Ergenekon soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları Zekeriye Öz ve
Fikret Seçen’e yaklaşık 8 saat boyunca ‘
tanık’ sıfatıyla ifade veren
Genelkurmay eski Başkanı
Orgeneral Hilmi Özkök’e 6 sorum oldu.
İçtenlikle
cevaplar veren Özkök’e yönelttiğim ilk soru, haliyle ifadenin içeriğine dairdi. Yönlendirici değil bilgilendirici bir tanıklık yaptığını ima ederken şöyle dedi: ‘İfade verirken tamamen objektif olmaya gayret ettim. Sanırım da oldum. Sadece sorulanlara cevap vererek ve yorumda bulunmayarak sayın savcıları şu veya bu yönde etkilememeye gayret gösterdim. Takdir edersiniz ki tanığın hareket tarzı böyle olmalıdır.’
Peki, neden konuşma ihtiyacı duydu veya tüm bildiklerini söyledi mi?
Sorunun kısmi
yanıtı yukarıdaki açıklamada var. Zaten kendi de ifadenin içeriğine ilişkin konuşmak niyetinde değil.
‘Bu vesileyle bir konuya açıklık getirmek istiyorum’ diyerek şu ilaveyi yaptı:' Bazıları beni ifade vermeye çok istekli bir kişi olarak tanıtıyor. Bu asla gerçeği yansıtmıyor. Ben çağrılırsam ifade verebileceğimi çok istekli olduğum için değil, gazetecilerin yoğun sorularından dolayı söyledim. Esasen bunun aksini söylemek umarım çok yanlış olurdu. Öte yandan unutulmamalıdır ki ben
emekli olalı neredeyse 3 yıl oldu. Hevesli olsaydım bunu çok daha önceleri yapardım.’
En doğru olanını yaptım
Buraya kadar tamam. Bir çok meslek erbabında rastlarız, konu kendi meslektaşları olunca
savunma refleksiyle hareket ederler. Devreye, koyu meslek taassubu girer. Gerçekler, mesleki yandaşlığa
kurban edilir.
Özkök’ün ifadelerinde mesleki taassubun engelleyici etkisi olmuş mudur?
Hilmi Paşa, ‘Etkilensem de bana güvenin’ dercesine aynen şu açıklamayı yaptı: ‘
Mesleki taassubun engelleyici vasfına gelince, bu muğlak ve göreceli bir konu. Dürüstçe konuşmak gerekirse; ne kadar objektif davranırsam davranayım, aklım, hislerim, meseleye dışarıdan bakanların söylemleri beni
psikolojik olarak etkileyebilecektir. Bu nedenlerle şimdiden bir şey söylemem mümkün değildir. Ama en doğru ve dürüst olanı yapmaya çalışacağımdan kimse kuşku duymamalıdır.’
Demokrasimiz gelişiyor
ama dikkat
Ergenekon’la özdeşleşen çetelerle mücadelenin karanlık tarihi aydınlatmaya yeteceğini düşünüyor mu?
Bu soruya yanıt verirken Özkök’ün zihninin karışık olduğu izlenimini edindim. Şöyle dedi: ‘Sorunuzun cevabı henüz kafamda açıklığa kavuşmamıştır.
Karanlık tarih ile tam olarak neyi kastettiğinizi anlayamadım.’
Soruyu biraz daha açacak olursak; görevde olduğu dönemle emeklik sürecinde yaşananları,
Türkiye’deki demokratik şartları, gelişmeleri nasıl değerlendiriyor?
Kanaati, Türk demokrasisinin daha da geliştiği yönündedir. Ancak
demokratikleşme adına yapılan hamlelerin bumerang gibi dönme riski ve tehdidinin iyi hesaplanması gerektiğini düşünüyor.
Şunları söyledi: ‘Türkiye’de demokratik şartlar tabii ki gelişmektedir. Bu gelişmenin sağlıklı, istikrarlı ve doğru olması ve kendine tehdit oluşturacak yapısal hatalar taşımaması önemlidir. Bunda hemen bütün kişi, kurum ve kuruluşların sorumluluğu olduğuna inanıyorum.’
Hayallerim bile yorgun
Son sorum, geleceğe dair beklentileri...
Yanıtını esprili bir o kadar düşündürücü buldum: ‘Ama ben bir hafta önce yetmişinci yaşıma girdim. Yaşlıların hayattan, bu arada demokratik gelişmelerden, beklentileri zaman tünelinde ancak kısa mesafelere uzanır. Hayallerimiz bile yorgundur. Bu soruyu
yaşlı bir generale değil,
genç siyasetçilere sormanızı öneririm.’
Daha dün denecek kadar yakın geçmişte dört önemli
darbe girişimini önlediği ortaya çıkan ve 70’ine merdiven dayayan, kendi ifadesiyle yaşlı generalin hayalleri bile yorgun. Geleceği genç siyasetçilerin planlamasını salık veriyor.
Bir demokrat ve aydın insana da bu yakışır.
Asıl konu darbe
Savcılar, Özkök’e ne sordu, nasıl yanıtlar aldı, henüz bilmiyoruz. Ama ilk akla gelenin, soruların Özkök’ün görevde olduğu döneme ait ve ikinci iddianamenin odak noktasını oluşturan dört ayrı darbe senaryosuyla ilgili olduğudur.
Malum, ikinci iddianamenin 137-138. sayfalarında darbe senaryolarına Şener
Eruygur, Hurşit
Tolon, Hasan
Atilla Uğur ve Mustafa
Balbay’da ele geçirilen dijital veriler ile
Özden Örnek ve
Mustafa Balbay günlüklerinden ulaşıldığı belirtiliyor.
İddianamede
darbeci ekipteki isimler ise şöyle sıralanıyor:
Bedrettin Dalan,
İlhan Selçuk, Mustafa Balbay,
Şener Eruygur,
Hurşit Tolon,
Tuncer Kılınç,
Levent Ersöz,
Hasan Atilla Uğur,
Mustafa Koç (
subay),
Kemal Gürüz, Yalçın Alemdaroğlu,
Mustafa Özbek,
Sinan Aygün,
Tuncay Özkan, Hayrullah Mahmut Özgür ve
İsmail Yıldız.
İddianameden yola devam edersek;
Sarıkız Özden Örnek günlüklerinden,
Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven darbe senaryoları ise Şener Eruygur’a ait CD’lerde power point sunum olarak ele geçirildi.
Geçen yıl tanık sıfatıyla çağrıldığımda savcılar bana adımın geçtiği veya Ergenekon’la ilgili yazdığım tüm iddialara dair sorular yönelttiler. Çok iyi
arşiv çalışması yaptıklarını ve detayları büyük bir titizlikle takip ettiklerini o esnada gözlemledim.
Bu iki savcıya yaklaşık dört saat süreyle ifade vermiş biri olarak, el yordamıyla tahminde bulunmak gerekirse, Örnek ve Balbay günlükleri ile Eruygur, Tolon ve Uğur’da ele geçirilen darbe senaryolarına ilişkin dijital verilerdeki tüm konu başlıklarının, soru olarak Özkök Paşa’ya döndüğünü söylemek, hayalci bir yaklaşım olmaz.
Muhtemeldir ki, 2003-2004 yıllarına ait günlüklere yansıyan notlarda sıkça mevzu olan Genelkurmay’daki köşe kapmacalar, genelkurmay başkanının
istifaya zorlanması, suikast planları, toplu istifa girişimi, bazı komutanları emekliye sevk, hükümete
muhtıra ve
sivil unsurların harekete geçirilmesi gibi karanlıkta kalan sorulara yanıt arandı.
Eminim, böyle bir
sorgulama kimse için
sürpriz değildir. Burada önemli olan Özkök’ün yanıtlarıdır. Objektif olarak ve samimiyetle yanıt verdiğini söylüyor.
Hal böyleyse,
Ergenekon soruşturması yeni başlıyor demektir.