"Şimdi milleti hep ikinci sınıf gören, milletin oyuyla kendi oyunun bir sayılamayacağını iddia eden, 'asıl biziz' deyip milleti hep piyon olarak gören zihniyetin sonu geldi. Herkes bu ülkenin bir ferdi ve sahibi olduğunu göstermeli." Abdullah Abdulkadiroğlu, "ömürde bir kere ele geçen" çok önemli fırsatı yazdı. Lütfen sonuna kadar okuyun.
ŞİMDİ TAŞLAR YERİNE OTURACAK
Türkiye için tarihi bir dönüm noktasına artık saatler kaldı.
Anayasa değişikliği
referandumuyla bu ülkenin geleceği adına bir adım atılırken, aynı zamanda geçmişinde zulümler yaşatılmış milyonlarca insana da bir
vefa gösterilmiş olacak.
Düşündüğünde insanın zihnini karıncalandıran
akıl almaz işkencelerle dolu yılların üzerine kurulmuş bir
sistemin, Yeni Türkiye'de yeri olamaz.
Fiziksel, zihinsel ve vicdani işkenceye tabi tutulan binlerce insanın bütün bu yapılanları unutabilmesi, her gece aynı kabusu görmeden uyuyabilmesi mümkün mü ?
Babayla oğulun onlarca insanın önünde birbirine zorla
tecavüz ettirilmesinden daha aşağılık bir zalimliği kim kime yapabilir ?
Bu ülkede vatandaşın devlete düşman edilmesi için planlı bir proje yürütüldü.
12
Eylül darbesi sürecinde, özellikle
doğu ve güneydoğuda, sonraki yıllarda devreye sokulacak bir
terör örgütünün, kendine taban bulabileceği sistematik bir
ihanet çalışması yapıldı.
Bu ihanet çalışmasının panzehiri olarak da ülkenin milliyetçi hassasiyetlere sahip insanları ortaya sürüldü.
Bir kesim ülkeyi bölmeye çalışacak, diğerleri de koruyacaktı. Fakat kumanda aynı yerde olacaktı.
Şiddet aynı yerden yönetilecekti.
Bu aşağılık planları yapanlar da bu sayede kendi varlıklarını sürdürecek, ülkeyi istedikleri gibi dizayn edeceklerdi.
12 Eylül darbesini; öncesindeki olgunlaşma ve sonrasındaki kendi sistemini muhafaza etme dönemleriyle birlikte değerlendirmek gerekir.
Bugün hala 12 Eylül'ün ürünü olan Pkk'nın acısını yaşıyoruz.
Askerimize yapılan her saldırının, verdiğimiz her şehidin arkasında 12 Eylül'ün
darbeci ruhu yatıyor.
12 Eylül darbesi sonrası siyaseti
kontrol amacıyla kurulan Pkk
terör örgütü, bu anayasanın ruhu değişmedikçe varlığını sürdürecektir.
Terör örgütünün ve onun siyasi uzantılarının anayasa değişikliğine karşı olmalarının sebebi yıllarca üzerinden
prim yaptıkları sistemlerinin artık sona erecek olması.
Buna karşı anayasa değişikliğiyle terörün artacağını ve
teröristlere af getirileceğini iddia etmek de, aslında terörün varlığından beslenenlerin kendi tabanlarını kaybetmemek için öne sürdükleri koskoca yalandan başka bir şey değil.
12 Eylül öncesinde şartları olgunlaştıranlarla darbeden sonra oluşturdukları yeni sistemin garantisi olarak Pkk'yı kuranlar aynıydı.
1977'deki 1
Mayıs Taksim olayları, 12 Eylül darbesine giden yolun başlangıcıydı. Sağ sol çatışmalarının fitilini ateşleyen hamlenin bugün perde arkasında o günün Maocu yöneticileri olan
Doğu Perinçek grubu vardı.
80 öncesinde oluşturulan kaosun planlayıcıları ve 80 sonrasında kurulan terör örgütünün akıl babaları aynıydı.
Bugün belgeleriyle ortada olan
Öcalan-Perinçek muhabbeti bu yapıların nasıl bağlarla birbirine yakın olduğunu anlatmaya yetiyor.
Bugün teröre karşı duruş sergileyen herkesin, önce 12 Eylül ile hesaplaşmak ve bu gerçekle yüzleşmek gibi bir zorunluluğu var.
12 Eylül Türkler ve
Kürtler üzerine yapılmış planlı bir ihanetin ta kendisiydi. Sistem maddi ve manevi eziyetlerle Kürt vatandaşları bu ülkeye ve devlete düşman haline getirdi. Ve bu düşman haline getirme ortamında Pkk kurdurularak terörün kendine zemin bulması sağlandı.
Aynı sistem buna karşı Türkleri de
Kürtlerin aslında birer terörist olduğuna inandırmaya çalıştı.
İşte bu yüzden şehit edilen askerimizin de, kundakta kurşunlanan bebeklerin de müsebbibi 12 Eylül'dür.
Kandırılarak dağa çıkmış her gencin de müsebbibi 12 Eylül'dür.
Terörün acısını yaşamış tek bir Allah'ın kulunun bile şimdi yapılacak bu anayasa değişikliğine karşı çıkması imkansız.
Bu ülkedeki en büyük ve en derin savaşta, şimdi en hayati kararı vermeye sıra geldi.
12 Eylül sistemi aslında terörün sistemi.
Çünkü 12 Eylül kendini meşrulaştırmak için terörü kullandı. 12 Eylül
silah üzerine, öldürmek üzerine, kan,
gözyaşı, düşmanlık üzerine inşa edildi.
12 Eylül darbesi; terörü kullanarak ülkeyi, ülkeyi yönetenleri, devleti, milli iradeyi kontrol altında tutmak ve istedikleri gibi yönetme planının adıdır.
Bu sistemi kuran darbeci zihniyet, yaptıkları anayasayla kendilerini koruma altına aldılar.
Ve bugüne kadar milleti bu alana hiç sokmak istemediler.
Milli iradenin tecellisinden hep rahatsız olan bu zihniyet, milletin vereceği kararlardan korktu.
Son yıllarda milletin artık kontrol edilemeyeceği gerçeğiyle iyice yüzleşen statükocu anlayış tamamen köşeye sıkıştı.
Milleti ülke yönetimine yaklaştırmamak için; hakarete varan yakıştırmalar yapanlar, anadolu insanını bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam diye aşağılayarak kendilerini hep üstün gördüler.
Onlara göre ülke; güdülmeye alışmış kesimlere, daha doğrusu millete bırakılamazdı.
Çünkü 12 Eylül'ün üzerine inşa ettikleri ihanet sisteminin deşifre olması onların da sonu olacaktı.
İşte şimdi o gün geldi.
Şimdi 12 Eylül'ün ihanet sisteminin yıkılma günü geldi.
Şimdi terör örgütünün varlığını borçlu oldugu o darbe döneminin yerle bir olma günü geldi.
Şimdi milleti hep ikinci sınıf gören, milletin oyuyla kendi oyunun bir sayılamayacağını iddia eden, "asıl biziz" deyip milleti hep piyon olarak gören zihniyetin sonu geldi.
Şimdi bu ülkede taşların yerine oturma zamanı geldi.
Şimdi herkes birşeye karar verecek.
Millet ya 12 Eylül'ü dizayn edenlerin istediği gibi göbeğini kaşıyan adam olarak, 12 Eylül'ün katil zihniyetine hizmete devam edecek, ya da buna artık dur diyecek.
Ömürde bir kere yakalanacak bu fırsat, bir daha ele geçmeyebilir.
Şimdi herkesin birey olmanın gereğini yapıp kendi iradesine sahip çıkması çok önemli.
HERKES BU ÜLKENİN BİR FERDİ VE SAHİBİ OLDUĞUNU GÖSTERMELİ
Bu anayasa değişikliği kabul edilmezse herkes "neden" sorusunun cevabına kendini hazırlamalı.
Çocuklarımız ve torunlarımız "neden" diye soracaklar.
İnanın ki soracaklar.
Çünkü bu ülkenin gelecek nesilleri asla ve asla
vesayet sisteminin dizginleyemeyeceği
fişek gibi bir ruha sahip olacak.
Darbe anayasası
mirasının kimlerden kaldığını, bu kazuratı
demokrasinin önüne kimlerin diktiğini ve niçin hala durduğunu, kimin kaldırmak istediğini, kimin kaldırtmadığını soracaklar.
Ve bu ülkede darbecilerin kendilerine korunak yaptıkları anayasanın, ruhunun değişmesi için senin hangi yönde oy kullandığını soracaklar.
İşte o zaman ne
cevap vereceğini düşün.
Ya bu sistemi kurup bugün kaybetmemek için çabalayan zihniyetin istediği gibi bir insan olursun, ya da bu ülkenin geleceği için bir adım atarsın.
Bu anayasa değişikliğinin hayata geçmesini sağlamak bugün için arkada bırakılabilecek en önemli miras olacak.
Evet; yeni bir anayasa şart.
Sıra ona da gelecek.
Yeni bir anayasanın daha cesaretle yapılabilmesı için şimdi bu değişikliğin gerçekleşmesi gerekiyor.
Yeni bir anayasanın yapılması gerekliliğini savunup da 12 Eylül'de anayasa değişikliğine karşı çıkmak belki de bir daha hiç anayasa yapılmamasına sebep olmak olabilir.
Sandığa gidecek herkesin Türkiye'nin önünü görerek hareket etme gibi bir yurttaş sorumluluğu var.
Her bir fert Hazreti İbrahim'in atıldığı ateşe su taşıyan karınca gibi büyük düşünmeli.
Darbe zihniyetinin bu ülkeyi sürüklediği ateş, kendinde karınca sorumluluğunu hisseden her bir ferdin milyonlar haline gelmesiyle sönecek.
Ülkesinden binlerce kilometre uzakta yaşayan insanların, sırf bu sorumlulukla bu değişimde yer almak için ülkelerine koşup gelmeleri buna en güzel örnek değil mi ?
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi yeniden yazılırken 12 Eylül 2010 kalın harflerle yerini bulacak.
12 Eylül 2010 bu ülkenin bir eşiği olacak.
“Evet” çıkarsa değişimin ve yeni Türkiye'nin önü açılacak, “hayır” çıkarsa bu ülke demokrasi mücadelesinde bir mağdurlar enkazıyla yaşamayı sürdürecek.
Necip Fazıl'ın dediği gibi artık yüz üstü sürünmek yerine ayağa kalkmak ve bu ülkenin geleceğini inşa etmede görev alma zamanı.
Buna karar verecek olan da bizleriz.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER
[email protected]