11 Nisan'da açıklanan
aday listeleri, 15 Nisan'da Strasbourg'da basının sorularına
cevap verirken söyledikleri ve 16 Nisan'da açıklanan AKP
seçim beyannamesinden sonra,
Başbakan Erdoğan'ın önümüzdeki dönemde izleyeceği oyun planı hakkında bazı gözlemlerde bulunmak mümkün görünüyor. Bu plan şu olabilir:
TBMM, Cumhurbaşkanı Gül'ün görev süresinin, seçildiği zaman geçerli olan kurallar uyarınca, 7 yıl olduğuna karar verecek. Erdoğan, 2014'te cumhurbaşkanlığına aday olacak. Ancak 2014'e kadar (
Burhan Kuzu formülüyle) gerçekleştirilecek anayasa değişikliği ile "
başkanlık sistemi ile yarı-
başkanlık sistemi karması"ndan oluşan yeni bir hükümet sistemi kabul edilecek. Dolayısıyla Erdoğan Çankaya'ya çıktığı zaman, yarı-başkanlık sisteminde olduğundan daha geniş yetkilere sahip bir Başkan olacak. Beşer yıldan en az iki dönem Başkanlık yapacak ve Cumhuriyet'in
2023'teki 100.
kuruluş yıldönümü onun himayesinde kutlanacak.
Erdoğan, bu planın tutabileceği hesabını yaparken, başlıca şu faktörlere güveniyor olabilir: 11 Nisan'da açıklanan aday listesi uyarınca, AKP'nin meclis grubundan "
çatlak ses" çıkmayacak. (
Manisa yerine Bursa'dan aday yapılan Genel Başkan Yardımcısı
Bülent Arınç dahi bu konuda uyarıldı.) Yaptırdığı kamuoyu yoklamalarına göre seçmenlerin yüzde 60'a yaklaşan bir kesimi, arkasında Erdoğan durduğu sürece başkanlık sistemine "
evet" diyecek. Üstelik
destek daha da güçlenebilir: Abdullah
Öcalan ile (Erdoğan'ın Strasbourg'da belirttiği üzere) "devlet tarafından hükümet adına" yapılan görüşmeler, PKK'ya
silah bıraktırılmasına yardımcı olacak.
CHP'nin (açıklamak üzere olduğu,
Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı'na konulan şerhin kaldırılması dahil)
Kürt sorununun çözümüne ilişkin öneriler de, çözüme destek olacak. Bunlara ekonominin en az yüzde 4 ile
büyümeye devam edeceği varsayımı da dahil edilebilir.
Erdoğan'ın planı tutar mı?
Türkiye gibi bir yılın bile uzun vade sayıldığı bir ülkede, evdeki hesabın çarşıya uymaması ihtimali, uymasından daha büyük olabilir. Nasıl? Bir defa
12 Haziran seçimlerinde AKP 330'dan az milletvekili çıkarabilir. Bu durumda CHP ve MHP'nin karşı oldukları, güçlendirilmiş yarı-başkanlık sisteminin kabulü mümkün olmaz. (Tabii bu durumda, yürütülen görüşmeler sonunda taleplerinin ve şartlarının karşılanmasına karşılık BDP grubundan güçlendirilmiş yarı-başkanlık sistemini de içeren yeni anayasaya destek sağlanması söz konusu olabilir.) Her şeye rağmen AKP grubundan, plana karşı çatlak sesler çıkabilir. Her ne kadar AKP'nin 2023 planında TSK'ya ("milli tüfeğini, topunu, tankını, helikopterini, uçağını, insansız hava
araçlarını, uydularını tasarlayan ve üreten Türkiye") vaad edilmesine rağmen, ordudan da çatlak sesler yükselebilir. Hepsinden önemlisi, AKP'ye genelde destek vermiş
sivil toplum örgütlerinden ve medyadan, Rusya'da olduğu gibi, tek bir kişi tarafından yönetilen türden "
demokrasi"ye karşı, hesabı bozacak kadar güçlü itirazlar gelebilir.
Anayasa istenen şekilde değişse bile, Erdoğan'ın seçileceğini kim garanti edebilir? Ya Erdoğan Başkan seçilmeyi başardığı halde, meclis muhalefete geçerse ne olur?
Yukarıda yazılanların hepsi, tabii ki, Erdoğan'ın oyun planının ne olabileceğini ve niçin yürümeyebileceğini anlamaya yönelik spekülasyonlar...
Oyun planının bir parçası olan seçim beyannamesine gelince: 2023'te Türkiye'nin kişi başına gelirin 25 bin dolar olduğu, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olması, kulaklara hoş gelen ve gerçekleşmesi de belki hayal olmayan bir perspektif.
Ekonomik büyüme muhakkak ki halkımızın mutluluğu ve esenliği için vazgeçilemeyecek bir araç. Ne var ki, seçim beyannamesinin iliklerine kadar sinen, kalkınmayı araç değil, ülkenin doğası ve insanlarının sağlığı pahasına bir amaç olarak gören anlayış. Önceki yazılarımda da değindiğim üzere, bu yürütme gücünü tek bir kişinin elinde toplama emeli ve ne pahasına olursa olsun
ekonomik büyüme anlayışı, beni ürkütüyor.
[email protected]