Belki de bazı DTP milletvekilleri ile KCK’nın başını çekenler, gençleri eylemlere yönlendirilme konusunda
Ergenekon’un kucağındaki bir ‘adi
ortaklık’ gibi birlikte çalışıyor. Türk’ün; “
Kürtlerin gözü kulağı
İmralı’dadır, İmralı toplumsal barışın en hassas noktasıdır” anlatımı ile “Açılım burada bitmiştir” diyen Ayna’nın aynı çizgide biraraya gelmesi, acaba ortak bir yerden tehdit almalarına mı dayanıyor? Baydemir’in önderliğinde görüş açıklayan 98 belediye başkanının en az yarısı için de aynı tehdit mi söz konusu? DTP, Türkiye’deki
Kürtlerin istatistiklere göre üçte birinden daha az bir oranını temsil ediyorsa, acaba tehditlerle diğer üçte iki de sindirilerek
yandaş gibi mi gösteriliyor?
En başından itibaren Kesire’nin babası,
Baki Tuğ, Pilot
Necati üçgeninde ‘derinlerin efendisi’ olan bir Apo gerçeği var mı? Diğer Kürt yapılanmalar yok edilirken, yalnızca
PKK’nın bırakılması bir tesadüf mü? Ya da Ergenekon ile içli dışlı olan PKK’nın üst düzey yöneticilerinin durumları ne?
Öcalan’ı şu anda da elinde tutanlar, ortalığı bilinçli bir biçimde, AKP’ye ve içi boş olan ‘demokratik
açılım’a karşı doldurmadılar mı? İmralı’nın F tipine dönüştürülmesi ile Öcalan da el değiştirecek. Acaba Öcalan’ın, Ergenekon’un tahakküm alanından çıkacak olması, onun hamisi derin yapıyı çok mu rahatsız eder?
DTP tabanının dışındaki Kürt nüfusu, devlete güveni hep erozyona uğratılmış olsa bile, asla bir oyuna gelmeyecek. Bütün Kürt nüfusunun yalnızca üçte birini oluşturan DTP’nin tabanı da, çevrilen derin dolapları yutacak kadar saf değil. Öcalan, ‘Apo Britanica’nın bütün ciltlerinde, Kürtleri küçümseyen, aşağılayan, kendini Kürtleri kurtaracak tek lider ve bir
peygamber gören tavrı sergiliyor. Yakalandığı günden beri Öcalan,
derin devlet tarafından zulmedilen Kürtler için, bir kerecik bile parmağını oynattı mı acaba? 11 yıl cezaevinde kalıp, Kürtlerin en zorunlu konuları için, bir günlük
açlık grevi bile yapmayan, kişisel sorunlarından başka hiçbir şey için örgütü harekete geçirmeyen, başka bir
özgürlük savaşçısı lideri var mıdır acaba?
Derin güçlerin elemanları, açıktan savaş taktikleri, gizliden tehditleri ve C(M)HP’nin bel altından vurma stratejileri ile amaçlarına ulaşamadılar ki; şimdi de “TC’ye
hizmet etmeye hazırım” diyen Öcalan da, ‘derin yapı’ tarafından, şiddete başvurması için acilen kullanılıyor. O da yine her zamanki gibi, yalnızca kendi çıkarları için, PKK ve KCK’yı kullanarak eylemler yapıyor. Peki, ne için? Sakın bana heval hakları için demeyin. Yalnızca kendi menfaatleri için. Hem de onlarca gencin ölümüne bile aldırmaksızın. “Analar çok Mehmetler
doğuruyor” diyenlerle; “her evden bir Kürt gencin ölüsü çıksın da, benim için mücadeleye devam edilsin” diyen Öcalan arasında bir fark var mı Tanrı aşkına?
Öcalan’ın bu taktiğinde, Ergenekon arkadaşları,
Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük’ün ötesinde, başka hangi derin yol arkadaşlarının da katkısı vardır? Bu sorunun
yanıtını da, sanırım bizim Baransu’nun ortaya koyacağı, yeni bir devlet belgesi ile net bir şekilde göreceğiz.
Batman,
Şanlıurfa,
Mardin,
Bingöl,
Siirt,
Bitlis,
Hakkâri,
Diyarbakır,
İstanbul,
İzmir ve Antalya’da, Kürtler ile bire bir yaptığımız görüşmeler ve anketlerden çıkan sonuçlara göre, son
terör olaylarındaki amaç;
1. Kürt açılımını ve AKP iktidarını C(M)HP’ye dönüştürmek;
2. Kürt gençlerinin kanını, devam etmesi arzulanan kirli savaş sonucu, kişisel zenginlik ve iktidarlarına kaynak yapmak;
3.
Şiddetin devamı yöntemiyle kendilerinin ve bölgedeki derin yapının kalıcılığını sağlamak;
4. AK Parti’nin bile bölgedeki kendi tabanının sesine
kulak vermekte aciz kaldığını göstererek, ceberut devlet görevlilerinin hâlâ oralarda mesleklerine devam ettiğini Kürtlere göstererek, bölgeyi yalnızca ‘derin PKK’ ile ‘derin devlet’e bırakmak;
5. Kamuoyu vicdanında, Ergenekon yapısının kutsanması ve Ergenekon’un terör eylemlerinin meşrulaştırılması için, PKK ve DTP’ye karşı, aynı onların şiddet yöntemleriyle yanıt verilmesini sağlamak;
6. Kürt sorununun çözümüne yönelik AKP’nin iyi niyetine karşılık, PKK ve KCK’nın şiddet ile yanıt vermesi,
Anadolu insanının; ‘Kürtler yalnızca şiddetten anlar’,
sakat ve yanlış düşüncesi oluşurken, ‘derin PKK’ ve ‘derin devlet’ tarafından da bu düşünce körüklenmektedir. Kürtler, güvenilecek insani değerlere sahip devlet temsilcilerini bu bölgede neredeyse hiç görmedikleri için, sessiz kalarak, PKK’nın yanındaymış gibi algılanıyor.
Kürt dostlarımızı gücendirmemek için; Öcalan’ı ve KCK’nin savaş çığırtkanlıklarını, Kürtlere
havale ediyorum. Biliyoruz ki, Kürtler, Türklerle birlikte yaşamaktan memnun olmadıkça, biz de bu topraklarda huzurlu ol(a)mayacağız. Kürtler; ‘bir
ağaç gibi özgür / bir orman gibi kardeşçesine’ yaşamadıkça, bizim de hürriyetimiz üniformalı ve
sivil devlet yöneticilerince hep
baskı altında olacak.
O zaman, alabildiğine demokratik açılım ve inadına Kürt sorununun çözümüne devam. Öncelikle de ceberut memurları devletten temizleyerek!..