Dün de değişik illerde eş zamanlı yürütülen
operasyonlar sonucu çok sayıda isim
gözaltına alındı. Geçmişte pek örneğine rastlamadığımız türden bir süreçle karşı karşıya bulunduğumuz için gelişmeleri yorumlamakta kimi zaman zorlanıyoruz.
Şu da unutulmamalı,
Türkiye’nin karanlık tarihiyle yüzleşmenin yaşandığı bir operasyon süreci, basit ölçekli operasyon konularıyla aynı kefede tartılamaz.
Cevap aradığımız temel sorular şunlar:
Ergenekon soruşturması bundan sonra daha da devam eder mi? 20
Ekim’de başlayacak Ergenekon
davasından nasıl bir sonuç çıkar? Emekli orgenerallerin de içinde yer alacağı ek
iddianame ne zaman biter?
Kuşkusuz, bu üç soruya keskin ifadelerle
cevap vermek mümkün değildir. Çünkü süreci belirleyen faktörler, tümüyle dışımızda ve zamana bağlı olarak şekillenecektir. Ancak Ergenekon iddianamesi, ek iddianame hazırlıkları, sorgular ve Ergenekon üzerinde oluşturulan toz bulutlarına bir fotoğraf bütünlüğü çerçevesinde bakarsak, yağmurun ne zaman ve hangi tarlaya yağacağını kestirmek belki kolaylaşabilir.
Sorulara cevap aramaya sonuncusundan başlarsak eğer, ek iddianamenin davanın başlayacağı 20 Ekim’e kadar tamamlanma ihtimalinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Ancak çalışmalar bu yönde olsa da gecikme ihtimali de dikkate alınmalıdır. Bu son operasyonlar nedeniyle ek iddianamenin yılsonunu bulabileceğini söyleyenler bile var.
Ama savcılığın niyeti, 20 Ekim’e kadar ek iddianameyi mahkemeye yetiştirebilmektir.
Peki, operasyonlar devam eder mi? ‘Evet’ ya da ‘
Hayır’ şeklinde verilecek hiçbir cevabın anlamı yoktur. Çünkü, savcılar da bu planlamayı çok önceden yapamıyorlar. Elde ettikleri her bilgi kırıntısı, ulaştıkları her
belge onları yeni bir operasyona sürüklüyor. İlave operasyonlar da olabilir burada kesile de bilir.
Çok dinamik, aktif bir dava süreciyle karşı karşıyayız. Davanın bu yapısı, kimi gözaltı kararlarını tetiklemiştir. İlk iddianame mahkemeye sunulduktan sonra ‘Nasıl olsa operasyonlar bitti’ düşüncesine kapılanların zembereği boşalmaya başlayınca, yeni ipuçları belirdi.
Sonu ne olur?
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi’nin nasıl bir karar vereceğini söylemek mümkün mü? Elbette değil. Bir iddiada bulunmak mahkemeye büyük saygısızlık olur. Bize düşen adaletin tecelli etmesini beklemektir.
Ne var ki, Ergenekon lobisinin mahkemeyi
psikolojik kuşatma altına alarak etkilemeye çalıştıkları aşikar. Hatta, Korgeneral Galip Mendi’nin TSK adına yaptığı
Kandıra ziyaretini ballandıra ballandıra kullanıyorlar.
Hele
CHP’li bir
vekil var ki, hayli aktif durumda.
Mukaddes Hanım’la (Şener
Eruygur’un eşi), Ayla Hanım’la (Hurşit
Tolon’un eşi) bir hayli sıkı fıkı. Ya da sürekli bu hanımefendilerle görüştüğü izlenimi oluşturuyor. Hedefi ise
Şener Eruygur’dan sonra
Hurşit Tolon’u serbest bıraktırmak! Eğer
kurban aranıyorsa
Veli Küçük ne günlere duruyor!
Denebilir ki bir vekilin buna gücü yeter mi? Elbette yetmez. Dediğim gibi her şeyden önce mahkemeye hakarettir. Ama aklınca Korgeneral Mendi’nin ziyaretini ‘TSK arkamızda’ hoyratlığı içinde işliyor. Öyle ki, ziyaretin orgenerallerle sınırlı tutulmasını, ‘
Veli Küçük’ün gözden çıkarılması’ olarak sıkça anlatıyor. Dediğine göre, zaten Veli Küçük zorla
paşa yapılmış!
Bu
manzara gösteriyor ki, Ergenekon lobisinde şu aşamada ‘Küçük’ü feda ederek sıyrılma’ hesabı üzerine strateji geliştiriliyor.
Bakalım, kimin hesabı tutacak?