O süreçte suçsuz insanların haklarını arayamadığını, cezaevlerinde boş yere yattıklarını belirtiyor. O günleri yaşayanların
darbe anayasasının değiştirilmesine kayıtsız kalamayacağını söylüyor.
Emekli
Hâkim Albay Rüştü Atpulat, 12
Eylül darbesinin ardından sıkı
yönetim mahkemelerinde görev yapmış bir isim. O dönem yapılan zulümlere de yakından şahitlik etmiş. Referandumda '
evet' diyeceğini açıklarken şahitlik ettiği bu hadiselere atıf yapıyor. "
12 Eylül 1980 darbesinde yaşananları bilselerdi hem sağcılar hem de solcular referandumda 'evet' derlerdi." diye de ekliyor. Bu çerçevede,
Diyarbakır Sıkı Yönetim Mahkemesi'nde askeri hâkim olarak görev yaptığı günlere rastlayan üç ibretlik anısını paylaşıyor. Atpulat'ın anlattığı bu üç olay,
olağanüstü hal durumlarında vatandaşın ne kadar savunmasız kaldığını, hakkını arayamadığını gösteriyor.
Bunlardan birincisi,
ülkücü bir mahkumun yanlışlıkla asılmaktan nasıl kurtulduğuyla ilgili. Buna göre sol bir
örgütün bir merkez komitesi üyesi, örgütün eylemleri hakkında mahkemeye günlerce bilgi verir. Bu sırada bir öldürme hadisesinden bahseder. Emri de kendisi vermiştir. Bu esnada bir
avukat söz alır ve mahkemedeki zaptın onaylı bir örneğini ister. Bu avukatın ülkücü bir müvekkili,
Elazığ Sıkı Yönetim Mahkemesi'nde aynı
cinayet nedeniyle yargılanmaktadır. İdamına karar verilmiş, yakın zamanda da Yargıtay'ın kararı onaması beklenmektedir. Avukata gerekli zabıtlar verilir. Böylece ortada bir yanlışlık olduğu ortaya çıkar. Atpulat, "Eğer örgüt üyesi konuşmasa, bir hukuki hata işlenmiş olacaktı." diye anlatıyor.
İkinci olay da yine
sıkıyönetim mahkemesinde cereyan eden bir hadise. Atpulat'a, tutuklama istemiyle bir
sanık getirilir. Fakat sanığın elleri şişmiş ve morarmıştır. Çünkü yasaya aykırı bir şekilde üç gündür elleri kelepçelidir. Sebebini sorduğunda, anahtarının kaybolduğu söylenir. Gıyabi tutuklama müzekkeresini okuduktan sonra sanığın serbest bırakılmasına karar verir. Atpulat, "Tutuklama verseydim, belki de büyük problemler çıkacaktı. Hukuki kararımı vicdanımı dinleyerek verdim." diye konuşuyor.
Üçüncü anısı da sırf cezaevine yazı ulaşmadığı için 6 ay fazladan
hapis yatan bir mahkumla ilgili.
Bu dramı da şöyle anlatıyor: "Bir mahkum
duruşmalarda el kaldırmaya çalışıyor, başındaki
jandarma eline vuruyor ve söz almasını engelliyordu. Birkaç duruşma geçince benim dikkatimi çekti. Adam her seferinde konuşturulmuyordu. 4-5 duruşma geçmişti. Bu kişinin konuşması için söz verdim. Serbest kalmasına karar verdiğimiz sanığın evrakı cezaevi birimlerine yazılmamış. Böyle olunca da tutukluluk hali devam ediyor. Duruşmalara getiriliyor, konuşturulmadan götürülüyordu. Olağanüstü hal olduğundan vatandaş hakkını arayamıyordu. Vatandaş hakkını aradığında da "Daha fazla sıkıntıya düşer miyim?' korkusunu yaşıyordu."