SONER YALÇIN, NEDİM ŞENER VE DOSTUM AHMET ŞIK


Son haftalarda medyada bir meslek dayanışmasıdır gidiyor. İnsanın gıpta etmemesi elde değil. Meslektaşları Soner Yalçın, Nedim Şener ve Ahmet Şık’a yapılan –sözde- haksızlıklar uğruna, gazetecilerimiz birlik ve beraberlik içinde oldular. Meydanlarda ağız bantlamalar, onların şereflerine kaldırılan kadehler, üzüntüden sarhoş olmalar ve bir sürü larlar-larlar-larlar. Evet, bunların hepsi de beyaz gazeteciler için yapılan, göz yaşartıcı organizasyonlar. Atatürk’e şikayete gitmediler daha. Ama yakında onu da yaparlar. Ancak, o yüce mabedi de spon zamanlarda ağlama duvarına mı çevirdiler nedir? Bazı kokonalar gibi oraya gitmemeleri lazım değil mi? Çünkü Atamızın huzurunda da tarihi bir dayanışmanın örneğini ortaya koyacaklar. Bazı esmer gazeteciler de, bir kısım tutuklanan beyaz gazeteciler için endişeli olduklarını köşelerinde dile getirdiler. İnsan bu dayanışmayı görünce, yalnızca tek bir gazeteci olası geliyor insanın. Sanırım burada göz ardı edilmemesi gereken soru da şu: Acaba gazeteciler günahtan, hatadan, suçtan ari midir? Onlar gökten inmiş kanatsız melekler midir acaba? Bir de bizim ülkemizde zenci gazeteciler var. Onların birisin adı da Adem Yavuz Aslan. Hrant Dink cinayetini çözecek bir kitap yazdı ve bu kitapla ilgili ilk hediyesi kalaşnikof mermileri oldu. Sonra da cinayeti işleyen şahıslar kadar hapis cezası istemiyle hakkında davalar açıldı. Bir diğer zenci de Şamil Tayyar olsa gerek. Ergenekon davası boyunca en yiğit yazıları yazdı. Karanlıkları aydınlatacak kitaplar ortaya koydu. Sonuç olarak daha hiçbir Ergenekon tutuklusunun kesinlemiş hapis cezası yokken, sanki faili meçhullerin faili gibi ona da 50 ay kesinlenmiş hapis cezası verdiler. Alper Görmüş de darbe günlüklerini yazanlardan çok daha fazla mağdur oldu, sıkıntı çekti ve mahkeme koridorlarını arşınladı. Bir diğer zenci gazeteci de Mehmet Baransu. O da Aktütün’ün sorumlusu gibi muamele gördü. Adeta Victor Hugo’nun ‘sefiller’indeki gibi işlemlere maruz kaldı. Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’dan ise hiç bahsetmeme gerek yok. Onlarda en az yukarıda saydıklarım kadar zenci muamelesine tabi tutuldu. Ya Orhan Miroğlu ve Mehmet Metiner’e reva görülen sıkıntılara ne demeli? Vicdanı olan hiçbir değil gazeteci, insan bile sessiz kalamazdı ama onlar tek bir çift laf bile etmediler, onların yanında yer almadılar, onları destekleyen bir paragraf bile yazmadılar… Kendi beyaz Ergenekon gazetecileri için, dünyayı ayağa kaldıran basın kuruluşları, yukarıda sıralaya geldiğimiz zenci gazeteciler için ise tek bir satır yazı yazmak gereksinimi bile duymadılar. Bir kadeh de bu zenci gazeteciler için kaldıralım demediler. Ağızlarını bantlayarak yürüyüş yapmalarından vazgeçtim, onlara yapılan haksızlıklarla ilgili bir çift laf bile etmediler. Hâlbuki bu beyaz gazeteciler çok ciddi suçların failleri olarak tutuklandılar. Dünyadaki tüm ülkelerde suç olan başka devletler adına ajanlık yapmak, halkı galeyana getirip suça teşvik etmek, darbeye zemin hazırlamak, insanların özel hayatları hakkında yasadışı yollardan bilgi toplamak ve onları fişleme gibi suçları işlediler. Bu eylemleri bakkal Ahmet yapsa da gazeteci Ahmet yapsa da suçtur değil mi? kasap Nedim işlediğinde de kanunlar karşısında sorumlu, gazeteci Nedim işlediğinde de yasalara göre işlem yapılması gereklidir, değil mi? Bu beyazlar işte bunları yaptığı için ve devlet sırrı olan bazı suçlardan ötürü içeri alındılar değil mi? Ne acıdır ki yandaşıma dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen bir medyanın olduğu ülkede yaşıyoruz. Tüm darbelerde askerler kadar suçlu olan, medya mensuplarının yaşadığı bir ülkede hayatımızı sürdürmekteyiz. Soner’in, Nedim’in ve Ahmet’in ötesinde, Ergenekon’un medya ayağı çözülüyor ve bunun ucu acaba bana da dokunacak diye korkularına meslektaşlarını da alet edip, sözde göz yaşı döken bir takım takiyyecilerin içinde mi yaşıyoruz acaba? İşin en acı tarafı da, gecesini ve gündüzünü bu millet için çalışan Ali Fuat Yılmazer gibi bürokratlarını giderayak harcayan ve görev değişikliği yapan rafizlerin olduğu bir ülkede ikamet ediyoruz vesselam. Şairin söylemleriyle; ‘…Sussan gönül razı değil / söylesen tesiri yok…’ vesselam.
<< Önceki Haber SONER YALÇIN, NEDİM ŞENER VE DOSTUM AHMET ŞIK Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER