29 Şubat'ta
Genelkurmay Türk birliklerinin K. Irak'taki
PKK'ya karşı kara operasyonunu başarıyla tamamlayarak geri çekildiğini açıkladı.
"ABD istedi TSK çekildi" iddialarına karşı
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, çekilme kararına "içeriden veya dışarıdan herhangi bir etki söz konusu değildir" dedi. Ertesi gün
CHP lideri Deniz
Baykal, Türkiye'nin ABD baskısı altında operasyonu yarım bırakmak zorunda kaldığını iddia etti. "Ameliyat bitti denilmekte ama içeride parça bırakıldı..." dedi. (1
Mart) Bunun üzerine Büyükanıt basın mensuplarına yaptığı açıklamada, "ABD git dedi gittik, dur dedi durduk. Bunu kanıtlasınlar, bu üniformayı çıkarırım... Görev tamamlanmamıştır diyenlere soruyorum. Görevimi siz mi belirliyorsunuz?" dedi. (2 Mart)
Bunun üzerine Baykal, "Birileri Türkiye'nin PKK'yı
Kuzey Irak'tan
tasfiye noktasında nihai hedefe gitmesini sanki uygun görmedi. Bunu sormak hakkımız değil mi?.. Ben silahlı kuvvetlere bu görevi veren heyetin parçasıyım. O tezkerenin altında benim de imzam var..." dedi. MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli de, TSK'nın basın açıklamalarında "PKK
terör örgütünün gerilla statüsüne sokulduğu çağrışımını yapacak sıfatlara yer verildiğini", harekâtın sona erdirilmesind
e devlet zirvesinde
kaos yaşandığını ileri sürdü.
Başbakan Tayyip Erdoğan, muhalefet liderlerine, "Sakın silahlı kuvvetlerimizi polemik içine çekmeye çalışmayın; siyasi muhatabınız biziz" dediyse de Genelkurmay, bu kez muhalefet partilerine hitaben (27 Nisan'da iktidara yönelik olanı andıran sertlikte) bir e-
muhtıra yayımladı. Baykal ve Bahçeli'nin eleştirilerini "haksız, seviyesiz, anlamsız saldırılar" olarak niteledi. "Bu saldırılar TSK'nın
terörle mücadele azmine hainlerden daha fazla zarar vermektedir" dedi.
CHP Genel Başkan İletişim Koordinatörlüğü'nden buna cevaben gelen yazılı açıklamasında şunlar ifade edildi: "Biz demokratik bir
tartışma içindeyiz. Muhatabımız Başbakan'dır... TSK'yı tartışmaların dışında tutmak sadece siyasilerin görevi değildir. Hakaret ederek haklılığınızı kanıtlayamazsınız. Tam aksine
hakaret haksızlığın karinesidir." (4 Mart) Bahçeli de cevabında, "Hiç kimse, muhatabı olmadığı konularda durumdan vazife çıkarmamalıdır... Hiç kimse MHP'yi hainlerden daha fazla ülkesine zarar veren bir kurum olarak takdim etmek hakkını kendinde göremez" diyordu.
TSK ile muhalefet partileri arasında yaşanan polemikten Türk siyasi hayatı açısından ne gibi sonuçlar çıkarılabilir diye sorulacak olursa, şunlar söylenebilir:
1) Genelkurmay, sınırötesi operasyonun kendi inisiyatifiyle başlatılıp bitirildiğinin, bu konuda siyasi otoriteden bağımsız davrandığının altını çizdi. Bu yüzden muhalefet partilerinin eleştirilerini de üzerine alarak, siyasi rekabetin bir tarafıymış gibi davrandı. Muhalefetin eleştirilerini "hainlik" ile
suçlaması ise, askeri otoritenin siyasi partilere ve siyasilere nasıl baktığı hakkında iyi bir fikir veriyordu. Bütün bunlar Türkiye'de askeri otoriteye hakim değer ve tutumların henüz demokratik toplumun gerekleriyle bağdaşmadığını gösterdi.
2) "Muhatap benim" demesine rağmen AKP hükümeti muhatap alınmadı. Buna gocundu mu, sevindi mi belli olmadı. 3) Ağır suçlama karşısında CHP ve MHP liderleri, Genelkurmay'a yetkilerinin sınırlarını hatırlatmak durumunda kaldılar. Bu hatırlatma siyasetin sadece ve sadece sivillerin işi olduğu anlayışını yerleştirme ihtiyacında olan Türk demokrasisi açısından hayırlı oldu. 4) CHP'nin siyasi rekabette bundan böyle TSK'yı AKP'ye karşı kullanmaktan vazgeçebileceğine dair
küçük bir ışık belirdi.
5) CHP ve MHP'nin operasyonla ilgili eleştirileri, ne yazık ki, bu partilerin Türkiye'de askerlerden de ileri düzeyde militarist, yani askeri çözüm, şiddetle çözüm yanlısı olduklarını olanca açıklığıyla ortaya koydu. Türkiye'de militarizmin kesinlikle askerlere özgü olmayıp, belki askerlere nazaran siviller arasında çok daha yaygın olduğunu yeniden hatırlattı.