Doğan Grubu’na kesilen
vergi cezasının, demokratik veya
Erivan açılımı gibi tarihi adımları gölgede bırakacak kadar yeni bir
tartışma alanı yarattığı aşikardır. Toplum, yeni bir saflaşmayla karşı karşıyadır.
Bu süreç, kendi içinde riskler barındırsa da sağlıklı bir zeminde yürütülmesi halinde tartışmalardan zarar gelmeyeceği kanaatindeyim. Mutluluklarını başkalarının gözyaşları üzerine inşa edenler bile şaşkın vaziyettedir, tüm olumsuz yanlarına rağmen tartışmalar, büyük olgunlukla devam etmektedir.
Tabi bu arada,
Aydın Doğan’a “
Brüksel ve Washington’da
lobi oluştur, hükümete alternatif çıkar” gibi, Aydın Bey’in parasıyla
ucuz şövalyelik yapanlara ilave olarak, akla ziyan önerilerde bulunanlar çıkabilir.
Ya da “asker sopası” ile
aslan terbiyeciliğine soyunmalarını salık verebilirler. Nitekim, dün Doğan Grubu’na ait
gazetelerde bu anlayışın izdüşümüne rastlar gibi olduk.
Diyarbakır’daki
Cemal Temizöz veya İstanbul’daki
Ergenekon davasını sulandıran haberler yine revaçtaydı, ancak çok daha ilginç bir haber vardı dünkü
Hürriyet’te. Ergenekon kapsamında ifadesi alınan subayların kritik görevlere getirildiğine dair habere atılan şu başlık dikkatimi çekti: “Mesaj gibi atamalar.”
Kime
mesaj?
Hükümete...
Asker omzundan hükümete nişan almışlar, köhnemiş
siyaset dünyasının şu sloganına sarılır gibiydiler: Beni de yap senin gibi, yoksa seni de yaparım benim gibi...
Peki nasıl olacak bu?
Çözüm önerileri bellidir. İlk olarak Hürriyet’te
Eyüp Can yazdı.
Citibank incelemesi sırasında kesilen 3 milyar liralık
vergi cezasının,
itiraz üzerine düzeltilerek sıfırlanması örneğine dikkat çekti.
Deniyor ki; İsterseniz düzeltirsiniz. İki
raporu da aynı kontrolör yazdı, dolayısıyla bizimle ilgili rapor da hatalıdır.
Galeyana gelmiş Eyüp kardeşim. Biz Hürriyet’in yalan haberlerine gönderme yapıp doğru haberlerini görmezlikten gelirsek, ortada gazete kalmaz.
Neyse...
Her ne kadar kontrolör aynı olsa da olaylar arasındaki nitelik farklılığının bilincindeler. Hürriyet
Ankara Temsilcisi
Enis Berberoğlu,
Sabah Ankara Temsilcisi
Okan Müderrisoğlu’nun yazısını “işaret fişeği” olarak kabul edip yeni bir adres gösterdi.
Sıfırlamayın ama 300 milyon lira civarında cezaya razı olabiliriz!
Müderrisoğlu’nun “...kurumlar vergisi ile istisnayı yanlış yorumlamaktan kaynaklanan 300 milyon lira civarında ödeme ile ağır ceza yükünü atacak” ifadesi için Berberoğlu’nun yorumu aynen şöyledir: “Müderrisoğlu’nun analizi genel beklentiyi yansıtıyor.”
Gelir İdaresi eski Başkanı Mehmet
Ulusoy’un ifadesiyle, “çerez parası”...
Çerezci üstat
Sıkıntı burada. 3 milyar liralık Citibank cezasını sıfırlayan
Kemal Unakıtan ve Gelir İdaresi Başkanı
Osman Arıoğlu ile çerez parasını literatüre geçiren Mehmet Ulusoy, artık yoklar.
Şimdi,
rekor cezayı çerez parasına çevirecek “üstat” aranıyor.
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne baktım.
Farsça kökenli “üstat”, “bilim veya sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse” anlamında kullanılıyor. Genellikle erkekler arasında senli benli konuşmada kullanılan bir seslenme sözü veya masonlukta üst derece olarak da tanımlanıyor.Kastımız,
Maliye’deki üstatlardır. Yukarıdaki tanımlamalar içinde en çok masonluktaki anlatıma denk düşer. Maliye’de görevli vergi uzmanları, kontrolörler ve denetçiler, üst derecedeki ağabeylerine “üstat” diye seslenirler.
Üstatlık, öyle bir hal almıştır ki, zamanla
terfi etmenin, özel sektörde ballı iş bulmanın veya vergi kaçakçılığının örtülü kimliği olmuştur.
Teşbihte hata olmaz; mesela, bir üstat,
emekli olup Doğan Grubu’nda işe başlar, grubun vergi işlerini takip eder, görevli kontrolör, o şahsın bir dönem altında görev yaptığı kişidir, üstat edasıyla arayıp çözer sorunu.
Kast sistemi gibi...
Rica, bir yerde emir telakki edilir. Özel sektördeki kimi üstatlar, Maliye’deki çömezlerini devlet bütçesinden söğüşler, çömezler ise üstat sıfatı kazanıp aynı rolü üstlene kadar oyuna devam eder.
Gelen üstadım, giden üstadım...
Üstat devri kapandı
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le daha bu vergi cezası ortada yokken konuşmuştum, bu sakıncalı durumdan söz ettiğimde, “Kesin haklısın. Onun için göreve gelir gelmez yayınladığım bir genelgeyle üstat diye seslenmeyi kaldırdım. Maliye’de artık üstat devri kapandı” dedi.
İşte, Doğan Grubu’nun anlayamadığı budur. Eskiden “üstat” yoluyla çözülen işler, artık hesaba çekiliyor.
Enis Berberoğlu’nun dünkü yazısının son bölümünde, üstatların acz içinde kaldıkları veya cehaletle baş edemedikleri kaygısına yer vermesi de bu değişimin iyi okunmadığını gösteriyor.
Yanında çalıştırdığı onlarca üstadı ne yapar bilemem, Aydın Doğan şunu iyi bilmeli, artık üstat devri bitti.
Bu süreç nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Başta medya patronları olmak üzere,
iş dünyası, üstat geleneğine dayalı vergi cambazlığını terk edecektir.
Ama değişimin iyi okunması gerekir. Mesele, sadece isim değişikliği değildir. Zihniyetin evrim geçirmesi gerekir.
Hani, lakabı “
eşek” olan adamın, eşinin şikayeti üzerine lakabını değiştirmek için köy heyetine başvurup “sıpa” ismini kaptıktan sonra heyecanla evin yolunu tuttuğunda, karısının verdiği cevabı hatırlıyor olmalısınız: “Ne fark etti, ha eşek ha sıpa. Büyüyünce yine eşek olacaksın...”
Söz meclisten dışarı...