Bir dostumun annesi
vefat etmişti.
Başsağlığı diledikten sonra ona şöyle dedim:
"Artık bu hayatta daha fazla dikkatli olman gerekiyor. Çünkü artık anne duasından mahrumsun..."
Aslında böyle söyleyip söylememekte kararsızdım. Çünkü bu cümle içinde biraz da olumsuzluk barındırıyordu.
Bir insanın en büyük mahrumiyetlerinden birisidir ana duasından mahrumiyet.
Bir insana böylesi bir mahrumiyeti hatırlatmak acı olabilirdi. "Dost acı söyler" sözünün arkasına sığınarak söyledim.
Bilmiyorum iyi mi ettim, kötü mü ama söylerken samimiydim!
Çok
şükür Rabbime, annem de yaşıyor,
babam da.
Bu benim hayatta dikkatsiz olmamı gerektirmiyor elbette.
Ama ana babası yaşıyorsa sanki biraz daha garantide hissediyor insan kendini.
Bir şeye ihtiyacım olduğunda annemi arar benim için dua etmesini isterim.
Bilirim ki annelerin çocukları için duası Yüceler Yücesi'nin katından geri çevrilmez.
Cennete gideceksek eğer bu bir bakıma annelerin rızasına da bağlı.
Cennet anaların ayakları altındadır ya, o bakımdan.
Bir babamın olduğunu bilmek bana her zaman müthiş bir güç veriyor.
Ne kadar büyüsek de, olgunluk sınırı olan kırk yaşımızı geçsek de anaya babaya olan ihtiyacımız bitmiyor.
Zaten onlar için biz hiçbir zaman büyümüyoruz.
En zor zamanlarımda hiç çekinmeden, hiç çekince ileri sürmeden gidebileceğim iki insandır, annemle babam.
Hiç korkmam onlardan bir şey isterken, bir şey talep ederken.
Çünkü eminimdir vereceklerinden.
Hâlâ annem ve babamdan
harçlık alma alışkanlığım sürüyor.
Onlardan çok kazandığım halde hâlâ anne babama
ekonomik olarak bağımlılığım sürüyor.
İhtiyacım olduğunda istiyorum, veriyorlar.
Geri ödüyor muyum?
Hiç istemiyorlar ki!
İnsana anne ve babası gibi karşılıksız
kredi açan bir
banka daha tanımıyorum!
Hiç çekinmiyorum. Bedirhan Gökçe'nin bir şiirinde söylendiği gibi "Merhaba anne, yine ben geldim" diyorum.
"İnsan sahip olduğunun kıymetini kaybetmeyince anlamaz" denir.
Doğrudur.
Anne babasını kaybetmiş yetim ve öksüzler ile konuşurken "anne" "baba" denildiğinde yüzlerine yayılan o hüznü görmek mümkün.
Onlara öksüz diyoruz, annesini kaybetmiş olanlar...
Babasını kaybedenlere yetim.
"Ök" "göbek bağı, göğüs, anne" anlamlarına geliyor Türkçe'de. Annesiz çocuk, öksüz çocuk yani.
"
Yetim" de
Arapça. Yetim "Tek başına, eşsiz" anlamında.
Biliyor musunuz, bu aslında bir mahrumiyet gibi görünse de aynı zamanda Allah'ın insanlığa gönderdiği son elçinin de rütbesidir.
Efendimiz, hem öksüzdür hem de yetimdir!
Belki biraz da bundan Efendimiz'e "Hüzün Peygamberi" de deniliyor.
Ey öksüz ve yetimler, bu Anneler Günü'nde kendinizi yalnız hissetmeyin. Şair Yasin İlhan'a
kulak verin ve asla hüzünlenmeyin:
"Yetim kızın başını okşayan
mübarek el
Ben de yetim bir kızım ne olur bana da gel
Yetim kızı kendine evlat sayan
Muhammed
Ben de yetim bir kızım beni yavrun kabul et
Gül sevgin yeter bana ey sevgili Resulüm
Öyle muhtacım sana ne verirsen kabulüm
Ya Resulallah kimsesizlerin sahibi senmişsin...
Öyle demişti dedem.
Bugün, sokakta çocuklar sek sek oynarken yine aralarına almadılar beni ittiler, çok üzüldüm ağladım.
Dedemle babaannem teselli etti.
Ya Resulallah uyurken de oyuncağıma sarılıp yatıyorum
Bazen teselli ediyor ama çoğu zaman ağlıyorum
Benim de annem olsa bana
masal okur ninni söyler uyuturdu
Benim annem de babam da sensin ya Resulallah!
Benim başımı da sen okşa, beni de sen sev!
Biliyorum geliyorsun başımı okşuyorsun üstümü örtüyorsun
Çünkü bazı geceler kalktığım da biri üzerimi örtüyor
Benim annem de babam da sensin ya Resulallah!
Sensin ya Resulallah! Sensin ya Resulallah!
Yetim kızı kendine evlat sayan Muhammed
Ben de yetim bir kızım beni yavrun kabul et!"