Bir varsayım yapalım. Pkk bir gazeteci tutsa ve ciddi maddi imkânlar
vaat etse ve o gazeteciye beraber çalışması için de beş-on kişilik bir
ekip toplayıp, ondan bir kitap yazmasını istese ne dersiniz?
Bu kitap içerik olarak TSK’yi anlatan bir kitap olsa.
Kitapta TSK’nin stratejik bilgileri bulunsa v
e devlet sırrı kapsamına giren çok önemli bilgiler faş edilse. Önemli birimlerde görev yapan askeri
personel, isimleriyle açıklanıp
hedef haline getirilse ve aslında
PKK’nin
legal bir
örgüt olduğunu anlatan içeriğe sahip bir kitap olsa ve adı da “GENERALLERİN CAMİSİ” olsa bu kitap olurdu?
Acaba böylesi bir kitap, basımı gerçekleştirilmeden toplatılsa ne olurdu?
1.
Kemal Kılıçdaroğlu; “Basılmamış kitaplar
imha ediliyor. Aklı olanların aklına gelmeyecek bir şey, ancak şeytanın aklına gelebilecek bir şey” der miydi? Acaba Kılıçdaroğlu, ki kendisine “ Çarkçı Kemal” diyen bu addaki kitabın toplatılması için mahkemeye başvurmuş muydu?
2.
Devlet Bahçeli Uşaktan
halka seslenirken; “Bu millet seni basılmamış kitabın hesabını sor diye mi iktidara getirdi” diye konuşabilir miydi? Yoksa kendisine kozmik bürodan önerildiği şekliyle, kolay yolu seçerek ‘cemaat’e mi çakardı?
3. Doğan medyası ve NTV içinde odaklanmış az sayıdaki ‘iliştirilmiş gazeteciler’, ‘basılmamış kitaba
baskın mı olur?’ diye halkın üzerinde(n), aynen şimdi yaptıkları gibi,
psikolojik bir harp uygularlar mıydı?
4. Kendini liberal demokrat diye
tarif eden bir kesim insanlar, ‘bu kadarda olmaz yahu’ diyerek yine köşelerinde yazılar yazarlar mıydı?
Kanal kanal dolaşıp birilerine şirin gözükmek için, bol keseden atarlar mıydı?
5.
Başbakan Erdoğan’ın bile; ‘baskınlar bir
yayınevi baskını değil, neler yaptıkları açıklanırsa bunlarda oluyor muymuş diye herkesi şaşkınlıkta bırakacak içerikler var’ dediği halde, bazı AKP’li bakanlar ve milletvekillerince, postala
selam çakma adına, uzatılan mikrofonlarda –sözde-
demokrasi havarisi kesilirler miydi?
6. Evet, ortada toplatılan bir
taslak var. Bunun ile amaçlanan da,
Ergenekon davasını sulandırmayı amaç edinen, devletin resmi görevlileri hakkında iftiralar atan ve yaptıkları görevleri deşifre eden “
Ulusal Medya 2010” adlı örgütsel dokümanın içeriğine harfiyen uyularak, bir
komisyon tarafından hazırlanan çalışmalar. Bu çalışmaların üzerinde de farklı farklı tutulmuş notlar söz konusu. Bunlarda düpedüz bir suçun içeriğini taşıyan bir
trafik zinciri ile söz konusu.
7. Kimse şunu unutmamalı, dostum ve arkadaşım Ahmet Şık’ın yaz(ma)dığı kitap, asla kutsal bir kitap değil ve kendisine de vahiy yoluyla yazdırılmadı. Bu kitap kolluğun araştırmaları, savcıların iddiaları ve hakimlerin kararı ile örgütsel bir faaliyet ve örgütsel bir doküman olduğu için böylesi bir uygulamaya gidildi.
8.
Cemaatin Copları, Okyanus Ötesindeki Vaiz,
Fethullah Gülen'in 40 Yıllık Serüveni, Ergenekon Belgelerinde
Fethullah Gülen ve Cemaat, Kuşatılan
Türkiye: Fethullah Gülen Hareketinin Perde Arkası, Orta Asya'da
İslam Misyonerleri Fethullah Gülen Okulları ve Haliç'te Yaşayan Simonlar adlı kitaplar tüm kitapçıların raflarını süslerken bu operasyonun bir cemaat operasyonu olduğunu öne sürme,k en hafif ifadeyle hukuka saygısızlık, az daha sert anlatımıyla da düpedüz terbiyesizliktir.
9. İnsanların imanını kurtarmak adına yazdığı kitaplar için
hapishane hapishane
sürgün sürgün dolaştırılan, ömrünün hiçbir döneminde hayatından lezzet almayan Bediüzzaman’ı o hallere sokanların torunları,
1960 darbesi olduğunda “şanlı ordumuz yönetime el koydu” diye
manşet atan gazetecilerin çırakları, 28 Şubat’ta “gerekirse
silah kullanırız”, “
paşa paşa imzaladı” manşetlerinin bizatihi sahipleri, 1999 montajlı kasetlerin düğmesine dokunanları
Anadolu insanı çok iyi bilmekte.
10. Eğer siz, bu millete demokrasi dersi vermeye,
özgür basın naraları atmaya kalkarsanız bu halk size Yeni
Şafak basılırken, Akit gazetesi aranırken,
Nokta dergisi kapatılırken nerdeydiniz diye sorabilir ve hatta ‘hadi oradan’ bile kolaylıkla deyebilir.
11. Makalemizi kitabı toplattırdığı iddia edilen ve bu yaygaradan dolayı
basın açıklaması yapmak zorunda kalan Fethullah Gülenin sözleriyle bitirmek istiyorum;
‘…“Elbette düşünce, ifade ve basın özgürlüğü demokrasinin vazgeçilmez esaslarındandır. Fakat herhangi bir özgürlüğün kamu düzeni aleyhinde veya kişilik haklarına saldırı ve masum insanları karalama maksatlı olarak kullanılamayacağı da yine demokrasinin ve insan haklarının en temel düsturlarındandır” değil mi?...
12. Aslında her şeyin en iğrenç ve basit yolu, olan her olumsuz şeyi; ‘cemaat yaptı’ demek kolaycılı olsa gerek.
ÖSYM soruları çalındı. ‘Cemaat yaptı’. Oda TV’ye baskın oldu; ‘cemaat yaptı.’
Balyoz operasyonu, ‘cemaat yaptı.’ İddia edilen Ergenekon Silahli Terör Örgütü ile mücadele, ‘cemmat yaptı.’ Nasıl bir şeyse bu cemaat?..
13. Twitter’daki dostlar;
‘#cemaat’ başlığı altında cemaat’in hem Türkiye de hem de dünya da neler yaptıklarını protest anlamda on binlerce doküman halinde yazdılar. Gerçekten de okunmaya değer!..