Ordu konusu hassas konu!
Peki hassasiyeti nereden geliyor?
Milletin "gözbebeği" olduğundan!
Konu gözbebeği olunca elbette beraberinde hassasiyet de oluyor.
Çünkü göz hassas bir
organ!
Göze zarar geldiğinde bütün beden zarar görür.
Onun için kendini bilen hiç kimse bütünüyle orduya zarar vermek istemez.
Olayları bütünüyle orduya mal etmek pek de makul değil zaten.
Eğer "bütün" böyleyse zaten bu milletin işi bitmiş demektir!
Bütünüyle orduyu yıpratmak istiyorsanız, buyurun kendi gözünüze sokun çomağı.
Fakat...
Biz her ne kadar gelişen olaylara "Münferit hadisedir", "Bir kendini bilmezin", "Bir vatan millet tanımaz"ın işidir diye baktıkça, ordunun bu konulardaki tepkisi kendi içindeki
çürük elmaları, pislikleri temizlemek yerine bir tür
savunma refleksi geliştirmek oluyor.
Belgeli, bilgili, ciddi, hatta kamuoyunda derin hayal kırıklığı meydana getiren haberlerde bile ordu kendi içindeki pislikleri temizlemesi gerektiğine dair yapılan her türlü yayını orduyu yıpratmak olarak algılanıyor.
Bir kere ordunun bu refleksinden vazgeçmesi, olaya bütüncül olarak değil münferit gözüyle bakıp, gereğini yapması gerekiyor.
Ki kamuoyu tatmin olsun.
Ha "ordunun görevleri arasında kamuoyunu tatmin yoktur" derseniz o zaman size sadece "söz bitmiştir" denir.
Daha önce de yazdım. Türk Ordusu'nu Türk Ordusu'nun mensuplarından daha fazla hiç kimse, kişi, grup, organ vs. yıpratamaz.
Taraf gazetesinde yayınlanan belgede görüldüğü gibi...
Gazetelerde sayfa sayfa yayınlanan,
Ergenekon sanıklarının evlerinde, ofislerinde bulunan belgelerle, -ki bunlar daha buzdağının sadece görünen kısmıdır- ordu içinde yuvalanmış bir kısım kişilerin varlığı göz önüne seriliyor.
İşte bu durumda ordunun kendisinin ve
sivil otoritenin ayrı ayrı yapması gerekenler var...
İşte ordunun yapması gereken şeyler:
1-"Bunlar çürük elmadır, ordumuza yakışmamaktadır.
Kahraman ordumuz adına hareket eden bu ve bunun gibi kişiler ordumuzu bağlamamaktadır" denilmelidir.
2-TSK Komuta Kademesi
demokrasi vurgusu yapmalı ve askeri
darbe,
muhtıra ve benzeri yollara asla tevessül edilmeyeceğini, demokrasiye bağlılığını tazelemelidir.
3-Sorumlular "Kol kırılır yen içinde kalır" anlayışı ile değil, tam tersine "sepetteki çürük elmalar diğerlerine de zarar verir" mantalitesiyle hareket edilmelidir.
4-Ordunun
subay yetiştiren okullarından başlamak üzere en yukarı kademesine kadar "Darbe yapmak aslında milleti
esir almaktır" anlayışı yerleştirilmeli, siyasete her türlü müdahalenin orduyu bütünüyle yıprattığı vurgulanmalıdır.
5-Ordumuz yeni bir vazife planı çıkarmalı ve kendisini içe dönük çabalardan, millete karşı
psikolojik harekat planları hazırlayıp eyleme koymaktan arındırmalı.
Gelinen bu noktada sivil otoritenin yapması ve fakat bugüne kadar asla yapılmayan birikmiş işlerin hızla yapılması gerekir:
1-Profesyonel orduya geçiş için ciddi adımlar atılmalı.
2-
Milli Savunma Bakanlığı'na atadığı adamlar sünger gibi olmamalı, iş bitirici, sivil otoriteyi askeri yapıya karşı güçlendirici, kişilik sahibi olmalı...
3-Ordu'ya içe dönüklük adına
yetki veren anayasal, yasal düzenlemeler yeniden gözden geçirilip mutlaka sivil otoriteyi üstün kılıcı şekilde değiştirilmeli, orduya millete karşı psikolojik harekat yapabilme yetkisi veren bütün yasalar kaldırılmalıdır.
4-Sivil otorite öyle işlere
imza atmalı ki, gazeteler "Paşasının başbakanı" yerine, "
Başbakanının paşası" manşetleri atmalı.
Askerin sivil otoriteye müdahale ettiği her kademe, belediye başkanları kaymakamlar ve valiler askeri tavırlara karşı kollanmalıdır.
5-
Genelkurmay Başkanı'nın söylemine karşılık mutlaka
bedelli askerlik
Meclis tarafından çıkarılıp, orduya bu görev tevdi edilmelidir.
6-
Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi görevi TSK'ya mutlaka yaptırılmalı, yapamıyorlarsa bu yeteneğin bugüne kadar neden bu kazanılmadığının hesabı sorulmalıdır.
7-Sivil otoriteye karşı suç işlemiş, sivil otoriteyi
küçük gören, aşağılayan,
darbeci anlayıştaki askerler zamanı beklenmeden görevden alınmalıdır. "Mahkemeye vereceğiz" tavrı pasif bir tavırdır, aktif olunmalıdır.
Şu kesin, asker eğer emir almazsa emir vermeye kalkar, başbakan bunu aklından hiç çıkarmamalı, gerekeni yapmalıdır...