"Bir gün gelecek Nazım Hikmet'in heykelini
Atatürk'ün soluna dikeceğiz" demesiyle 1969 yılında bir yıl hapse mahkum olan,
sıkıyönetim dönemlerinde komünizmin propagandasını yapmak suçlarından toplam 4,5 yıl mahkumiyet cezası çeken Galip
Arslan, solculuğuyla iftihar ettiğini vurguladı. Kendisinin Türkiye'de sayılı solcular arasında yer aldığını anlatan 75 yaşındaki Galip Arslan, 12
Eylül'de yapılacak anayasa değişikliği
referandumunda '
evet' çıkmasının Türkiye'nin ve
özgürlüklerin önünü açacağını kaydetti.
Deniz Gezmiş'le birlikte
Ankara Mamak
Askeri Cezaevi'nde 7 ay
hapis yattığını anlatan Galip Arslan 1970'li yıllarda evinden 12 asker tarafından alınıp götürüldüğünü, işkencelere maruz kaldığını, çektiği acıların referandumda 'evet' çıkması halinde bir nebze olsun hafifleyeceğini söyledi.
20 yıl
Esnaf Kefalet Odası, ziraat odası ve 32 yıl Esnaf Odası Başkanlığı, SHP ve
CHP'de iki dönem il genel meclis üyeliği, uzun yıllar CHP ilçe başkanlığı yaptığını anlatan
Bartın'ın
Ulus ilçesinde yaşayan Galip Arslan siyasi yaşantısının çok hengameli ve sıkıntılı geçtiğini ifade etti. Halen Aşağı Çerçi Köyü Güzelleştirme Derneği Başkanlığı'nı yürüten Galip Arslan, Batı Kara
deniz Bölgesi'nde Bülent Ecevit'in ve sol politikaların ayağa kaldırılmasında büyük katkıları olduğunu anlattı.
Dünyada ve Türkiye'de birincilikler alan Pandora'nın Kutusu isimli filmin çekildiği Aşağı Çerçi köyünde bulunan evine Atatürk resimlerinin yanına Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi eski solcuların resimlerini koyan Galip Arslan, Nazım Hikmet'in düşüncelerini konuştuğu için kendisine verilen 1 yıl mahkumiyet cezasını manşetten haber yapan 14
Nisan 1969 yılındaki Bartın Postası isimli gazetenin nüshasını da çerçeveleyip 41 yıldır evinin duvarında asılı bulunduruyor.
Deniz Gezmiş'le 1968-69 yıllarında İstanbul'da tanıştığını, 6. filonun taşlanmasında,
Amerikan askerlerinin denize dökülmesinde kendilerinin de payı olduğunu ifade eden Galip Arslan, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan'ın yurtsever
yiğit delikanlı olduklarını, mücadelelerinin haklı olduğuna yürekten inandığını söyledi.
"DARBE ANAYASASINDAN BİR KIL KOPARMAK BİZİM İÇİN BİR SEVAPTIR"
Kullandığı cümlelerin başında konuşmasına sık sık "Ben ve arkadaşlarım çok acılar çektik" diyerek duygulu bir şekilde başlayan Galip Arslan, sözlerine şöyle devam etti: "Her ne kadar yeni sunulan anayasa değişikliğini tamamıyla değiştirilmediğinden dolayı pek içime sindiremiyorsam da faşist
darbe anayasasının tümünün değişmesini istiyorum. Belki bu değişiklikten sonra önümüzdeki yıllarda yapılacak seçimlerden sonra darbe anayasasının tümü değişir, insan onuruna yakışan bir anayasa yapılır. İnsanlara özgürlük getiren, insanı insan yapan, insanları insan kimliğine kavuşturan bir anayasa yapılmasını talep ediyorum. Bu nedenle bu darbe anayasasına karşı verilen mücadeleyi yürekten destekliyorum. Her yerde açıkça söylüyorum. Türkiye'nin sayılı solcularından birisiyim, halen de solculuğumla iftihar ediyorum. Biz çetin bir
demokrasi mücadelesi verdik. Bu mücadeleyi kim verirse biz ondan yanayız. Onu destekliyoruz."
"İKİ TÜRLÜ SOLCU TİPİ VAR"
Gerek solcular gerekse de Ülkücülerin hepsinin yurtsever olduğuna yürekten inandığını, ancak referandum konusunda bazı solcu ve ülkücülerin algılamalarında noksanlıklar olduğuna işaret eden Galip Arslan, "Tanıdığım iki türlü solcu var. Birincisi güzel düşünmeyen, okumayan sadece solcu geçinen solcu
tipi; ikincisi ise düşünen, okuyan, dünyayı çağdaş yorumlayan, insan onuruna yakışır şekilde insanların
yaşaması için mücadele eden solculardır. Bu solcular bambaşka dostlarımdır benim." ifadelerini kullandı.
"ASKERİ ANAYASAYA KARŞIYIM, HAYIR ÇIKARSA BASKICI REJİMLER TEKRAR GELİR"
Askeri anayasaya karşı olduğunu her yerde söylediğini hatırlatan Galip Arslan, "Özgürce bir anayasa olmalı. İnsan kişiliğine önem veren,
halkın yanında olan bir anayasa şart. Gönlüm anayasa değişikliğinin evet çıkmasından yana. Evet çıkması haline özgürlüklerin önü açılacak.
Hayır çıkması halinde daha baskılı rejimlerin gelme tehlikesi vardır, gelebilir. O korkum var, o korkuyu halen daha içimde taşıyorum. Beni köyümde 70'li yıllarda 12 tane askeri cemseyle aldılar götürdüler. Bunlar bizim üzerimizde bir baskıydı. Ben insan değil miydim? Bu ülkede yaşıyoruz, biz de yurttaş ve vatandaşız. O sıkıntılı günler hep aklıma geliyor." şeklinde konuştu.
"NAZIM HİKMET İÇİN 1 YIL HAPİS YATTIM, DEVLET 40 YIL SONRA NAZIM'IN HEYKELİNİ DİKTİ"
"Nazım Hikmet'in heykelini Atatürk'ün sol tarafına dikeceğiz" demesinin ardından 1 yıla mahkum olduğunu, ancak 40 yıl sonra devletin Nazım Hikmet'in heykelini İzmir'e diktiğini anlatan Galip Arslan, İzmir'e gidip Nazım Hikmet'in heykeline karşı "Ulan Nazım, senden nedir benim çektiğim" diye hitap edip heykelle fotoğraflar çektirdikten sonra internete koyduğunu, sonra dünyanın her tarafından seyredildiğini anlattı.
Sıkıyönetim dönemlerinde sorguya çekildiğini İşkencelere tabi tutulmasının yanı sıra Nihat Erim'e basın yoluyla
hakaret suçundan 1,5 yıl mahkum edildiğini açıklayan Arslan, "Hiçbir suçum yokken Nazım Hikmet'in düşüncelerini savunmam sebebiyle sıkıyönetim dönemlerinde toplam 4,5 yıl mahkumiyetim oldu. Acı bunlar acı, çileyi çeken bilir. Elime demokratik bir fırsat geçmiş. Referandumda evet çıkarsa hiç olmazsa yüreğim rahat eder." dedi.
ATATÜRK SEVGİSİ ÇEŞMESİNE YANSIMIŞ
Atatürk'e olan sevgisini evinin önüne yaptırdığı çeşmeye 'Atatürk
Çeşmesi' ismini vermesi ve Atatürk'ün büstünü çeşme duvarına koymasıyla taçlandıran Galip Arslan, "Su Allah'ın insanlara bahşettiği en kutsal varlık. Su olmazsa yaşam olmaz. Çeşmeyi yaptırdım ki buralarda kurt, köpek, kedi, karınca, arı tüm canlılar çeşmeden faydalanıyor. Tüm canlılara
hizmet etmek de bir
ibadet. Yaptırdığım çeşmeye içimden Atatürk ismini koymak geldi ve Atatürk çeşmesi adını koydum. Atatürk'ü emperyalizme karşı örgütlü bir şekilde
Kurtuluş Savaşı'nı yönetmesinden, Türk ulusunu yok olmaktan kurtardığı için çok seviyorum. Ben halkın yanındayım, halkın mücadelesini biliyorum. Halk iradesinin olmasını istiyorum. Halkın önünün açılmasını gerçek demokrasinin yerleşmesini istiyorum. Ömrüm boyunca bunun mücadelesini verdim. Bu mücadeleyi ülkemizde kim veriyorsa yanındayım, omuz omuzayım. Dünyaya baktığımızda
Cumhuriyetimiz
genç bir cumhuriyet. Bunu insanlarıyla, toplumun kesimleriyle yaşatmak lazım. Cumhuriyete tüm halkın sahip çıkması gerekli. Yöneticilerin halka önem vermesi gerekir. Referandumda Türk halkının önünün açılmasını istiyorum.
Anayasa A'dan Z'ye ele alınıp halktan yana olan bir hale getirilmelidir. Bunun bir başlangıç olabilmesi için
12 Eylül anayasa değişiklik referandumuna evet diyeceğim." diye sözlerini tamamladı.