Gördüm ki, bu
pilav daha çok su kaldırır.
Denebilir ki, 8 asker hakkında 6 ayrı suçtan dolayı
dava açıldı, daha ne olsun? Meseleye ‘daha ne olsun’ noktasında bakarsak haklısınız. Oysa, sorunun kökleri oldukça derinlerde. Çünkü, bu
Dağlıca hadisesi,
Türkiye’nin 24 yıllık
terörle mücadele tarihinin
pilot davası olacak kadar zaaflar ve soru işaretleriyle doludur.
Kişisel kanaatimi sorarsanız, 8 erle ilgili o davanın açılması gerekiyordu. Zihinleri kurcalayan soru işaretlerine yargı yoluyla
cevap bulmak gerekiyordu.
Peki, bu davayla kamu vicdanı rahatlamış mıdır?
Elbette ki, hayır.
Peki,
şehit yakınları? Ya haklarında dava açılan erlerin aileleri?
Onlar da tepkili. Yürekleri kan ağlıyor.
Bu yazımda size çok çarpıcı bir gelişmeden söz edeceğim.
Üçünden de şikayetçiyim
Celalettin Gürdal... Dağlıca’da şehit düşen
piyade uzman
çavuş Selçuk Gürdal’ın
ikiz kardeşi. Dağlıca’da canının yarısını kaybetti.
Dağlıca baskınıyla ilgili her gelişmeyi yakından takip ediyor.
Hakkari ve Van arasında mekik dokudu,
Ankara’da Genel
kurmay’ın kapısını çaldı. 8 askerle ilgili
soruşturma sürecini yakından izledi. Kardeşinin
silah arkadaşlarıyla tek tek görüştü.
Hiçbir cevap, ona yetmedi. Kafası, soru işaretleriyle doluydu.
3
Aralık 2007 günü
Antalya Kemer Başsavcılığı’na bir dilekçe vererek, suç duyurusunda bulundu. 8 ere ilave olarak Dağlıca Tabur Komutanı Yarbay
Onur Dirik, Bölük Komutanı
Yüzbaşı Gürkan Işıl ve
operasyonda yer alan Üsteğmen Çağdaş Cücünoğlu’ndan şikayetçi oldu.
Gürdal, şehit düşen kardeşi Selçuk’un böbrek
hastası olduğunu, Van
Askeri Hastanesi’nden
rapor aldığını ve yakında emekliliğe hazırlandığını belirterek, dilekçesinde şu görüşlere yer verdi: ‘Dağlıca’da şu anda görev yapan
Topçu Kurmay Yarbay
Onur Dirik tabur komutanı, Yüzbaşı Gürkan Işıl bölük komutanından görevlerini suistimal ettikleri ve kardeşime hasta olmasına rağmen bu operasyonda görev verdikleri için ve o 8 vatan haininin geçmiş istihbaratlarını araştırmadıkları, ellerine silah verip önemli görevlerde bulundurdukları için şikayetçiyim.’
Şehit kardeşinin, dilekçenin son kısmına eklediği bir şikayeti daha vardı ki, insanın kanını donduracak türdendi: ‘Bu operasyonda yer alan Piyade Üsteğmen Çağdaş Cücünoğlu’ndan operasyonda bulunmasına rağmen operasyon bitene kadar mevzisinde yattığı ve hiçbir şekilde olaya müdahale etmediği için şikayetçiyim.’
Peşini bırakmayacağım
Bu ifade üzerine, hakkında 3 yıldan 5 yıla kadar
hapis cezası istenen Çavuş Mehmet Şenkul’un babası Ali Şenkul’un ‘Çatışmadan kaçanlar kahraman oldu, 3 saat çatışan oğlum şimdi hapishanede’ sözleri geldi aklıma.
İstihbarat notlarında da ‘Bir
üsteğmenin kayanın arkasına saklandığı’ bilgisi var.
Dağlıca’daki 3 komutanın yanı sıra şikayetçi olduğu 8 askerden 6’sının (İrfan Beyaz,
Ramazan Yüce, Mehmet Şenkul, Fuat Başoda, İlhami Demir, Halis Can) DTP
Gençlik Kolları üyesi olduğunu iddia eden Celalettin Gürdal, bu askerlerle irtibatlı olduğunu iddia ettiği korucular İdris Seven,
Cemal Demir, Burhan Ediş, Tayip Ecer,
Hacı Çetin ve Enver Demir ile askerlerin kurtarılmasına aracılık eden DTP’li
Ahmet Türk (şifahi olarak), Osman Özçelik,
Aysel Tuğluk ve
Fatma Kurtulan hakkında da suç duyurusunda bulundu.
Suç duyurusu bana ulaşınca iddia sahibi Gürdal’ı aradım. Telefonla uzun bir görüşmemiz oldu. ‘Bu davanın peşini bırakmayacağım, sonuna kadar savaşacağım’ dedi. Gerçek sorumluların
hesap vermediğini düşünüyor.
Albay bana ‘konuşma’ dedi
Diyor ki; ‘Benim kardeşime ilk kurşunu, teslim olmalarına karşı çıktığı askerlerden biri dizinin altına sıkarak atmıştır. Helikopterle ilk kurtarılan ise operasyon bitene kadar mevzisinde yatan üsteğmen (Çağdaş Cücünoğlu) olmuş.’
İnanılacak gibi değil. ‘Nasıl olur?’ diye sordum. Devam etti: ‘ Bunların hepsini şehit kardeşimin kahraman silah arkadaşlarından dinledim. Ama kimseyi konuşturmuyorlar. Geçenlerde
Genelkurmay’a gittim, orada bir albay bana ‘Çeneni sıkı tut, bu konuları konuşma ‘ dedi.’
Şehit ikizi, kardeşinin cebinden çıkan mevzii planından da söz etti. O plana göre; Çatışmanın yaşandığı Keri Tepesi’nde keskin nişancılar tarafından MG3 kullanılan 3 mevzii var. İlkinde Tarık Emeket ile Vedat Kutluca, ikincisinde Cüneyd Ömür ile Mehmet Bayar, üçüncüsünde ise İrfan Beyaz ile İlhami Demir görevli.
İlk mevzideki iki asker şehit düştü, üçüncü mevzideki iki asker ise
PKK’ya teslim oldu. Diğer erler ise yaralı olarak çatışmadan kurtuldu. Haklarında dava açılan erlerden Fuat Başoda
telsiz dinlemede görevli, Mehmet Şenkul da
uçaksavar (HK-LAW-COMSİS) kullanıcısı.
Dağlıca’da şehit düşen 12 askerimizle ilgili
otopsi raporlarını da inceledim. Bir kısmı, gözünden ve ensesinden vurulmuş. Bu durum, teröristlerin nasıl bir teknolojik altyapıya ve eğitime sahip olduklarını göstermesi bakımından dikkat
çekici. Bir arara çok tartışılan,
Amerika’nın 5 bin civarında peşmergeyle birlikte bir grup PKK’lıyı eğitmek üzere Guam Adası’na götürdüğü iddiası yabana atılmamalıdır.
Bu süreç herkesi tatmin etmeli
Son sözüm
Başbakan Erdoğan ile
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a.
Sayın Başbakan, sayın Paşam.
Şehit kardeşi Celalettin Gürdal, bu hukuk savaşını sonuna kadar sürdürmek niyetinde. Ama takdir edersiniz ki, imkanları sınırlıdır. Dağlıca baskınıyla ilgili hukuki süreç, bırakın kamuoyunu, bir şehit ikizinin yüreğindeki acıyı bile hafifletmiyorsa, ortada bir sorun var demektir.
Lütfen, bu meseleye bir de sizler el atın. Gerçekler, tüm çıplaklığıyla ortaya çıksın.
Ayrıca, Gürdal’ın muzdarip olduğu bir dert daha var: ‘Aradan 3 ay geçti, hala şehit kardeşimin ailesine hiçbir
yardım yapılmadı, bizi unuttular.’
Eğer arayıp gözyaşlarına ortak olmak isterseniz
telefon numarasını yazıyorum: 0 532 600 68 03.
Bu
telefon numarası, hayırseverlerimize de açıktır.