Dönemin hakim ve savcılarının, üniversitelerde
profesörlüklerinin engellendiğini, hakkının yıllarca elinden alındığını belirten Prof. Yılmaz, 28
Şubat sürecinde yaşadığı hukuk rezaletlerini anlattı. Bu zamana kadar hukuk mücadelesini sürdürerek profesör olabildiğini belirten Yılmaz, kendisinin profesörlüğünü engellemek için hakimlerin de değiştirilmiş olabileceğini ifade etti.
İrfan Yılmaz, 1976 yılında Dokuz
Eylül Üniversitesi Zooloji Bölümü'ne asistan olarak girdi. 1989 yılına kadar doçentliğe yükseldi. 1994'te profesör olması gereken Yılmaz'a hakkı verilmedi. Yaklaşık 16 yıldır
Türkiye Öğretmenler Vakfı Başkanlığı'nı da yapan Yılmaz,
referandumla ilgili düşüncelerini açıklayarak, 28 Şubat döneminde profesörlüğünün nasıl hukuksuz olarak engellendiğini anlattı.
Her bakımdan hukuk rezaletlerinin yaşandığı uzun süreci anlatırken, tekrar yaşıyormuş gibi heyecanlandığını belirten Yılmaz, emsal olan arkadaşlarının profesör yapıldığına dikkat çekti. Yılmaz, "1994'te profesör olmam gerekiyordu. Hakkımı vermediler,
dava açtım. Daha sonra
Çanakkale 18
Mart Üniversitesi'nde açılan kadroya profesör olmak için müracaat ettim. Rektörün tespit ettiği jüri üyelerinden de olumlu
raporlar geliyor ve
Su Ürünleri Fakültesi'ne atamam yapıldı. İşe başlamak üzere iken 'acele' ibareli bir
faks geliyor ve 'Atamanız sehven yapıldığından, atamanın ve profesörlüğün iptaline karar verilmiştir' denildi. Yeniden İdare Mahkemesi ve
Danıştay süreçleri davalarına başladım. Bu sürece hâkimler bile güldü. Fakat sonra ne hikmetse o hâkimlerin yerleri değişti. Daha sonra herkese kadro verilip mızrak çuvala sığmaz hale gelince mecburen kadro açtılar. Fakat arkadan jüri üyelerini arayarak olumsuz yazmaları telkinlerinde bulunmuşlar. Kimse olumsuz yazmayınca jüriden birini çekilmeye zorlamışlar. Yerine kendilerinden bir jüri üyesi koymuşlar. Diğer jüri üyelerinin her biri sekiz-on sayfa takdir edici rapor yazdığı halde bu kişi iki sayfalık raporunda hiçbir eserimi incelemeden sadece "Evrime inanmayan bu kişinin laik ve çağdaş bir üniversitede profesör olması sakıncalıdır" diye yazmış. Jüri üyelerinin 4-1 lehine olan raporuna rağmen o günkü
rektör bu atamayı
imzalamamış." dedi.
Kendisi hakkında görüş bildiren heyettekilerden birinin bugün
Anayasa Mahkemesi'nde üye olduğunu hatırlatan Yılmaz, "Böyle bir mahkemeden nasıl
adalet beklenir?" diye sordu. Bu süreçlerin en başında rektörleri de mahkemeleri de yönlendiren bir
iftira kampanyasının olduğuna dikkat çeken Yılmaz, şöyle devam etti:
"Şayet şimdi yapılacak anayasa değişikliğindeki maddeler o gün olsaydı, ne rektörler bu kadar açık bir hukuksuzluğa imza atabilirlerdi, ne mahkemeler bu kadar
hukuksuzluk yapabilirdi, ne de asker, mahkemelere
baskı yapabilirdi. O rektörleri ve hâkimleri vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum ve hakkımı da helâl etmiyorum. Bütün bunların yaşanmamasını, tam demokratik bir üniversite,
vesayet altında olmayan
öğretim üyeleri olmak istiyorsak, askerin ve yargının vesayetinin kırıldığı, olması gereken gerçek yerine çekilmiş,
Avrupa ve dünya standartlarında iş yapacak kurumların bulunduğu bu anayasaya kesinlikle '
evet' demeliyiz."