Saklı Seçilmişler’in hikâyesinin anlatıldığı ‘Monşer’den bahsetmek istiyorum… Aynı sütunda köşe yazıları kaleme aldığımız değerli dostumuz Aydoğan Vatandaş’ın son çalışmasından yani.
Bundan önce de ses getiren ve çokça tartışılan bazı eserlere
imza atmış olan Aydoğan’ın bu kitabı da konuşuluyor ve ileride de sıkça konuşulacağa benziyor.
Vatandaş, 5 yıldır New York’ta. Bir taraftan
Medya alanında New York’un meşhur üniversitelerinden The New School’da Medya Master’ı yaparken bir taraftan da Cihan Haber Ajansı’na New York’tan haber, Today’s Zaman’a da yorum yazıları yazıyor. Bir süre önce Samanyoluhaber.com’a da güncel konularla ilgili köşe yazmaya başlayan Vatandaş’la, bir iş gezisi münasebetiyle bulunduğu İstanbul’da son kitabı Monşer’i konuştuk.
Bir dostlar meclisinde, dostane sohbet havasında geçen mülakatımızda Timaş Yayınları’nda çıkmış olan Monşer kitabını ve Monşerliği irdeledik. (Bu röportajın tamamını bir derginiz
Şubat sayısında da okuyabileceksiniz.)
Kitap aslında “Menemencioğlu Ailesi”nin etrafında gelişiyor. Bu kitabın yazılma hikâyesi de ayrı bir
bahis konusu ve kitabın girişinde buna değiniliyor.
Osmanlı’nın son zamanlarında “Tanzimat Fermanı” ile yükselen Batılılaşma serüveninden,
Cumhuriyet Dönemi’ne uzanan sürecin, en seçkin sülalelerinden biri olan “Menemencioğlu Ailesi”nin hikâyesini okurken;
aslında ‘Monşer’liğe de, bugün
Türkiye’ye yön veren bazı kesimlerin arka planına da
vakıf oluyoruz.
Bu sülalede kimler yok ki?
Bu
aileden nice,
yazarlar,
Türkiye’nin kaderine yön veren Devlet Adamları,
Büyükelçiler,
Diplomatlar çıkmış.
Atatürk’ten Enver Paşa’ya,
Namık Kemal’den II. Abdülhamit’e, Nazım Hikmet’ten İsmet İnönü’ye, Türkiye tarihine damgasını vurmuş birçok ismin yollarının da bir şekilde kesiştiği bir aile.
Vatandaş, mülakatımızda bu aile için:
“Kanımca Menemencioğlu ailesi Türkiye’nin yaşadığı bu değişim sürecini anlamak bakımından çok önemli bir örnek olarak duruyor karşımızda.” diyor.
Hele kitapta öyle bir yer var ki… Başlı başına bir kitap, bir
senaryo, bir film olacak bir konu:
Enver Paşa’nın vurulması hadisesi.
Bazı
yabancı kaynaklardan ve bazı şahıslarla yüz yüze görüşmelerden elde ettiği bilgilerden yola çıkarak yepyeni bilgiler ve bulgular ortaya koyan Vatandaş’ı bu yönüyle de ayrıca
tebrik ediyor ve bu bahsi daha da açmasını temenni ediyorum.
Ermeni asıllı bir Rus casusun nasıl da gizlice Enver Paşa’nın yanına kadar sokulduğunu, onu nasıl öldürdüğünü ve onun Ortaasya’daki bazı Türk milletlerini birleştirerek Anadolu’yu da içine alacak ‘Büyük Türkistan’ hayallerini nasıl suya düşürdüğüne şahit oluyoruz kitapta…
Kurtuluş Savaşı’na
akıl almaz çapta bir
lojistik destek arayışındaki Enver Paşa’nın bu çabaları ibretlik.
Röportajımızda Aydoğan’a ‘Monşer’liği sorduk evvela, haliyle. Bu vesileyle de öğrenmiş olduk:
Türk Dil Kurumu’na göre ‘monşer’; Batı özentisi içinde olanlar, demekmiş…
Gündelik dilde, “kibarlık budalası”.
Fransızcada, ‘sevgilim’,
diplomatik literatürde, diplomatlar arası karşılıklı hitap sözcüğü anlamına geliyormuş.
Monşer’i hangi anlamda kullandığını ve de daha başkaca detayları röportajımızda, bu dar alana sıkıştırmayalım hepsini…
Samanyolu haber, birbirinden renkli ve donanımlı yazarlarıyla gündemi aydınlatmaya devam ediyor; yazdıkları kitapları ve bu sitedeki yazılarıyla. Bu da Samanyoluhaber okuyucuların bir ayrıcalığı haline geliyor.
İyi okumalar efendim.. (23 Ocak 2011)
[email protected]