İnternet Haber’den ‘Twit-ül Havadis’ köşesinin yazarı, İletişimde de master çalışması yapan Hatice Kübra
Kocaoğlu, güzel bir habere
imza attı ve; ‘…Sosyal paylaşım ağları içerisinde özellikle
Twitter'ın kendine has bir dünyası var. Görünüşte hemen
sanal diye geçiştirebileceğiniz bu alanın gerçek dünyaya yansıması da oldukça farklı.
Bunlardan birisi de Twitter'ın meşhur
kokoreç partileri. Twitter kullanıcılar mutlaka denk gelmiştir "Çengelköy'de kokoreç yiyeceğiz" duyurularına. Benim de paylaşılan twitlerden ve hatta twitlere eklenen fotoğraflardan takip ettiğim o meşhur kokoreç partisi bu kez
Ankara'daydı. SamanyoluHaber'den Asım Yıldırım'ın organize ettiği kokoreç faslına bizzat katılarak sizler için notlar aldım..’ şeklinde yazdı. (http://www.internethaber.com/twitter-unluleri-kokorecte-bulustu--327245h.htm)
Yukarıda linkini verdiğim ve meraklısının özellikle okunmasını önereceğim bu yazının içindeki fotoğraf karesinde olan, önemli bir diğer noktaya daha
parmak basmak istiyorum. Yine aynı ‘kokoreç partisi’ ve sonrasında da Ankara Çukurambar da
işletme müdürü Mehmet Alaca’nın kaptanlığında ‘MADO’ da gerçekleştirilen ‘twittaşlar’ buluşmasında, yer alan bir diğer dosttan daha bahsetmek istiyorum. Bu kişi
Sinan Hacınecipoğlu..
Sinan Hacınecipoğlu,
HAS Parti Kurucusu ve GİK Üyesi. Daha öncesinde de
Muhsin Yazıcıoğlu’nun Alperen Ocaklarının Genel Başkan Yardımcısı. Benim meydyafaresi.com da; ‘
Muhsin Yazıcıoğlu’nu
derin devlet (mi) öldürdü’ başlığıyla yazdığım bir yazımdan (http://www.medyafaresi.com/yazi/335/onder-aytac-muhsin-yazicioglu-nu-derin-devlet-mi-oldurdu.html) sonra ‘medyafaresi.com’a kamuoyu ile paylaşmak istediği bir
mesaj gönderdi. Ben de Sinan Bey’in medyaya gönderdiği mesajını, önce burada sizinle paylaşacak, sonrasında da Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatına neden olan helikopter
kazasındaki bazı önemli bilgileri, burada sizinle paylaşarak makaleyi sonlandırmış olacağım.
‘…Muhsin Yazıcıoğlu ve
dava arkadaşlarının şehit olduğu
helikopter kazasının DDK marifetiyle her adımı hesaplandığında; ağır
ihmal, kusur ve hatta en acısı belki de kast dolu bir suikast olabileceği ortaya konuldu.
Anadolu insanının yüreğini dağlayan ve her haneye ateş salan bu elim şahadet sürecinin üstünden 23 ay geçmiş olmasına rağmen, milletin vicdanında açılan bu derin yaraya, merhem olacak bir adım hala atılamadı.
Hatta, ihmal ve kusuru bulunanlara karşı hiçbir müeyyide uygulanmadı ve bilgi deformasyonu yapan şer odakları ifşa edilemedi. Bilgi çağında, fezada
yıldız kovalayan teknolojilere inat, devletin itibarı ve tefessüh etmiş kurumların izzeti de Muhsin Yazıcıoğlu’nun şahadetiyle birlikte, hala karlar altında kalmaktadır.
Bu bağlamda, olayı teferruatlıca irdelemesi için, özel yetkili bir savcı atanmalı, gerekli
soruşturmaları başlatarak, DDK raporunda ismi geçen,
sivil asker polis herkesi yargı önüne çıkarmalıdır.
İhkak-ı hak ve etik değerlerin hâkimiyetini tesis etme mefkûresiyle şanlı yürüyüşüne başlamış olan HAS Parti; hizip, dil, din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, zulme ve gadre uğrayanların yanında ‘Yunus’ gibi, zalimin karşısında da ‘
Yavuz’ gibi olmayı, kendine şiar edinmiş bir organizasyondur.
Bu balgamda, Muhsin Yazıcıoğlu’nun şahsında yürütülecek soruşturma aşaması, tüm faili meçhullere teşmil edilmeli ve halka zulmeden karanlık mihraklar ifşa edilmeli ve bir daha cesaret edemeyecekleri bir
yaptırım uygulanmalıdır.
Adalet; hem mülkün, hem de medeniyetlerin en temel yapı taşlarında bir tanesidir. Vatandaşına
adalet dağıtamayan bir devlet ise adeta yok hükmündedir. Turgut Özal’dan, Eşref Bitlis’e, Uğur Mumcu’dan Hrant Dink’e uzanan suikastlar hiyerarşisi, bir an önce yerle bir edilmeli v
e devlete baş bulmak gecikse de, adaletin gecikmemesi için gereken her şey yapılmalıdır…’
Sinan Hacınecipoğlu’nun yazdıkları çerçevesinde konuyu irdelerken, sanırım helikopter kazası ile ilgili aşağıdaki maddeler halinde sorduğumuz sorularımızın da yanıtlarının araştırılmasında / göz önünde bulundurulmasında yarar vardır.
1. Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopteri düştüğünde, Cumhurbaşkanı Gül
akşam saatlerinde açıklama yapıp; "çok sevdiğimiz bir arkadaşımızdır, bulunması için devletin tüm olanakları kullanılacak" mealinde konuşur. Sonrasında da tüm devlet erkânı; başbakan, meclis başkanı,
içişleri bakanı, sağlık bakanı, ulaştırma bakanı gibi tüm yetkililerin hepsi de, ellerinden geleni yaptıklarını, yapacaklarını söylediler mi? Ama sonrasında da, tabiri yerindeyse koskoca bir beceriksizlik ve rezalet yaşanmış mıdır?
2. Kanımızca, devlet içindeki bazı derin odaklar,
Başbakan Erdoğan ve AKP Hükümetini, halkın gözünden düşürmek için, ya Muhsin Yazıcıoğlu'nun bulunmasını istemediler ya da bulunmaması için gerekli önlemleri aldılar, denilebilir mi?
3. Aramalar sırasında, BBP'li 3-5 gencin GPS tespiti yaparak, helikopterin yanlış yerde mi arandığını, helikopterin dağın kuzeyinde arandığını oysa güneyinde olduğunu -ki bir dağa güneyden gelen bir helikopterin kuzey tarafına düşmesi ne derece mantıklıdır o ayrı- söylemeleri ve bu söylediklerinin de aynen doğru çıkması söz konusu mudur?
4. Muhsin Yazıcıoğlu’nun içinde olduğu helikopterin enkazının, devletin o kadar
arama kurtarma görevlisi / yetkilisi tarafından iyice aranılmasına rağmen (!) bulunamaması ve fakat 17
köylü tarafından kendi imkanları ile yaptıkları araştırma sonucunda bulunması mı söz konusudur?
5. Neresinden bakarsanız bakın, orada helikopterin enkazını bulamayan bir devlet, devletin de ötesinde bir Başbakan ve AKP hükümeti ve onun da ötesinde başka etkili ve yetkililer mi vardır?
6. Eğer bu süreçte, kazanın olduğu bölgeye,
mobil baz istasyonu götürülseydi, helikopter enkazı çok daha kısa bir sürede bulunabilir miydi?
7. Acaba helikopterin düştüğü yerde araştırmaların yapılmasından önce, helikopterin rotası tespit edilebilir miydi? Yine cep telefonu baz istasyonu kayıtları alınarak, bu kullanılan rota tespit edilebilir miydi?
8. Sivil Havacılıktan rota bilgisi sorulabilir miydi? Yine o bölgede sıklıkla uçan pilotlar çağrılarak, onlar olsalar hangi rotada uçacakları sorulabilir miydi?
9. Ya da
Kahraman Maraş'taki tüm kaymakamları alıp, tüm
muhtar ve köy imamlarına talimatlar gönderilip, tüm köy camilerinden anonslar yaptırarak, ikindi vaktinde herhangi bir yerde helikopter görülüp görülmediği sorularak gelen verilere göre rota tayini yapılabilir miydi?
10. 25
Mart akşamı bütün televizyonların haber yorumlarında bizim yukarıdaki maddelerde ifade ettiğimiz değerlendirmelerden çok daha fazlası yapıldı mı? Eğer yapıldıysa, sıradan yurttaşların bile kolaylıkla bilebildiği helikopter enkazının bulunması ile ilgili bu çözüm önerileri, acaba Kriz Yönetimi Merkezindekiler tarafından bilinmiyor muydu? Neden bu gerekleri yapamıyorlardı?
11. Yoksa bu
kriz yönetiminde egosu dağlar kadar büyük, her şeyi kendisinin bildiğine inanan ve her şeyi bizzat
kontrol etmezse, bizzat yönetmezse, çevresindeki beceriksizlerin bir iş beceremeyeceğine inanan kişiler mi vardı?
12. Kim ne derse desin, Muhsin Yazıcıoğlu’nu taşıyan o helikopterin enkazının bu kadar geç bulunmasının, ya da bilinçli olarak bulunmasının geciktirilmesinin altında kalan(lar) acaba kim(ler)di?
13. Enkazın bulunmasından sonra, kaza günü yapılan o kadar bilgi kirlenmesinin hesabının sorulmaması ve neredeyse bütün ilgili devlet yetkililerinin hakkında herhangi bir soruşturma açıl(ma)ması söz konusu mu?
Helikopter enkazının neden o kadar geç bulunduğu konusunda herhangi bir soruşturma yapılmayıp, yalnızca helikopter kazasının nedeninin mi soruşturulması söz konusudur?
14. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun meşum bir helikopter kazası sonrasındaki bulunma çalışmasında yaşanan çelişkiler yumağı bağlamında, koordineden sorumlu olanlar ve bu konuda çalışan devlet yetkilileri çok iyi insanlar olabilir. Çok otoriter, çok çalışkan, çok yaman, çok sağlam insanlar da olabilir. Bu insanlar, yaptıkları her çalışmada iyi niyetli de olabilirler. Kendince bu ülkenin hayrına olacak her şey için gecesini gündüzüne katarak çalışıyor da olabilirler. Ama sadece bu hasletlerin olması yeterli midir?
15. Böylesi olaylarda, insanların reaksiyoner değil, aksiyoner olması, başkalarının görüş ve düşüncelerine de önem vermesi, bunları değerlendirerek muhakeme yapması, basiret ve feraset ile hareket etmesi gerekmez mi?..
16. Lütfen bu yazıyı okuyan herkesten, Muhsin Yazıcıoğlu’na bir Fatiha okumasını da arzuluyoruz diyebilir miyim? Dualarımız onunla!..
Çukurambar Mado’da ki ‘Ankara Tiwitter’ buluşmasında böylesi ayrıntılar da vardı…