadığından yol açık değil. Fakat bir sınır kapısı projesi var, terörün bitmesinde ticaretin etkili olacağı belirtiliyor. PKK'nın bölgedeki etkisine rağmen bu köylerden birinde yaşayan vatandaşlar bizi konuk ediyor. PKK bölgeyi tutsak edememiş. Başbakan'ın mitinginde Şırnak'ı Hakkâri gibi hayalet şehre dönüştürememiş. Birçok kapalı dükkân var ama açıkların sayısı da az değil. Başbakan'ın Hakkâri mitinginde dışarıdan gelenler aç kalırken Şırnak'ta böyle bir tablo yaşanmadı. Bu şehirdeki 3 bin korucu güvenlik güçleriyle daha yakın çalışıyor, aşiretlerin etkisi de PKK'yı zorluyor. Başbakan Erdoğan da terör örgütünün ikinci
pilot bölgesinde meydanı tehditlere rağmen dolduran kalabalığa net mesajlar verdi: “Barış diyerek,
özgürlük diyerek yola çıkanlar bugün milli iradeyi susturmanın gayreti içine girdi. Birileri tehditle, zorbalıkla, korkuyla, kandırarak sizin iradenize ipotek koymaya çalışıyor. Kürt kimliğini yıllarca inkâr eden, Kürtlere yıllarca işkence eden CHP ile BDP
işbirliği yapmış durumda. Sizi buluşturan ne, sizi işbirliği noktasına getiren ne? Bunlar çeteleri yeniden diriltmek için işbirliği yaptı, çetelere yeniden can suyu vermek için işbirliği yaptı.”