Anayasa Mahkemesi’nin Demokratik Toplum Partisi’ne yönelik
kapatma kararı, daha fazla
demokrasi talebi olan vatandaşlarımızın içselleştirebileceği bir vaka değildir. Hele, gelecek
Türkiye’sinin özlenen fotoğrafı, hiç değildir.
Eğer bir partinin tasfiyesi gerekiyorsa, söz sahibi millet olmalıdır. Milli irade yerine hüküm inşa etmek, çağımızın gereği olamaz.
İnanıyorum, yıllardır birçok tabuyu tarihe gömen Türkiye, bu prangasından da kurtulmayı başaracaktır. Başarının temel kriteri ise
siyaset zemininin korunmasıdır. Rejimin kalbi olan parlamento susar veya etkisizleştirilirse, demokratik rejim kötürüm hale gelir ve siyaset dışı odakların totaliter cumhuriyeti doğar.
Güçlü parlamento, rejimin sigortasıdır.
Kapatılan DTP’nin üyeleri, şimdi karar aşamasındalar: Ya
Parlamento dışına taşıp çözümü sokaklarda arayacaklar ya da parlamentoda siyasi mücadelelerini sürdürecekler.
Sokağı
tercih ederlerse,
teröre
prim verirlerse ne olur?
1-
PKK kazanır. Demokratik
açılımı sabote etmeye çalışan PKK,
Kürt kökenli vatandaşlarımızın tek temsilcisi konumunda gözükür. Muhatap alınmayacağı için süreç akamete uğrar, terör sürer.
2-
Ergenekon umutlanır. Türkiye’de istikrarın bozularak kaosa sürüklenmesi, ardından durumdan vazife çıkaracağını umduğu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
darbe yapmasını hedefleyen örgütün ekmeğine yağ sürülmüş olur. Ayrıca, PKK eylemlerinin
tavan yaptığı süreçte milliyetçi-ulusalcı dalgada
sörf yapan Ergenekon sanıklarının “masumiyet” tezi daha geniş taban tutar.
3-Cunta sevinir. Varlıklarını Ergenekon
soruşturma sürecinde daha yakından keşfettiğimiz TSK içinde kümelenmiş cuntanın önce “
sıkıyönetim”, sonra “darbe” planına uygun iklim doğabilir.
4- Global Ergenekon bayram eder. Bölgesinde güç olan ve küresel aktör olarak etkinliğini
arttıran Türkiye’nin yeni rolünden rahatsız karanlık dış güç odaklar, kaosa sürüklenme riskiyle karşı karşıya bulunan Türkiye’yi daha kolay dizginleyebilir.
5-Rantçılara gün doğar. Son yıllarda
rant düzeni bozulan ve bu nedenle iktidara cephe açan rant çevreleri, istikrarsız yapıdan yeniden doğabilir veya güçlenebilirler.
Yorumlarımı çok abartılı bulanlarınız çıkabilir. Unutmayın, siyasi ve
ekonomik istikrarın bozulduğu, terörün hüküm sürdüğü konjonktürde Türkiye’nin başına nelerin geleceğini kestirmek, hiç güç değildir.
En ağır faturayı halkın ödediği böylesine vahim bir tabloya sürüklenmemek için herkesin aklını başına devşirmesi gerekir. Özellikle yakın tarihin en acılı
toplumsal kesimi olan Kürt kardeşlerimizin...
Üzülerek belirtmek gerekirse, ne DTP ne Kürt aydınlar, demokratik açılım sürecinde sorumluluklarını layıkıyla yerine getirebildiler. Sürece katkıları daha fazla olabilirdi. Kimileri İmralı’yı adres göstererek meşruiyet dayanaklarını kendi elleriyle torpillediler.
Şimdi işleri daha zor, ama hala önlerinde tarihi fırsatlar var. 5 yıl siyaset yasağına çarptırılan
Ahmet Türk gibi demokrasiye inanmış DTP’lilerin hata yapma lüksü yoktur. Çözüm adresi olarak parlamentoyu seçip siyasi mücadeleye devam etmelidirler.
Bu arada kendi içlerindeki provokatörlere dikkat etmelidirler. Mesela;
Yargıtay Başsavcılığı’nın kapatma başvurusundan sonra Anayasa Mahkemesi’ne giderek “Bizi kapatın, bu yolla yeni sayfa açmak istiyoruz” diyerek
kulis yapan, diğer taraftan “sine-i millet” tezine
destek veren arkadaşlarını bulup deşifre etsinler.
İçlerinden birileri, DTP’nin tasfiyesi, ardından sokaklara çekilmesini sağlayarak ortalıkta tek muhatap olarak PKK’nın bırakılması için mi gayret ediyor?
Dikkatli olun, oyuna gelmeyin.