Bir sabah İstanbul’dan hiç tanımadığım, adını ilk kez görüşürken duyduğum bir
avukat aradı. “Sizin sıkı bir okurunuzum ama
arama gerekçem bu değil. Adliyeden arıyorum. 2. Asliye
Ceza Mahkemesi’nde
davanız var mı?” sorusuyla başladı söze.
“
Hayır” dedim. Devam etti: “Ben de haberinizin olmadığını tahmin ettim. Çünkü siz de yoktunuz avukatınız da yoktu. Takip etmeniz için
dosya numarasını aldım.”
Görüşmeden hemen sonra kurum avukatlarıma başvurdum. Öğrendik ki, anlatılanların hepsi doğru. Hakkımızda dava açılmış, devam ediyor, haberimiz yok.
Merak ettim, davayı açan savcı kim? Öncesinde avukatımla iddiaya girdim, “Kesin Ali Çakır’dır” dedim. Ali Çakır çıktı.
Çünkü; Ali Çakır, hakkımda açtığı hiçbir davada ifademi almadı. Ya tebligat yapmadı ya da usule aykırı şekilde İstanbul’dan
Ankara’ya doğrudan tebligat yaparak ifade vermemi dolaylı şekilde engelledi.
Oysa yapması gereken, Ankara
Basın Savcılığı üzerinden talimatla ifademi almaktı. İtirazımı da ciddiye almadı.
Ali Çakır, iddianamede ise açığını kapatmak için bizi ifade vermeye çağırdığı halde gelmemekle suçladı.
Yine bir sabah Ankara büroda arkadaşlarla sohbet ederken internet sitelerine Uğur Dündar’ın muhabir arkadaşımız Hüseyin
Özay hakkında açtığı dava haberi düştü. Hüseyin şaşkındı, hakkındaki davadan haberi yoktu.
Sordum: “Soruşturma safhasında ifadeni almadılar mı?” “Hayır” dedi. “Savcı kim?” diye sordum bu kez. Bilmediğini söyleyince, araştırmasını rica ettim. “Kesin Ali Çakır’dır” demeyi
ihmal etmedim.
Bir saat sonra Hüseyin geldi, “Ağabey haklı çıktın, Savcı Ali Çakır’mış.” Dündar’ın avukatı da bir
Ergenekon sanığının şovmen avukatı
Vural Ergül’dü.
Anahtar teslimi dava
Ali Çakır, böyle bir adamdır. Anahtar teslimi dava açıyor. Ergenekon sürecinde açtığı dava sayısı yüzlercedir. Hele Bülent
Ersoy hakkında açtığı dava, hukuk tarihi açısından utanç davasıdır. İddianamenin gerekçesi ise evlere şenliktir.
İnternette var. Herkesten istirham ediyorum, bulun okuyun. Okuyun ki, bu savcıyı yakından tanıyın.
Hülya Avşar’a açtığı
soruşturmayı, konuşmaya bile gerek yoktur.
1 yıl 3 ay
hapis cezası aldığım davanın da iddianamesini hazırlayan şahıstır. Allah’tan hakim insaflı çıktı, yoksa
savcıya kalsa 18 yıl
hapis cezasına çarptırılabilirdim.
Darbe günlükleri hazırlamış, evinde el bombaları saklamış, law silahlarıyla eğitim yaparken yakalanmış gibi hissettim kendimi.
Şimdi noter olmak niyetindeymiş, emeklilik dilekçesi vermiş. Giderayak başta
Star Gazetesi olmak üzere Ergenekon’un üzerine giden gazetelere onlarca dava açarak
veda etti.
Peki neden? Nedenini bir sonraki yazıma sakladım.
Artık, mızrak çuvala sığmıyor. Savcımızın kimi
Ergenekon sanıklarıyla muhabbeti, öyle geçiştirilecek türden gözükmüyor. Ali
Suat Ertosun’u gölgede bırakacak gibi...
Bu ne muhabbet böyle
Savcımız, 2006 yılında
Bağcılar Cumhuriyet Savcısı iken “Latife” isimli kitabı nedeniyle
Yazar İpek Çalışlar’ı şimdi Ergenekon sanığı olan Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Genel Başkanı
Taner Ünal’la birlikte sorgulamış. Soruşturmada bizim ifademize bile tenezzül etmeyen savcımız, Taner Ünal dostuna
savcılık stajı yaptırırcasına Çalışlar’la aynı odada
tartışma zemini oluşturmuş.
Haberin ayrıntılarını,
Zaman Gazetesi, 9
Eylül günü ayrıntılı olarak yayınladı.
Dün de
Taraf Gazetesi, Ali Çakır’la ilgili önemli bir ayrıntıya dikkat çekti. Meğer savcımız Ergenekon yöneticisi olmakla suçlanan
Veli Küçük’le de ahbapmış.
Küçük’ün ajandasındaki 1 Eylül tarihli not şöyle: “26
Şubat pazartesi akşam savcı Ali ve Hasan ile yemek yiyeceğiz ve
ortaklık görüşülecek”
Ajandanın dört yerinde Alı Çakır’ın ismi var. İş ve cep telefonu kayıtları da...
Sıradan arkadaşlığın ötesinde “ortaklık” görüşmeleri yapacak kadar samimiyet var aralarında.
Veli Küçük’ün 30
Mayıs (2007) tarihli notu şöyle: “Hasan Çetin (Savcı Ali Çakır gönderdi)
elektronik görüntü sistemlerinin sahibi. 0 212. 434....., 0 532 414..., L. Türkan ile görüştüm. Türker nakliyat ile görüşecek ve tekrar toplantı yapacağız ilk uygulamayı yapmak için. (Tekrar görüşeceğiz
fiyat konusu incelenecek)”
Bu durumda merak edilen soru şudur: Ergenekon haberleriyle ilgili soruşturmalar, Ergenekon sanıkları Veli Küçük ve Taner Ünal’la yakın dostlukları tespit edilen bir savcıya neden teslim edildi?
Ali Çakır, yüzlerce medya mensubu hakkında dava açarken,
Adalet Bakanlığı neden sessiz kaldı?
Ali Çakır’a ise tavsiyem şudur; Görevini layıkıyla yaptın veda ediyorsun, noterini Silivri’de aç, sırtın yere gelmez...
Baktın olmadı, TRT’de
Medya Müfettişi’ne
danışman olursun...