Çarşamba günü mecliste önemli bir
oylama vardı. Milletvekilleri, saat 15.00’de daldıkları Genel
Kurul çatısı altında yüksek öğretimdeki
türban serbestisiyle ilgili anayasa değişikliği teklifi üzerinde saatlerce tartıştılar, birinci tur oylamayı da aradan çıkardılar.
Ancak, aynı saatlerde
Ankara’nın bir başka köşesinde önemli bir görüşme daha vardı. Saat 15.30’da başladı, 16.55’de bitti.
Şehir merkezine uzak bir köşede gerçekleşen görüşmede öyle iddialar gündeme geldi ki; resmiyet kazanması halinde, meclis gündemindeki konuyla da ilintili bir kritik davanın seyrini değiştirebilir, hatta ‘domino’ etkisi yaparak
Ergenekon’a kadar uzanabilir.
Birkaç ipucu verdiğimde neden böyle düşündüğümü daha iyi anlarsınız. O görüşmede, şu sorulara
cevap oluşturacak önemli iddialar gündeme geldi.
-
Necip Hablemitoğlu’nu öldürme emrini kim verdi?
-
Cumhuriyet Gazetesi’ne bombalı
eylem (5-10
Mayıs 2006) ve
Danıştay cinayeti (17 Mayıs 2006) kararı alınmadan önce
İstanbul Ataşehir’de (27
Nisan 2006) kimler bir araya geldi? Eylem kararı o toplantıda mı alındı?
-
Veli Küçük Ataşehir toplantısına katıldı mı?
- Danıştay davası sanıklarından Osman
Yıldırım JİTEM muhbiri mi?
- Danıştay davası sanığı Alp
aslan Aslan’ı
Sincan Cezaevi’nde hangi MİT elemanları ziyaret etti?
- Ankara’da tahsilat yapan iki
astsubay,
Tuncay Özkan’ın ‘MİT’in Gizli Tarihi’ isimli kitabında geçen isimler mi?
- Birbirleriyle bağlantılı bu tahsilat grubunun bir özel televizyon kanalının sahibinden 5 milyon dolar, eski
banka patronu bir işadamından 500 bin dolar alacağı nasıl oluştu?
Bu sorulara verilen cevapların ‘ itirafa’ dönüşmesi ihtimal dahilinde. Onun için 13
Şubat’ı iple çekiyorum.
Önce o günü bir görelim...
Bahçeli’nin yeni formülü
MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli, 22 Temmuz’dan sonra
koalisyon ortağı olduğu döneme göre farklı bir
politika izliyor.
Bahçeli, Ecevit başkanlığındaki koalisyonda DSP ve
ANAP’la görüş ayrılığına düştükleri zaman daha mutedil davranmayı
tercih etti. Abdullah
Öcalan’ın cezaevinde olduğu sırada idam cezasının kaldırılması kararını dahi koalisyon sorunu haline getirmedi.
MHP liderinin koalisyon içindeki bu tutumu, parti içinde sorun olsa da hem medya hem ortakları tarafından sürekli alkışlandı.
Bahçeli, parti içi tepkiler yükseldiğinde, partinin yetkili kurullarını toplayarak şu ilginç formülü anlattı : ‘
Üniversite sınavında çözemediğin bir probleme takıldığında çözene kadar uğraşmazsın, o soruyu atlarsın. Testin tamamı bittiğinde geri dönüp bıraktığın soruları çözmeye çalışırsın.’
Yani, özeti şu : Çözemedin mi atla, sonra dön tekrar yap.
Belki üniversite sınavında adaylar için ideal olan bu formül, siyasette MHP’nin pek hayrına olmadı. Yüzde 18’in üzerindeki oyu bir anda 8’e kadar geriledi ve
baraj altında kaldı. Haliyle, o gün alkışlayanlar, bir anda MHP’yi de Bahçeli’yi de unuttular.
Hıncal Uluç’uyla,
İlhan Selçuk’uyla aynı çevreler 22 Temmuz’dan önce MHP’ye aynı elbiseyi biçtiler, kısmen de başardılar ama seçimden sonra MHP, ‘ Çözemedin mi atla, dön tekrar yap’ formülünü terk etti.
Yeni formül şuydu: Çözene kadar atlamak yok. Ya çöz ya çöz...
Hem cumhurbaşkanlığı hem türban meselesinde bu formülü uygulayan MHP için yeni konsept öyle sancısız atlatılamazdı. Nitekim, Ulusalcı emanet oylar uzaklaşmaya başladı.
Metropoll’ün
ocak ayı araştırmasında da bu sonucu görmek mümkün. MHP oylarında yüzde 1.9 oranında kayıp var. Yukarı doğru çıkan ok, yönünü aşağıya çevirdi.
Bu durum, ‘ geçici’dir. Sınırlı orandaki öfkeli kesim tepkisini anında ortaya koyarken, yeni sempati alanındaki vatandaşların yönelişi aynı hızda değil. Önümüzdeki süreçte MHP, temel hak ve özgürlükler konusundaki tavrını istikrarlı biçimde sürdürürse, grafikte okun yönü tekrar yukarıya dönecektir.
MHP’nin mevcut konumunu, daha yükseğe sıçramak için geriye doğru iki adım atan atletin pozisyonuna benzetiyorum. Çünkü, hareketsiz olarak durduğunuz noktadan daha yükseğe sıçramanız mümkün değildir.
Baykal’dan
Evren modeli
CHP Lideri
Deniz Baykal’ın anayasa oylaması sürerken meclis kulisinde gazetecilere yaptığı açıklamada, sivillerin yeni bir anayasa yapmaya haklarının olmadığını söylemesi nedense beni hiç şaşırtmadı.
Bakın ne diyor : ‘Düşmanı atarsın, devleti yeniden kurarsın, bayrağı dikersin, parayı bastırırsın. Yapanlar yapmış. İhtilali yaparsın.
İdamı göze alırsın. O zaman anayasa toptan yeniler.’
Bu mantığa göre;
Anayasa sadece ihtilal dönemlerinde yapılır, sivillerin harcı değil. Aksi halde yağlı ilmiğe de hazırlıklı olmak gerekiyor.
Türkiye’ye
27 Mayıs Cuntası’nı,
Kenan Evren’i model olarak gösteren Baykal,
Atatürk’ün kurduğu
Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı...
Yazıklar olsun.
Ondan sonra da ‘ Halk neden
AK Parti’ye oy veriyor?’ diye karalar bağlıyorlar. Halk, cunta yönetimi iradesini
halkına reva gören sahte üniformalı bir siyasetçinin peşinden neden koşsun?
Koşmaz; Parti ismindeki ‘halk’, amblemde sadece fantezi olarak kalır.