Tanrı parçacığı da neyin nesi?


Heyecanla izliyoruz. CERN'de devasa rakamlara inşa edilen laboratuvarlarda bir şeyler oluyor. Ama ne olduğuyla ilgili doğrusu kimsenin bir fikri yok. Fikri olanlarınsa ne anlattığını tam olarak anlayamıyoruz. Albert Einstein, enerji eşittir, kütle çarpı ışık hızının karesi dediğinde, yani meşhur E=mc2 formülünü bulduğunda, hiç kimse kütlenin, yani maddenin aslında çok yoğun enerjiler olduğunu düşünememişti. Ya da Einstein'dan birkaç yüzyıl önce Isaac Newton'a kadar hiç kimse, kütlelerin çekim etkisinin var olabileceğini akıl edememişti. Hatta çok çok daha önceleri suyun kaldırma kuvvetini gören, keşfeden Arşimet de, aslında bu koca kainatta cari olan yasalardan bir tanesinin farkına varmış oluyordu. Buradaki temel nokta, bu bilim adamlarının aslında evrende hiç olmamış bir şeyi bulmaları değil, zaten milyonlarca yıldır var olan ve Allah tarafından ilahi bir dille kaleme alınmış olan formülleri fark etmeleri ve onları, insanın anlayacağı şekilde yazıya dökmeleridir. Buna bir anlamda Allah'ın kanunlarıyla konuşmak da diyebiliriz. Bundan birkaç bin yıl önce Aristo, evrenin dört temel yapı taşı üzerinde durduğunu sanıyordu: Toprak, ateş, hava ve su. Belki Aristo'dan birkaç bin yıl önce ise yaşadığımız gezegenle ilgili başka tuhaf açıklamalar vardı. Yani aslında gerçeğin kapısından içeri girdiğimizi düşündüğümüz her an, gerçeğin çok ama çok uzağında olduğumuzu fark ettiğimiz an oluyor. Atomun keşfiyle, artık maddenin en temel yapı taşının bu olduğu ve onun parçalanamaz olduğu fikri nasıl doğduysa, bugün atom altı parçacıkların varlığı ve onların nasıl hareket ettiğini anlamaya çalışan CERN deneyleri de, aslında belki gerçeğin sadece gölgesiyle oyalanıyor. CERN'de kâğıt üzerindeki bir formülün, gerçekten doğru olup olmadığının anlaşılması için ona ait bir eksik parçacığın yani "Tanrı parçacığı" da denen Higgs bozonu bulunmaya çalışılıyor. Fakat resme bir başka açıdan bakalım. Bu parçacığın bulunması ya da bulunmaması, olması ya da olmaması sadece kainattaki cari kanunlardan bir tanesini doğru okuyup okumadığımızı gösterecek, o kadar. Yoksa bu müthiş evrendeki yasalar değişmeyecek. Onlar zaten evrenin yaratılışıyla birlikte faaliyetteler. Hata olursa, bu bizim hatamız olacak. Bir bakıma tercüme hatası... Belki CERN'e biraz da bu gözle bakmak gerekir. Yani harcanan milyarlarca dolara, yapılan deneylere elbette sözümüz yok. Ama hayranlık duyulması gereken şey ya da harika olan şey, bir grup bilim adamının CERN laboratuvarlarında bulmaya çalıştığı şey değil, zaten var olan, inanılmaz hassas bir dengeyle makro ve mikro alemdeki her şeyi ayakta tutan kanunları vaz eden, o mutlak güç... Tamam, resmi beğenelim, nasıl yapıldığını araştıralım ama esas hayran olunması gerekenin resim değil Ressam olduğunu unutmayalım. Evet ortada muhteşem bir sanat eseri var fakat insanoğlu eserin muhteşemliğine takılıp kalıyor. Bu noktada Hz. Ali'nin şu sözü akla geliyor: "İlim bir nokta idi. Cahiller onu çoğalttı."
<< Önceki Haber Tanrı parçacığı da neyin nesi? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER