Türkiye ve
İsrail arasında patlak veren krizin hemen ardından
Kırgızistan kan gölüne döndü. Böylece, küresel güç savaşının oyun sahası olan bu bölgedeki hareketlilik, daha geniş bir alana yayıldı.
Yukarıda ABD,
Rusya ve Çin tepişiyor, altta masum insanlar ölüyor.
ABD ile ilişkilerini askıya alan, Hanabad askeri üssünü kapatan
Özbekistan, Rusya ve Çin’le flört halinde. Hal böyle olunca Kırgızistan, ABD için daha stratejik hale geldi. Akayev’in devrilip Bakiyev’in işbaşına gelmesiyle Kırgızistan’da ipleri eline geçiren Rusya’nın bölgede artan üstünlüğü, ABD için arzu edilen bir gelişme değildi.
Bakiyev’in Rusya’dan alacağı 2 milyar dolar
kredi karşılığı Manas’ı kapatacağı taahhüdüne uymayıp ABD ile yeni bir kira anlaşması imzalayarak üssü koruması, Rusya’nın koltuğunu altından çekme gerekçelerinden biriydi.
Şimdi maskeli gruplar hem Özbek hem Kırgızlara saldırarak provokatif eylemlerle iç savaşı körüklüyor. Hanabad askeri üssünün kapatılmasıyla Afganistan’daki
operasyon merkezine 300 kilometre mesafede bulunan Kırgızistan’daki Manas askeri üssüne ihtiyacı artan
Amerika da oyun sahasında.
Maalesef, 1990 ve 2005’de yüzlerce insanın hayatını kaybettiği Fergana Vadisi’nde Özbek, Ahıskalı ve
Kazak azınlık grupları üzerinden Kırgızistan’ın küresel
iktidar savaşı yeniden yaşanıyor.
Karayılan patronunu korudu
Oyunun Türkiye versiyonu, yıllardır
PKK üzerinden sahneleniyor. Şimdi, Murat Karayılan’ın “aktif
savunma” tanımlaması, MOSSAD ve CIA’in
lojistik desteğiyle yeniden gösterimde. Recep
Tayyip Erdoğan ve
AK Parti iktidarından kurtulmayı planlayan uluslararası odaklar, iç düşmanla ayna saftalar.
Reşadiye
baskınını gecikmeli olarak üstlenen PKK’nın Kandil’deki patronu Murat Karayılan’ın, başlangıçtaki “Bu eylemi merkezden kopuk bir grup yaptı” açıklamasından bir süre sonra faturayı
İran yanlısı Cemil Bayık’a kesmesi, İran üzerinde baskı oluş
turan ABD ve İsrail’in tezleriyle örtüşüyordu.
Yine son olarak Karayılan’ın
İskenderun baskınına ilişkin “İsrail’in haberi yoktu” açıklamasına ihtiyaç duyması, ilginçti.
CHP’ye
servis
Aynı şekilde CHP’ye eksik bilgilerle İsrail tezlerini haklı kılacak türden
Dışişleri ve MİT’teki bir gruptan sürekli servis yapılması, iktidar partisini açıklama yapmaya zorlaması, tesadüf değildir.
GDO’lu köstebeklerimiz hayli hamarat...
Diğer taraftan Amir Oren imzasıyla
Haaretz gazetesinde yayınlanan bir haberde, MOSSAD’ın MİT Müsteşarlığı’na yeni atanan Hakan Fidan’dan kaygılı olduğu, iki
ülke arasındaki ilişkileri bozduğunu öne sürmesi, dikkat çekicidir.
Bilerek veya bilmeyerek bu savaşa alet olduğunu düşündüğüm CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İsrail ile Türkiye arasında bizim bilmediğimiz kriptolar var mı yok mu?” sorusu üzerinde durulmalıdır.
CHP’li bir milletvekilinin TV ekranında “Mavi
Marmara gemisinde MİT ajanı var mıydı?” sorusunu
tartışmaya açması, Kılıçdaroğlu’nun sorusuyla bağlantılıdır. Aynı şekilde Deniz Baykal’ın katıldığı Arena programında “Bu işin içinde MİT de var” demesi, aynı bilgilendirmeden nasibini aldığını gösteriyor.
Aslında bu iki sorunun cevabı belli, CHP de biliyor, konuyla ilgili şahıslar da...
Cevabını bildikleri soruyu öğretmenine soran öğrenci pişkinliğiyle yöneltilmiş bu sorular, rastgele ortalığa dökülmüş değildir. Türkiye’nin menfaatini siyasi hesapların üzerinde tutabilseler,
bu alanlarda tartışma açmak istemezlerdi. Gizli oturumda hesaplarını görürlerdi.
En azından, “İsrail’in değirmenine su taşıyan bu istihbaratları bırakın da şu
kaset işine bir açıklık getirin bakayım” diyebilselerdi.
Kasete kör kalanlar, mevzu İsrail olunca gözlerini dört açtılar.
Onlar da
Atatürkçü oldu
Artan
terör ve
şehit cenazeleri üzerinden iktidar partisi üzerinde baskıyı yoğunlaştırmak isteyenler, özellikle İsrail lobisi, Atatürkçülük ve laik rejim hassasiyetiyle surda ayrı bir gedik açma hesabındalar.
İsrailli temsilcilerin, Humeyni rejimine sattıkları füzeleri unutup “Humeyni dönemine kadar İran’la ilişkilerimiz iyiydi sonra bozuldu, şimdi Türkiye aynı yolda” demeleri, laik rejimin tehdit altında olduğunu söyleyip askeri darbeye yapmaya davet etmeleri, herhalde dikkatle üzerinde durulması gereken açıklamalardır.
Ne hikmetse birden Atatürkçü oldular!
Ayrıca bu lobinin, anayasa değişiklik paketini görüşmeye hazırlanan
Anayasa Mahkemesi üzerindeki baskısı sır değil. Paketin iptali sağlanarak Türkiye’nin kaosa sürüklenmesi planı, yabana atılmamalıdır.
İsrail’deki
Netenyahu hükümeti de biliyor ki, Türkiye’deki iktidarı değiştiremezse, kendisi gidecek.
Garip
ittifak
Bir yerde ABD ve İsrail açısından bu planların mantığını anlamak mümkündür. Geleceğin dünyasını birlikte inşa ederken, güç oyununda “mihver(eksen) ülke” olarak gördükleri Türkiye’de
kontrol edilebilir, yönetilebilir ve yönlendirilebilir bir hükümetin işbaşına gelmesini isteyebilir, “eksen tartışması” başlatabilir.
İşin garibi; antiemperyalist sloganlar eşliğinde ellerinde Atatürk resimleri ve Türk bayraklarıyla mangalda kül bırakmayan Ulusalcılar/Milliyetçiler ile Abdullah
Öcalan posterleriyle bölücülük yapanların kader birliğine soyunmalarıdır.
Neyse ki, PKK ve Ergenekon’un
işbirliği daha önce deşifre edildi de bu gariplikler karşısında aklımıza mukayyet olabiliyoruz.