12 Haziran yaklaşırken kamuoyunun ilgisi
seçim kampanyasından çok
Türkiye'nin yakın tarihiyle ilgili ifşaatlar üzerinde toplanıyor. Bunlar önem sırasına konulamayacak kadar önemli. En önemlilerinin bir dökümünü yapmakta yarar var.
12
Eylül 1980 askeri
darbesini soruşturan
özel yetkili savcılar 6 Haziran günü, darbeden 30 yıl sonra darbenin lideri
emekli Org. Kenan
Evren'in ifadesini aldılar. Evren, "anayasal kurumlar işlemez hale gelmişti, TSK'nın İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesini uygulamak zorunda kaldık" dedi. Pişman olmadığını, ülkenin o şartlarında yine yetkili olsa, yine bunu yapacağını söyledi. Bunun üzerine, TSK 35. maddenin niçin hâlâ yerinde durduğunu, bu defa bizzat
TBMM Başkanı Mehmet Ali
Şahin sordu. Bakalım 12 Haziran'dan sonra toplanan TBMM gereğini yapacak mı?
Ergenekon davasına
bakan mahkemeye ulaşan bir
belgeye göre, 2007'de dönemin
Kara Kuvvetleri Komutanı olan emekli Org.
İlker Başbuğ, danışmanı aracılığıyla, o zamanki
ANAP lideri
Erkan Mumcu'ya şu mesajı gönderdi: "
Anayasa Mahkemesi'yle konuştuk. AKP'yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek."
Genelkurmay, iki yıl önce varlığını kabul ettiği bilgi notuna kayıtlarında rastlanmadığını açıkladı. Başbuğ, danışmanı ve Mumcu, böyle bir mesajın söz konusu olmadığını söylediler.
Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç ise, "Sayın Başbuğ'un birilerine böyle bir konuşma yapmış olduğuna dair bir bilgi ya da belge bulunursa, doğrusu bunu yadırgamam..." dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yorumu da şu oldu: "Bunlar inkar edilemeyecek gerçekler, çünkü herkes hayatta, herkes biliyor." Gazetelerde, eski genelkurmay başkanları
İlker Başbuğ ve
Yaşar Büyükanıt'ın da aralarında bulunduğu 25 emekli ve
muvazzaf askerin bu konuda ifadeye çağrılacağı iddiası var. Bakalım ne olacak?
"
Susurluk" sanığı eski Özel
Harekat polisi
Ayhan Çarkın, "Çok
cinayet işledik, vicdan azabı duyuyorum. Meclis'te bir
komisyon kurulursa her şeyi anlatırım" demesi üzerine özel yetkili savcılar tarafından sorgulandı. Çarkın 1994'te işlenen dört
faili meçhul cinayette rol aldığını
itiraf etti ve mahkemece tutuklandı. Üstlerine bu kişileri niye öldürdüklerini sorduğunda, "Milli
Güvenlik Kurulu v
e devletin bilgisi dahilinde" cevabını aldığını belirtti. Failleri belli olanların yakınları, dönemin başbakanı
Tansu Çiller, eski Emniyet Genel Müdürü
Mehmet Ağar ve eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'in ifadesinin alınması; Baş
bakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu
Savaş tarafından 1997'de hazırlanan "Susurluk Raporu"ndaki
devlet sırrı olduğu gerekçesiyle açıklanmayan bölümün açıklanması ve Mesut Yılmaz'ın ifadesinin alınması talebiyle savcılığa başvurdular.
Ayhan Çarkın'ın söylediklerinde yeni bir şey yoktu. Kutlu Savaş'ın raporu, faili meçhullerin devlet kararıyla işlendiğini, ancak caniler devlet için değil kendi cepleri için öldürmeye başladığında işin kontrolden çıktığını yazmıştı. Emekli
Koramiral Atilla Kıyat, 1993-1997 yılları arasındaki faili meçhullerin "devlet politikası" olduğunu söylemişti. Çarkın'ın itiraflarından sonra merak edilen Avukat Taylan Tanay'ın aralarında eski Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel, eski başbakanlar Çiller ve Yılmaz,
CHP milletvekili Deniz
Baykal ve iki eski genelkurmay başkanı dahil MGK'nın 35 üyesi hakkındaki suç duyurusunun nasıl bir işleme tabi tutulacağı.
Son günlerin öteki dikkate değer gelişmelerinin başlıcaları ise şöyle:
Balyoz darbe girişimi davasında
Harp Akademileri Komutanı Orgeneral'in ardından Hava
Harp Okulu Komutanı
Tümgeneral de tutuklandı.
Milli Savunma Bakanlığı, Başbakan'a hakaretler yağdırılan internet sitelerinin IP adreslerinin bakanlık tarafından satın alınarak Genelkurmay'a tahsis edildiğini açıkladı. Önde gelen basın mensuplarından Mehmet Ali
Birand, 1999'da
Fethullah Gülen'in kovuşturmaya uğramasına yol açan kasetlerin medyaya Genelkurmay tarafından
servis edildiğini söyledi.
Türkiye yakın tarihiyle yüzleşmesini sürdürüyor.