Anayasa Mahkemesi’nin kısmi
iptal kararı hiç kimseyi memnun etmedi. Tartışmalar sürecektir, kaçınılmaz olan 12
Eylül’deki
referandumdur. Karar mahkemeninse söz milletindir.
Anayasa paketi üzerindeki görüşmeler sırasında saflar belirginleşmişti, tablonun pek değişeceğini sanmıyorum.
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, “
Hayırda hayır vardır” diyerek, kampanyayı başlattı. MHP Lideri
Devlet Bahçeli de dün hayır kampanyasını başlattıklarını duyurdu.
İmralı’dan gelen talimat üzerine BDP ile yargı reformuna direnen
Yargıtay,
Danıştay,
HSYK ve
Anayasa Mahkemesi’nin malum temsilcileri de aynı safta.
Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilgili değişikliklerin tümden iptali yönünde karar çıkartamayan çevreler, meclis aşamasında oluşturdukları
ittifak saflarını referandum sürecinde sıklaştırarak halkı etkilemeye çalışacaklardır.
Her ne kadar referandum, anayasa değişikliği paketiyle sınırlı olsa da siyasi sonuçlar doğurma ihtimali yadsınamaz. Süreç;
erken seçim, CHP’de liderlik yarışı, MHP’nin
baraj riski gibi kendi içinde farklı kombinasyonları barındırıyor.
Bugün imkansız gibi gözüken kimi
senaryolar o süreçte hayat bulabilir. Rahmetli Turgut
Özal, 1987 yılında liderlerin
siyaset yasağının oylandığı referandumda sandıklar açılmadan 5 dakika önce erken seçim kararını ilan etmişti.
Referandum genel başkan olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk ciddi sınavı. Deniz
Baykal ekibi seçimden olağanüstü kurultay hesabı yapıyor. Sandıktaki başarısızlık CHP’de kurultay rüzgarı estirebilir.
Siyasetteki kutuplaşma, MHP’yi barajın altına itebilir, diğer
küçük parti tabanları yarıştaki
AK Parti-CHP ekseninde konuşlanabilir.
Sonuçta tablo AK Parti
iktidarının devamını sağlayacak renklere bürünürse; 8 yıldır alternatif iktidar hesabı yapan, iktidar değişikliğiyle imtiyazlı konumlarına kavuşmak isteyen,
Ergenekon ve
Balyoz gibi davaları sonlandırma umudu taşıyan
sivil ve askeri bürokratik oligarşi, büyük hayal kırıklığı yaşar.
Kaotik ortamda özerklik veya federasyon gibi bölünme senaryolarına hayat şansı bulacaklarını düşünen çevreler de yıllardır flört ettikleri devlet içindeki uzantılarıyla gözyaşlarını birlikte dökerler.
Hem devletin statik kodlarının yeniden kurgulanması hem olası siyasi sonuçları nedeniyle referandum sürecinde milletin tercihlerini etkileyebilecek olağanüstü gelişmeler yaşanabilir. Hukuki ve siyasi tartışmalar sürerken, kritik bir eşikte olduğumuzu hatırlatmak isterim.
Bu süreçte,
seçmen tercihlerini etkileyebilecek en önemli gelişme, terördür. PKK’nın eylemlerini tırmandırdığı ve operasyonların hız kazandığı bir atmosferde, seçmen tercihi olumsuz etkilenebilir.
BDP’yi hayır kampanyasında CHP ve MHP’nin yanına gönderen İmralı sakininin PKK’yı bu süreçte daha etkin kullanmak istediği biliniyor.
İstihbarat birimlerine ulaşan ihbarlara göre, PKK’nın önümüzdeki birkaç gün içinde 5-6 karakola eş zamanlı saldırı düzenlemeyi planladığı, özellikle
İstanbul gibi metropollerde toplu ölümlere yol açabilecek eylemler tasarladığı konuşuluyor.
PKK’nın eylemlerini tırmandırması durumunda hava operasyonlarına ilave olarak
Kuzey Irak’a yönelik
kara harekatı ihtimali artacak.
Genelkurmay Başkanı Başbuğ Arena’da yaptığı Kuzey Irak’la ilgili açıklamalarda bunun sinyalini vermişti.
Bir gün sonra Milliyet’te
Fikret Bila ve Radikal’de
Murat Yetkin imzasıyla kaleme alınan analizlerde Başbuğ’un ifadelerine gönderme yapılarak Kuzey Irak’a yönelik kara harekatı ihtimaline dikkat çekilmişti.
Bu senaryo gerçekleşirse, terörün operasyonları, operasyonların terörü azdıracağı ortamda anayasa değişikliği tartışılmaz.
Siyasi iktidarın bu
tehlikeyi görerek,
12 Eylül öncesi oynanması olası kanlı oyunu bozacak tedbirleri bir an önce alması,
Genelkurmay Başkanı’nın giderayak morallerini bozduğu polis teşkilatını motive etmesi ve askerle her meseleyi ciddi olarak oturup konuşması gerekir diye düşünüyorum.
Uyarıyorum, referanduma doğru tehlike büyük...