Erdoğan,
Sakarya Valiliği ve Belediye Başkanlığının verdiği
iftar yemeğine katıldı.
Türk milletinin yaşadığı büyük felaketlerden birinin 12
Eylül 1980 askeri müdahalesi olduğunu ve bu dönemde yüzlerce gencin zamansız şekilde hayatını kaybettiğini anlatan Erdoğan, ''
12 Eylül sonrasında da birçok gencimizi idamlarda, işkencelerde yitirdik. Bu dönem birden bire olup biten bir süreç olmadı. 'Bir sağdan, bir soldan idam ettik' dediler. Ne demek bir sağdan, bir soldan? Suçluysa cezasını çeker ama kalkıp burada bir denge
politikası yürütemezsiniz'' diye konuştu.
Anayasa değişikliğiyle
Türkiye'de bir daha
darbeler yaşanmaması için zihniyet değişimi yapmaya çalıştıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bir genci dipçikleyerek öldüremezsiniz, yargısız
infaz yapamazsınız. Darbe, tanımı içinde bunları gizler. Bir daha bunlar yaşanmasın, bu
ülke bir daha darbe görmesin diyoruz. Peki bu Anayasa değişikliğiyle bunlar sağlanır mı? Bu ayrı mesele. Darbe yapma imkanı olanlarda da zihniyet değişimi gerçekleşsin istiyoruz. Darbenin gölgesinde hazırlanan Anayasa 28 yıldır Türkiye'nin önünde engel teşkil etti. Türkiye'yi engellerinden kurtarmak istiyoruz. 12 Eylül anayasası üzerindeki en büyük, kapsamlı, demokratik değişimi yapıyoruz, Anayasamız ve ülkemiz üzerindeki darbe gölgesini siliyoruz. Türkiye'nin
ekonomik, siyasi,
dış politika ve sosyal hayat anlamında yıllardır bazı engelleri aşamıyor olması Anayasanın yapısından kaynaklanmaktadır. 12 Eylül anayasası devleti merkeze alan anayasadır, Anayasadaki haklar ve özgürlükler her cümlenin sonuna ama, ancak ifadesi getirilerek kısıtlanmıştır. 12 Eylül anayasasıyla oluşan kurumlar Türkiye'nin gelişmesine, kalkınmasına şüpheyle bakar.''
Başbakan Erdoğan, ''Anayasada egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunun iddia edildiğini, ancak pratikte bunun böyle olmadığını'' ifade ederek, ''Bunu ibret verici hadiselerle gördük. 367 garabetini, parti
kapatma tehlikesini yaşadık. Parlamentonun yüzde 65'i bizim milletvekillerimizden oluşuyor ama Başbakan, kabinenin yarıdan fazlası yargılandı ses mi çıkardık? Her şey olabilirdi, ana muhalefet bile buna şakşakçılık yapmıştır, alkış tutmuştur. Demokratik parlamenter
sistem içinde böyle bir şey olabilir mi? Türkiye bunu yaşadı ama'' diye konuştu.
Türkiye'de bazı işlerin
siyasetle sonuçlandırılamadığını, ''siyaset üstü kurumların var olduğunu'' belirten Erdoğan, bu kurumların da Anayasa değişikliğine
destek vermeleri gerektiğini söyledi.
''
Anayasa Mahkemesi ve
Danıştay'ın kimi kararları bizi çıldırtmıştır'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
''1992 veya 1993,
Telekom özelleştiriliyor, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi engelliyor. O zamanki değere baktığımızda Türkiye bu tavırlardan dolayı 25 milyar dolar kaybetti. O dönemde Türkiye'nin dış borcundan daha fazla, Türkiye'nin bütçesine yakın bir miktar. İdeolojik yaklaşımlar nedeniyle Türkiye çok ciddi bir kaynak kaybına uğradı. Danıştay'ın bizim dönemimizde bazı yatırımlara karşı takındığı ideolojik tavır, ülkemize ciddi miktarda kaynak kaybettirdi. İzmir'i örnek veriyorum, Alsancak Limanı... 30 ay oyaladılar, 30 ay da kararı geciktirdiler ve 1.5 milyar dolar kaybettik ama öbür tarafta
Tam Gün Yasası...
Diyoruz ki 'hastanelerdeki doktorlarımız ful çalışsın.' Beyefendiler 'hayır' diyor. Şu anda büyük ölçüde yüzde 80-85 devlet hastanelerinde doktorlarımız Tam Gün Yasası'nı kabul etmiş durumdalar, fakat malum bir grup,
dernek, Danıştay'a müracaatla...
Sağlık Bakanlığının basın açıklamasından hareketle Tam Gün Yasası hakkında 24 saatte
iptal kararı veriyorlar. 30 ayda karar veremediğin herhangi bir konu varken, 24 saatte bu kararı nasıl verebiliyorsun. Bunu söylediğimiz zaman diyorlar ki, 'Başbakan siyaset yapsın, hukuk işine karışmasın.' Ne demek ya, bu beni yaralıyor, ben Cumhurbaşkanından sonra yürütmenin başıyım şu anda, bu işi kovalamak zorundayım. Bu hastaneleri sen yönetmiyorsun, biz yönetiyoruz, halkımıza hesabı biz veriyoruz.''