Dünya ekonomisi 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük
krizini geride bıraktı ve yeniden
büyümeye başladı. Ama bundan sonraki süreçte büyüme kriz öncesinden çok daha farklı seyredecek.
Kriz öncesine göre daha yavaş olacak ama çok daha uzun sürecek. Ve bu süreçte bugünden çok belirgin (ve bazıları zaten devam etmekte olan) 5 çok önemli gelişme yaşanacak:
1) Gelişmiş
ülkeler bilanço
tamir edecekler
Global kriz, gelişmiş ülkelerde borçların aşırı seviyelere yükselmesinden kaynaklandı. Bankalar
sermayelerinin hazmedebileceğinden çok daha fazla
kredi verdiler, tüketiciler bu kredilere yaslanıp gelirlerinin çok üzerinde harcama yaptılar ve şirketler bu harcamalara güvenerek aşırı riskli yatırımlara giriştiler. Krizle birlikte krediler batınca devlet bu kesimlerin borçlarını üstlenmek zorunda kaldı ve onlar da aşırı borçlu hale gelmiş oldular (Grafik 1). Gelecek birkaç yılda bu kesimlerin hepsi tasarruf yapmak zorunda. Devletler harcamalarını kısacaklar, tüketiciler tasarruflarını artıracaklar, bankalar ya kredi portföylerini küçültecekler ya da yeni sermaye bulacaklar. Şirketler de yeni yatırımlarını ya erteleyecek ya da başka
bölgelere/ülkelere niyetlenecekler. Tüm bunlar gelişmiş ülke ekonomilerinin uzunca bir süre geçmişteki %3 ve üzeri büyüme hızlarının çok altında büyüyecekleri demek (<%2).
2) Gelişmekte olanlar hızlı büyüyecekler
Gelişmiş ülkelerin yapısal sorunları gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ'lerde) yok. Her kesimde borçluluk çok düşük, bankalar sermayelerine göre çok
küçük kredi portföyleriyle çalışıyorlar, demografik yapıları
genç ve düşük gelirli olup borçlanmaya,
tüketime ve katma değer yaratmaya müsait, reel sektörler de yatırım potansiyelini değerlendirebilecek know-how ve girişimcilik düzeyinde. O nedenle içlerinde Türkiye'nin de bulunduğu GOÜ grubu ortalamada %6-8 aralığında çok daha hızlı büyüyecekler. Bu elbette bu yeni döneme özel bir gelişme değil. Uzun bir süredir zaten GOÜ'ler çok daha hızlı büyüyorlar. Ama bu sefer büyümenin niteliğinde önemli bir değişiklik olacak. Bu ekonomiler geçmişten farklı olarak ihracattan daha ziyade iç talep artışına daha fazla yaslanacaklar. Son gelişmeler de zaten bunu teyit ediyor. Bugün GOÜ grubunun dünya tüketimi içindeki payı son krize kadar dünyanın en büyük tüketim pazarı olan ABD tüketimini geçti. Bugün Çin dünyanın en büyük otomobil tüketim pazarı olurken GOÜ'ler çok yakında yıllık 30 milyon adet otomobil satılan gelişmiş ülkeleri geçecek.
3) K.
Afrika ve
Ortadoğu daha entegre olacak
Dünya tüketiminin (ve ihracat pazarının) daraldığı bir dönemde birden
Kuzey Afrika ve Ortadoğu gibi dünyaya kapalı bölgelerde toplumsal ayaklanmaların ve politik değişikliklerin baş göstermesi tesadüf değil (en azından bana göre). Bu bölgeler dünya petrol
rezervlerinin üçte birine sahip ve
üretim (ve nakliyat) daha ziyade bu bölgelerden yapılıyor. Ama petrol ve enerji fiyatlarının hızla yükselmesiyle iyice artan petrol gelirleri bu gelişmeye kadar son derece opak bir yapı içinde çok küçük bir zümrenin elinde toplanıyor ve
halka alım gücü ve tüketim imkanı şeklinde yansıyamıyordu. Bu zümre gelirlerini ülkelerinin kalkınmasına değil yurtdışındaki finansal araçlara yatırıyorlardı. Halbuki bölge toplumları son derece genç, genç nüfusun
işsizlik oranı çok yüksek ve birçok ülkede kişi başına gelir çok düşük (
Bahreyn, Umman,
Libya gibi daha yüksek olanlarda ise bu genele yayılmıyor,
Tablo). Yaşanan politik gelişmelerle gelecek 5 yıl içinde bu ülkelerde kurulacak yeni yönetimlerle mevcut zenginliğin bu ülkelerin kalkınmalarında kullanılması, genç işsizlere istihdam ve dolayısıyla borçlanma ve tüketim imkanları yaratılması planlanıyor. Bu da dünya tüketimine önemli bir
destek gelmesi, uzunca bir süre yavaş büyüyecek gelişmiş ülkelerin de bundan faydalanması anlamına geliyor. Dolayısıyla bu bölgeler gelecek 5 yıl içinde çok önemli iş ve yatırım imkanları sunacak bir konumda. 4) Finansal aktivite de GOÜ'lere kayacak
GOÜ'ler sadece
ekonomik değil finansal aktivitenin de yoğunlaştığı bölgeler olacak. Ve yine bu bir süredir yaşanan bir gelişme ve daha da hızlanacak. 2000'li yıllarda ihracata dayalı büyüyen GOÜ'lerde büyük tasarruf fazlaları oluştu. Bunların önemli bir kısmı merkez bankaları rezervlerine yansıdı. Bugün sadece Çin'in 3 trilyon $ resmi döviz rezervi var. Çin
Yuanı dünyada rezerv para birimi olma yolunda yavaş yavaş ilerliyor ve konvertibl hale geliyor. Çin ikili ticaret anlaşmalarıyla ihracat ödemelerinin yuanla yapılmasını isteyerek yuanı çok daha fazla talep edilir hale getiriyor. 2010 yılında Çin dışına yapılan yuan işlem miktarı 13 kat arttı ve 2014 yılında 1,5 trilyon $'ı geçmesi bekleniyor. Ayrıca dünyanın büyük şirketleri artık
New York,
Londra gibi finansal merkezler yerine
Hong Kong,
Singapur,
Sao Paulo,
Şanghay gibi merkezlerde
hisse senedi ve tahvil halka arzları yapıyorlar.
Tasarrufların buralarda olduğunu görüyorlar. Gelişmiş ülkelerin uzun vadeli kurumsal yatırımcıları artık GOÜ piyasalarını da radarlarına almış durumdalar ve risk sermayesinden doğrudan hisse alımlarına kadar çeşitli şekillerde yatırım portföylerinin bir kısmını yapısal olarak GOÜ'lere ayırıyorlar. Bu bağlamda
Brezilya,
Rusya,
Hindistan ve Çin'den oluşan BRIC adlı GOÜ liderlerinin toplam hisse senedi piyasa değerinin global piyasa değeri içindeki payı 2003 yılında %6 iken 2011'de %20'ye kadar yükseldi (Grafik 3).
Yatırımcıların hangi senaryoyu öngörüp oynadıkları çok açık. 5) Gelişmekte Olan Ülkelere giden sermayenin amacı farklılaşacak
Son ama belki de en önemli gelişme gelişmiş ülke sermayesinin GOÜ'lere artık farklı amaçlarla gidecek olması. Eskiden ekonomileri daha kapalı olan, yapısal ve politik açıdan güvenilemeyen GOÜ'lere yatırımlar daha ziyade kısa vadeli finansal kanallardan oluyor ve düşük çaplı endişelerde bu GOÜ piyasalarında büyük oynaklığa ve finansal krizlere yol açabiliyordu. Uzun vadeli sermaye girişleri de daha ziyade bu ülkelerdeki
ucuz işgücüne dayalı düşük maliyetli üretim ve sonrasında buralardan gelişmiş ülkelere ihracat esasına dayalıydı. Artık bu tür sermaye akışları gözle görülür biçimde değişiyor. Yukarıda da belirttiğim gibi finansal sermaye akışı özellikle kurumsal tarafta daha uzun vadeli olurken üretim tarafında ucuz işgücü + ihracattan ziyade artık GOÜ'lerde üretilenin GOÜ'lerde satılması planlanıyor. Yani bu bölgelerin tüketim güçlerine oynanıyor. Büyük şirketler araştırma ve geliştirme ekiplerini dahi buralara kaydırarak GOÜ tüketicilerinin alışkanlıklarını anlayarak buna özel ürünler geliştirmeye çalışıyor ve bu yönde yatırım yapıyorlar. Örneğin, Unilever
çamaşır yıkarken
sabun kullanmakta ısrar eden Hintli ev kadınlarına deterjanı sabun kalıbı şeklinde sunuyor. BMW, Almanya'da halk arabası olup Çin'de çok daha büyük kâr marjlarıyla lüks segmentte sattıkları 3-20 modelinin "uzun versiyonunu" üretecek
fabrika kuruyor çünkü Çinliler bu arabaları şoförlü kullanıyorlar. Özetle, dünyanın büyük şirketlerinin hem bilançolarının/satışlarının hem de kârlarının önemli ölçüde GOÜ'lere dayanacağı bir döneme giriyoruz.
Türkiye'deki karar alıcıların, yatırımcıların, şirketlerin, bankacıların ve elbette ekonomi yönetiminin gelecek yıllarda dünyada önemli rol oynayacak bu 5 gelişmeye dikkat etmelerinde fayda var.