...Ve kuyruk kopmak üzere!


Bundan yaklaşık 1,5 yıl önce gazetemizde çıkan ilk yazımın başlığı "Avrupa Birliği kurtarmakla Yunanistan'a kötülük yapıyor" şeklindeydi. Dayanağım, yıllarca yakından takip ettiğim çeşitli Latin Amerika, Güneydoğu Asya ve Doğu Avrupa ülkelerinin geçmişte yaşadıkları krizlere yönelik tespitlerimdi. Bir ekonomi artık kaldıramayacak kadar borçlu hale geldiğinde tek çare, bu ekonominin borçlarının bir kısmının affedilmesi ve sonra da ekonominin büyütülerek vadesi uzatılan kalan borcunu taşınabilir seviyelere indirebilmesi oluyordu. Ekonominin büyütülmesi için de en kolay ve etkili yol yüksek bir devalüasyonla ihracatçıların rekabet gücü kazanmasıydı. Bunlar olmadan piyasalar rahatlamıyor ve böyle bir ekonomiye yeni finansman sağlamıyorlardı. 2009 krizi ile birlikte global finansman imkânları daralınca piyasalar Yunanistan'ın artık borçlarını taşıyamayacaklarını gördüler. Ekonominin kamu borcu %100'e dayanmış ve rekabet gücü zayıflamıştı. Örneğin, Euro'nun yürürlüğe girmesinden bugüne kadar üretilen mal başına işçilik maliyeti Almanya'da sadece %6 artarken Yunanistan'da %41 artmıştı. (Grafik 1) Özel sektörün bu yüksek işçilik maliyetleriyle dış piyasalarda rekabet edebilmesi zordu. Kamu sektörü devreye girip memuriyet imkânları ile işsizlik sorununu azaltıyordu. Böylece bütçe ve cari açıkları yükseliyordu. Para birimi Euro olduğu için Yunanistan'ın döviz kuruna müdahale etmesi mümkün değildi. Tek çaresi işçi ücretlerini düşürmekti ama bu da sosyal sorun demekti. Ayrıca buna mecbur da değildi. Euro üyesi olduğu için hem AB'den finansal yardım alıyor hem de arkasında AB (Almanya) olduğu düşünüldüğü için Euro bazında çok düşük faizlerle açıklarını finanse edebiliyordu. Ama 2009 krizi ile azalan finansman imkânları bu çarkın dönmesini zorlaştırdı. Geçmişteki diğer gelişmekte olan ülke krizlerindeki çözüm yolu öncelikle Yunanistan'ın artık ödenemez hale gelen borcunun bir kısmının affedilmesini gerektiriyordu. Sonra da devalüasyonla işçilik ücretleri düşürülecekti. Devalüasyon yapabilmek için de doğal olarak Euro üyeliğinden (AB üyeliğinden değil) çıkması gerekiyordu. Yıllarca biriken borcu Euro bazında olduğu için de kısmi borç affı devalüasyon öncesi olmalıydı. Sonrasında ekonomi yeniden rekabet gücü kazanıp borçlarını, bütçe ve cari açıklarını makul seviyelere, örneğin Maastricht kriterlerine indirdiğinde yeniden Euro üyeliğine geri dönebilirdi. Bunlar neden yapılamadı? Birincisi, son yüzyılın en büyük ekonomi projesi olan Euro için büyük çaba harcamış olan Almanya ve Fransa gibi ülkeler bir ülkenin Euro üyeliğinden çıkmasını büyük bir itibar kaybı ve sonun başlangıcı olduğunu düşündüler. İkincisi, borcun kısmen affedilmesi bu borcu veren Fransız ve Alman bankaları liderliğinde AB bankalarının af ölçüsünde bir zarar yazmaları ve bunun için yeni sermaye bulmak zorunda kalmaları demekti. Üçüncüsü, 'drahmi'ye dönmek Yunanistan'a ciddi bir operasyonel maliyet getirecekti. Dördüncüsü, bir süre vadesi gelen borçlarını ödeyerek Yunanistan'ı yüzdürmek işlerine geldi. Bir süre sonra kriz ortamı yatışınca yeniden piyasaların borç vermeye başlayacağına inanılmak istendi. Normalde köpek kuyruğunu salladığı için kuyruğun köpeği sallayabileceği olasılığına prim verilmedi. Ama 1,5 yıl önceki o yazımda, İngilizcede çok sık kullanan bu deyimi kullanarak "kuyruk köpeği sallıyor, dikkat" ifadesini kullanmış ve olasılığın düşünülenden çok daha yüksek olduğuna dikkat çekmiştim. Geçen iki yıl içinde bu olasılık hızla yükseldi. Yunanistan 110 milyar Euro destek karşılığında istenen tasarrufu yapamadı. Tasarruf yapmaya çalışırken de ekonomisi iyice çöktü. 2009 yılında %2, 2010 yılında %4,5 ve 2011'in ilk yarısında %6,5 küçüldü. (Grafik 2) Verilen destekler sonrasında kamu borcu bu yıl ekonomisinin %170'ine gidiyor. İşsizlik %15'e çıktı. Yani AB kurtarmaya çalışmakla açık bir şekilde Yunanistan'a kötülük yapmış oldu. Bugünlerde 1 yıllık (Euro) Yunan tahvili %100'e, 10 yıllık ise %25'e yakın getiriyle alıcı bulmakta zorlanıyor. (Grafik 3) Ama AB açısından en kötüsü desteklerin işe yaramadığını gören piyasaların diğer Euro üyelerinden de kuşku duymaya başlamaları oldu. Portekiz, İrlanda derken İspanya ve İtalya da piyasalarda borçlarını çevirmekte zorlanmaya başladılar. Kuyruk açık şekilde köpeği sallamaya başladı. Endişeler bir süre sonra Fransa'ya ve Avrupa'nın büyük bankalarına kadar bulaştı. Avrupa Merkez Bankası (ECB) hiç yapabileceğine inanılmayan şeyi yaparak Euro projesini kurtarmak için ikinci piyasada sorunlu ülkelerin 130 milyar Euro'ya yakın miktarda tahvillerini satın alarak faizlerini düşürmeye çalıştı ama nafile. ECB aldıkça getiriler daha da yükseldi. İnceldiği yerden kopacak Son günlerde yaşanan gelişmeler artık Avrupa Birliği'nin çok yakında radikal bazı kararları artık gündemine aldığını gösteriyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB) geçtiğimiz hafta tek Alman üyesini de kaybetti. Belli ki, koşulsuz desteklendiği sürece sorunlu ülkelerin gerekli reformları yapmayacaklarını düşünen Almanya, ECB'nin tahvil alımları ile bu ülkeleri desteklemeye devam etmesini istemiyor. Yine geçtiğimiz hafta IMF, ECB ve AB Komisyonu'ndan oluşan denetim grubu Yunanistan'ın yeteri kadar tasarruf yapmasını sağlayacak radikal kararları almadığını öne sürerek görüşmeleri kesti. Aynı anda Alman hükümeti bankalarına sermaye takviyesi hazırlığı yaptığını ve Moody's büyük Fransız bankalarının kredi notlarını düşüreceğini açıklarken G-7 toplantısında Yunanistan'ın Euro üyeliğinden çıkarılması görüşü tartışıldı. Son bir gelişme de son destek paketinin belkemiği konumundaki gönüllü borç takasına yeterli talep gelmediği haberleri oldu. Bankalardan %21 oranında af içeren bir şekilde Yunanistan'ın kısa vadeli borcunun bir kısmını uzun vadeli borçla çevirmeleri istenmişti ama gelen haberler, Yunan hükümetinin istediği %80 katılım oranına ulaşılamadığı yönünde. Tüm bunlar yakında belki AB'nin belki de Yunanistan'ın kendi isteği ile artık bazı radikal kararları alma yoluna girdiğini gösteriyor. İşin ilginci, 2 yıl önce alınması gereken bu radikal kararlar alındığında AB'deki sorunların çözümü için yeni bir başlangıç ve piyasaların aradığı itici güç olabilir.
<< Önceki Haber ...Ve kuyruk kopmak üzere! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER