Göcek’e 5 günlük bir
mavi yolculuk gezisi için geldiğim gün, devam eden tartışmaya da
tanık oldum.
Hürriyet gazetesinin “Ege Hürriyet” ekinin manşeti şöyleydi: “Göcek’te mavi
kriz.” TURMEPA Deniz Temiz Derneği, “Göcek kirlendi koylar bitti” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Göcek Belediye Başkanı Recep Şatır’ın TURMEPA’nın bu açıklamasına yanıtı sertti: “TURMEPA maddi beklenti içinde, bunun için karalama kampanyası yürütüyor.”
Göcek körfezinde en son 4 yıl önce
tekneyle
tatil yapmıştım. O günden bu yana Göcek’e olan ilginin artmış olduğu açık. Limandaki
iskele sayısı çoğalmış, kıyalardaki teknelerin de eksisinden epeyce fazla olduğu görülüyor. Daha önceleri görmeye alışık olmadığımız ölçüde devasa motoryatlar ve katamaranlardaki artış dikkat çekiciydi. Derine
demir atan, sürekli
jeneratör kullanarak
gürültü çıkaran ve bu nedenle yelkencilerin şikayetine neden olan bu gelişme, tartışmanın temel noktalarından birini oluşturuyor.
Göcek körfezi geçmişte de ülkenin büyük
zenginlerinin ilgisini çekmiştir.
Erol Simavi,
Uzan ailesi, Sadıkoğlu gibi zenginler/zengin aileler bu körfezde kalıcı mekanlar elde ettiler ve koylarda egemenlik kurmak istediler. Çünkü Göcek körfezi, yeşil bitki örtüsü, yelken açmaya elverişli koyları ve inşaat saldırısından korunmuş haliyle dünyada az bulunabilecek özelliklere sahip.
***
Göcek’te neler olup bittiğini anlamak için kasabanın sakinleriyle konuşmaya öncelik verdim. Elde ettiğim bilgiler şunlar:
Çevre Bakanlığı geçen yıl Göcek ve Dalaman koyları ile ilgili özel koruma yönetmeliği çıkarmış. Göcekliler, kendilerine gösterilmeden ve fikirleri alınmadan hazırlanan bu yönetmeliğin gerçekçi olmadığını, körfezi maddi olarak bitirmeye yol açabilecek hatalar içerdiğini söylüyorlar.
Kaptan Hasan Şimşek, bu yönetmeliğin asıl
hedefinin koya giren tekne sayısını sınırlamayı amaçladığı inancında. Deniz taşıtları arasında bir ayrım yapılmaksızın, 2 kişilik bir yelkenlinin de, 500 kişi taşıyan guletlerin de ‘gemi’ statüsüne alındığını ve aynı sınırlamalar ve aynı önlemler içine katıldığını savunuyor.
Aslında, yelken eğitimi bakımından Göcek körfezi dünyanın en elverişli körfezlerinden birisiydi. Bu nedenle iki kişilik, dört kişilik, altı kişilik yelkenli tekneler bu körfezin simgeleri haline gelmişti. Yelken açmak, yelken öğrenmek isteyenler dünyanın dört bir yanından Göcek’e koşup geliyorlardı. Fazla yolcu taşımadıkları için körfez üzerinde bir
baskı da oluşturmuyorlardı.
***
Şimdi ‘koruma önlemleri’ altında getirilen yeni yükümlülükler ve yasaklar, asıl olarak, orta halli insanları, Göcek’te yelken yapmayı bir
denizcilik keyfi haline getiren grupları hedef alıyor. Göcekliler bu yeni önlemleri şöyle özetliyorlar, “Burayı motoryatçıların körfezi haline getirmek istiyorlar.”
Motoryatla, yelkenli arasında deniz kirliliği ve kullananların maddi güçleri arasından ciddi bir fark olduğu ortada. Motoryatlar, maddi durumu daha iyi olan kesimlerin deniz aracı olarak öne çıkıyor. Yelkencilik ise, denizciliği bir zevk veya ‘hayat felsefesi’ olarak algılayanların yöneldiği bir denizcilik biçimi olarak tanımlanabilir. Motoryat daha hızlı giden, denizin daha derinlerine demir atabilen, daha çok
yakıt kullanan bir deniz aracı türü. Gücünü rüzgardan alan yelkenli ise, daha az yakıt tüketiyor ve özel bir deniz kültürünün simgesi olarak anılan bir
araç olarak öne çıkıyor.
Göcek, dünyada yelken öğrenmenin en kolay ve en zevkli olduğunu yerlerden biri olarak tanımlanıyor. Yeni önlemler ise, körfezin kullanımını büyük oranda pahalı hale getirecek özellikler içeriyor. Örneğin ‘gemi’ diye anılan bütün deniz araçlarından gece konaklama ücreti olarak 50 dolar alınacağından söz ediliyor. Yörede yelken kiralayan denizciler, orta halli insanlara
hizmet verdikleri için böyle bir ek maliyetin altından kalkmanın çok zor olacağını belirtiyorlar.
Dedikleri özetle şu: “Yelkenli bu yörede çok yaygın. Bunlar sayesinde yöredeki ekonomi ayakta kalıyor, çok sayıda insan bunlardan ekmek yiyor. Eğer körfezde bunların yaşaması zorlaştırılırsa, yerine zengin motoryatçılar gelirse, yelkencilik bu yörede yok olur. Bu ise buranın bir zengin azınlığın tatil alanı haline dönüşmesi demektir.”
Göcekliler’in Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’na çağrısı ise şöyle: “Büyük zenginleri anlıyoruz. Onlar bu güzelim koyları kendi egemenlikleri altına alabilmek için planlar yapıyorlar.
Hükümet neden buna
destek çıkacak girişimlerde bulunuyor?”
Göcek’te bir şeylerin yapılması gerektiği ve körfezin kirlenmekten kurtarılması için bazı adımların atılmasının zorunlu olduğu ortada. Ancak bu amaçla alınacak önlemlerin yelkenciliği oralardan kovacak ve bölgeyi motoryatçıların cenneti haline getirecek sonuçlar doğurması gibi ironik bir durumun ortaya çıkmasından kaçınmakta yarar var.
Günümüze kadar inşaatçıların saldırısından bir ölçüde kurtarılmış olan Göcek körfezinin, bu kez de yalnızca devasa zengin gemilerinin mekanı haline dönüşmesi tehlikesini de ciddiye almak gerekiyor.