Bu başlığa bakıp da
bedelli askerliğe karşı olduğum düşünülmesin.
Türkiye'de
bedelli askerlik zaten var!
Fiilen var bedelli askerlik.
Bedelli askerlik deyince, parasını bastırıp sadece bir ay kışla sınırları içinde boş boş dolaşıp
geyik yapma şeklinde yapılan askerlik düşünülmemeli.
İmkanı olan,
eli kolu uzun olan,
varlıklı olan, zengin olan,
güçlü olan,
rütbeli olan,
iktidarı olan herkes askerlik yapıyormuş gibi görünüp gerçekte askerlik yapmıyor.
Aslına bakılırsa parası ve gücü olan için sadece askerlik değil, her şey daha kolay hale getirilebiliyor.
Parası ve gücü olan cezaevinde cezasını çekerken bile imtiyazlı olabiliyor.
Dolayısıyla askerlik gibi zaten eşitsizlik üzerine kurulu bir düzenden eşitlik beklemek, askerlik yapılan yerde gücün ve paranın sökmediğini söylemek hata olur.
Hepimiz askerlik yaptık.
Aslında milletimizin askerliğini yapmış her bir ferdi biliyor gerçeği...
Türkiye'de askerlik abartılır.
Çok önemli bir işmiş gibi sunulur.
İnsanlar askere giderken davul zurna ile "En büyük asker bizim asker" sloganlarıyla uğurlanır.
Sonra ne olur?
"Barış zamanı"nda 550 gün askerlik!
Üstelik bu askerlik süresinin çoğu,
ot yolma,
izmarit toplama,
kantinde çay sırası bekleme,
susuz kışlalarda gazozla tıraş olma,
bot boyama,
vuran botların arkasına koymak için vatka
arama,
dayak yeme,
"
Atatürk kimdir" adlı 10 maddelik, özetle "Her şeyin en büyüğü Atatürk'tür" yazan metni ezberleme,
"Duydunuz mu arkadaşlar askerlik kısalıyormuş" sözlerinin açtığı tartışmalarla,
bazı komutanlarının özel işlerini yapmakla geçer.
Yapılanların çoğu böylesi boş işlerdir.
"
Askerde bir yumurtayı beş kişi taşır, taşırken de kırarlar" denir.
Yediğiniz dayak da cabası.
"Askerde dayak yemedim diyen yalan söyler" denir.
Bu sayılanların hepsi profesyonel olmayan askerliğin nasıl bir zaman öldürme aracı haline dönüştüğünü gösteriyor.
Onun için para ya da başka bir şekilde, güçle, rütbeyle, imkanla askerlikten bir şekilde yırtma ya da mümkün olan en az süre askerlik yapma çabalarını yadırgamıyorum.
Çünkü bu, mümkün olan en az süre askerlik yapmak herkesin arzusu.
Onun için, askerlikte en önemli şey
terhis olmaktır!
Dolayısıyla, bütün bu olup bitenlerden sonra ortaya çıkan
manzara, fakir ailelerin "En büyük asker" olan çocuklarının "şahadet mertebesine ermesi" oluyor.
Türkiye'de ne zamandır "zengin çocukları neden şehit olmuyor" sorusu sürekli sorulup duruyor.
Zengini de ölmesin, fakiri de... Hiçbirinin tek damla kanı toprağa akmasın...
Bu başka ama eğer bu ülkede askerlik eşit şekilde yapılıyorsa şahadetlerin de birbirine yakın oranda olacağı beklenir.
Değilse, o zaman o kahreden soru sorulur:
"Madem öyle, neden şehit cenazelerinde gördüğümüz aileler genellikle "under dog", fakir fukara, yetim kalmış çocuklarının ayaklarında ayakkabıları bile olmayan Mehmetler Memişler..."
Elbette bedelli askerlik olsun.
Çünkü zaten askerde zamanın çoğu boş geçiyor. Parası olan versin, askerde boş geçecek zamanını parayla satın alsın. Hatta askerlik yapmasın!
Kaldı ki paralı askerlik yapmak arzusunda olanların çoğu normal askerlik çağının dışında kişiler. Büyük çoğunluk 30 yaşın üzerinde.
Parası olanlar zaten fiilen askerlik yapmıyor, bari bedelli çıksın da bedelini ödesinler.
Hem memleket kazansın hem de onlar!
Yemen Türküsü'nde olduğu gibi olsun askerlik.
Aman değişmesin, değiştirmeyin.
Profesyonel orduya geçmeyin!
Yoksa komutanların özel işlerini kim yapacak, kim ot yolup izmarit toplayacak?
İşte Yemen Türküsü, her şey nasıl da aynı değil mi?
"Yemen yolu çukurdandır, karavanam bakırdandır, zenginimiz bedele verir, askerimiz fakirdendir...
Tarlalarda biter kamış, uzar gider vermez yemiş, şol Yemen'de can verenler, biri Memet biri Memiş..."