Yeminle söylüyorum, polis o öğrencileri coplarken gözlerim doldu.
Belki de hiçbirisiyle dünya görüşümüz uyuşmuyor.
İnançlarımız da farklı belki.
Belki ben başbakanda
protesto edilecek bir nokta görmüyorum.
Ama yine de polis o gençleri coplarken, tekmelerken, ayaklar altına alıp botlarıyla çiğnerken gözlerim doldu.
Ağlamamak için zor tuttum kendimi.
Ölçü yok.
Copla rastgele vur.
Kafasına kafasına çivi gibi çivi gibi çak çak çak...
Kasıklarını tekmele, böbreklere çalış, bacaklarını kır...
Kızları saçlarından tutup yerlerde sürükle...
Al al al bunu al...
Vur vur vur, acıma...
Bir
Çevik Kuvvet polis arkadaşım vardı. "Bu tip olayları bastırırken asla ve asla durmak yok" derdi.
Yani öyle eğitiliyorlarmış!
Önüne gelen herkese sürekli vurursun ve asla durmazsın.
Vurur devirir, bir sonrakine geçersin.
Kafa, göz, gövde fark etmez.
Neresine gelirse gelsin hiçbir hayati
organ gözetmezsin, daima vurursun.
Ne yani bir ülkede 40-50 öğrenci başbakanı protesto edemez mi?
Bağırır bağırır dağılırlar.
Niye düşman kuvvetine saldırır gibi saldırıyorsunuz ki?
Kim emir veriyor size "
Öğrencileri dövün, bakmayın gözyaşlarına" diye?
Başbakanın talebi mi?
Emniyet müdürü böyle mi istiyor?
Yoksa
emniyet müdürü başbakana daha şirin gözükmek peşinde mi?
Bunları bilmiyoruz.
Ama gördüğümüz bir
vahşet var İstanbul'da.
Polis "Vurmayın hamileyim" diye bağıran kadını tekmelerken hangi adil görevi yerine getiriyordu?
Belli ki bu çocuklar solcu.
Kanlarında var slogan atıp protesto etmek.
Daha önce de yazdım, bırakın kardeşim.
Bağırsınlar bağırsınlar, boşaltsınlar içlerindeki öfkeyi, kini.
Sonra dağılıp giderler...
Lütfen içişleri bakanına, emniyet müdürlerine talimat verin, bir daha böyle manzaralar görmek istemiyoruz.
Şiddete bulaşmayan, vurup kırmayan, cam çerçeve dağıtmayan protestolarda polis sakin olsun. Beklesin bakalım ne olacak, ne yapacaklar?
Rektörleri hizaya getirirken, öğrencileri kaybetmek size hiçbir şey kazandırmaz!