Müslüman çoğunluklu
Ortadoğu bölgesi 10. ve 13. yüzyıllar arasında dünyanın en gelişmiş, en zengin, sanatta ve bilimde en ileri giden bölgesi iken, nasıl oldu da 18. yüzyıldan başlayarak Batı'nın her bakımdan gerisinde kaldı? Bu soruya farklı
cevaplar verildi.
Edward Said'in yüklediği anlamla Oryantalist bakış açısına sahip (genellikle Batılı ama kesinlikle onlarla sınırlı olmayan) çevreler, Ortadoğu'nun geri kalmışlığını
İslam inancının
modernleşmeye engel olmasıyla açıklama eğiliminde oldular.
Bu bakış açısını yetersiz bulanların bir bölümü Batı'nın coğrafi keşifler, Rönesans, Reformasyon, Aydınlanma ve
Sanayi Devrimi ile üstünlük sağladığının üzerinde durdular. Bölgeye içeriden bakanların çoğu durumu sömürgeciliğin etkileriyle, sömürgelik sonrasında kurulan otoriter milliyetçi rejimlerle, yanlış politikalarla, petrol lanetiyle ve başka etkenlerle açıkladılar. İslamcılar ise, geri kalmışlığın nedenlerini İslam'a sırt çevrilmesinde aradılar. Bu görüşlerin hemen hepsi sorgulandı; şu veya bu ölçüde çürütüldü.
ABD'nin Duke Üniversitesi ekonomi profesörü Timur
Kuran, 1990'lardan bu yana sürdürdüğü araştırmalarla soruya cevap getirmeye çalışıyor. Bu amaçla 17. yüzyılda İstanbul'un sosyal ve
ekonomik hayatını yansıtan şer'i
mahkeme kayıtlarını (kadı defterlerini) taradı. Bu taramanın sonuçlarını
İş Bankası Kültür Yayınları 10 ciltlik bir dizi halinde yayımlamakta.
Kuran'ın kısmen bu araştırmadaki bulgular temelinde geliştirdiği analizi içeren kitabı da "The Long Divergence: How Islamic Law Held Back the Middle East / Yollar Ayrılırken: İslam Hukuku Ortadoğu'nun Gelişmesini Nasıl Engelledi?" (Princeton UP) başlığıyla geçen ay basıldı. Kuran'ın vardığı genel sonuç, Ortadoğu'nun geri kalmasında İslam inancının değil ama İslam hukukunun önemli rol oynadığı. Bu bağlamda özellikle
miras hukukunun
sermaye birikimini engellemesi; kalıcı ve tüzel kişilikli şirket (korporasyon) kavramının bulunmayışının ileri teknolojilerden yararlanmayı önlemesi; sosyal hizmetlerin sağlanmasındaki bütün üstünlüklerine rağmen İslami
vakıf kurumunun çok geniş kaynakları yararsız örgütlenmelere hapsetmesi üzerinde duruyor. Kuran'a göre sosyo-ekonomik gelişmenin bu engelleri 19. yüzyılda girişilen köklü reformlarla büyük ölçüde giderildi, fakat bölgede özel
sektörün zayıflığı ve beşeri sermaye açığı sürüyor.
Kuran'a göre bu analizden bir karamsar, bir de iyimser
mesaj çıkarmak mümkün. Karamsar mesaj, bölgenin azgelişmişlikten kısa sürede kurtulamayacağı. Zira,
Türkiye gibi birkaç istisna dışında, bölge ülkeleri sanayi malları ve hizmetlerde dünya piyasalarında
rekabet edebilecek durumda değil,
sivil toplumları demokratik yönetimi destekleyecek örgütlenme düzeyinden uzak ve fazlasıyla
baskı altında. Otokratik rejimler devrilse bile güçlü
özel sektör ve sivil toplumun gelişmesi onyıllar alabilir.
İyimser olmak için temel neden ise bölgenin modern kapitalizmin temel ekonomik kurumlarını, muhafazakârlar hatta İslamcılar dahil toplumun tüm kesimlerince benimsenmesine elverecek kadar uzun bir süre önce yerleştirmiş oluşu. İslam'ın ekonomik tarihi de özel girişimi geliştirme ve devletin rolünü sınırlandırma açısından güçlü bir gelenek sağlamakta. Kuran, "
Newsweek Türkiye" dergisine verdiği mülakatta (19
Aralık 2010), reformlara
erken girişen Türkiye'nin durumunun bölgenin geri kalanından hayli farklı olduğunu vurguluyor. Kuran'a göre Türkiye artık bir Ortadoğu ülkesi olmaktan çok geçiş halinde bir
Avrupa ülkesi.
Bir yanda Müslüman çoğunluklu toplumları modernleşmeden aciz gören ABD'deki Neocon'lar, öte yanda toplumlarının geri kalmasını İslam'a sırt çevrilmesiyle açıklayan İslamcılar Kuran'ın geliştirdiği analizden memnun olmayabilirler. Ne var ki Kuran'ın Ortadoğu'nun niye geri kaldığının anlaşılmasına önemli ve özgün bir katkı yapan kapsamlı araştırması ciddiyetle ele alınıp tartışılmayı hak ediyor. Kuran'ın kitabına başka vesilelerle döneceğim.