Gölcük Donanma Komutanlığı’nda bulunan çuvallardan “
Balyoz” kodlu orijinal ve el yazılı
darbe belgeleri çıktı. Bazı ayrıntılar dün gazetelere yansıdı, delillerin 43 klasör olduğunu dikkate alırsanız bu haberlerin devamını bekleyebiliriz.
Hep başından beri dillendirdiğim iddiadır; Balyoz,
Ergenekon’dan daha büyük davadır. Yeni belgeler, bu iddiayı teyit eden niteliktedir. Ne var ki, davaların seyri ters orantılıdır. Bu çarpıklık,
tahliye kararlarında açıkça gözükmektedir.
Hem Balyoz iddianamesindeki belgeler hem Gölcük’te ortaya çıkarılan son belgeleri titiz bir gözle incelediğimizde, 1
Mart 2003 tarihli tezkerenin “harekat” sürecini
tayin eden en önemli kırılma noktası olduğunu görüyoruz.
2
Aralık 2002 tarihli Balyoz, 3
Şubat 2003 tarihli
Suga ve 9 Şubat 2003 tarihli
Oraj Harekat Planlarının 4-7 Mart 2003 tarihleri arasında
Selimiye karargahında masaya yatırılması, Balyoz’un “B Planı” olduğu algısını güçlendiriyor.
Bu
senaryoya göre;
hazırlıklar önceden başlatılmış, harekete geçmek için
1 Mart tezkeresinin meclisteki akıbeti beklenmiştir.
Balyoz ve
Sarıkız
Burada dikkati çeken önemli başka bir ayrıntı, planın,
Ankara’dan kopuk şekilde
İstanbul’da hazırlanması ve uygulanmak istemesidir. Bu yönüyle planın, her ne kadar esinlenmiş olsalar da 12 Eylül’deki gibi Genel
kurmay başkanından başlayarak emir komuta zinciri içinde hazırlanmadığı, daha çok 27
Mayıs cuntası gibi hareket edildiği anlaşılıyor.
Hatırlatalım, darbe planlarında İstanbul ve Ankara arasındaki uyum çok önemlidir. Bu tezi Çelik Çekirdek isimli kitabımda ayrıntılı olarak anlatıyorum. Bir örnek üzerinden özetlemek gerekirse,
27 Mayıs’tan sonra İstanbul ve Ankara arasında sorun doğunca
Albay Talat Aydemir yalnız kalmış ve bedelini idamla ödemiştir.
Balyoz davasının bir numaralı sanığı
emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın 2003 yılı
Ağustos ayında tas
fiyesi de İstanbul ve Ankara arasındaki çatışmanın sonucudur. 15
Kasım 2003 tarihli
Özden Örnek günlüğünde
Aytaç Yalman’a atfen yer alan şu cümleyi hatırlayalım: “...geçen yıl ben ona (
Hilmi Özkök) karşı Çetin Doğan’la birlikte olsaydım onu paramparça edeceklerdi.”
Teşbihte hata olmaz derler; Balyoz, Sarıkız’a yenik düşmüştür.
MİT Müsteşarlığı’nın Ergenekon yapılanmasıyla ilgili olarak
Genelkurmay Başkanı
Hilmi Özkök’e gönderdiği uyarı yazısının tarihi de Çetin Doğan’ın
tasfiye edildiği 2003 Ağustos şurasından öncedir, 10 Temmuz 2003 tarihlidir.
Ayrıca Ankara’daki karargahın İstanbul’daki gelişmelerden önceden haberdar olduğu ve uyardığı artık bilinen bir gerçektir. Balyoz iddianamesinin eklerinde yer alıyor;
Kara Kuvvetleri Komutanlığı tehlikeyi fark ederek 3 Ocak 2003 tarihli
mesaj emir ile darbe planına konu olan “Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo”nun (OEYTS) plan seminerinde kullanılmamasını emretti, ancak uyulmadı.
Bu emrin altındaki imzanın KKK Kurmay Başkanı
İlker Başbuğ’a ait olduğunu ayrıca hatırlatalım.
Ayrıntı
küçük önemi büyük
Küçük ama çok önemli bir başka ayrıntı, Balyoz planının 2008 yılında güncellenmesidir. Gölcük’te gün ışığına çıkan bu gerçek, bizim
Ergun Babahan dahil kimi liberallerin bile kafasını karıştıran “Sonraki tarihe ait bilgiler bu planda nasıl yer aldı?” türünden süreci sulandırıcı açıklamalara
cevap niteliğindedir.
Ayrıca, Balyoz’u üç beş generalin fantezisi olarak görmek tarihi yanılgı olur. Hele 27 Mayıs’ta Avrupa’nın (
İngiltere), 12 Mart’ta CIA’nın, 12 Eylül’de NATO’nun göreceli etkisi düşünüldüğünde...
1 Mart tezkeresi meclisten geçmeyince “B Planı” olarak devreye sokulmak istendiyse Balyoz,
kral çıplaktır.
Öyle değil mi
damat?