O size apansız bir gelişten başkası değildir...


Japonya depreminin ardından atılan başlıklara baktım da, neredeyse bütün gazeteler, içinde "kıyamet" geçen bir başlıklar kullanmış. Her bir deprem haberi başlığının manasında geçmişte yaşanmış büyük felaketlerin kutsal metinlerde anlatılışlarına atıflar da var. "Nuh Tufanı" gibi demiş bir gazete. Fakat daha çok gelecekte yaşanacak olana dikkat çekmiş. 'Kıyamet" demişler, "Kıyamet gibi" demişler. Bu türlü felaketlerin insanlara kıyameti hatırlatması aslında normal bir durum. Kutsal kitabımız Kur'an Kıyamet tasvirlerine yer verir. Anlatılan tablo korkunçtur. Kimse o hengâmede yaşamak istemez! Dağlar yürür, denizler kaynar, güneş dürülür, hamile kadınlar çocuklarını düşürür. Küçük çocukların bile olayın dehşetinden saçları ağarır... Kıyamet yaklaşmakta olandır! "İnsanları sorgulama zamanı yaklaştı, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar. " "Ne bilirsin ki kıyamet saati pek yakındır." (Şuara suresi 17) Elbette kıyametin ne zaman kopacağını merak ediyor insan. Ama bu bilginin insana verilmemesi ayrı bir rahmettir. Bilsek ne olacak ki! Nereye kaçacak, nasıl kurtulacağız? Ayet cevap veriyor: "De ki onun ilmi yalnızca Rabbimin katındadır. Onun süresini O'ndan başkası açıklayamaz. O göklerde ve yerlerde ağırlaştı. O, size apansız bir gelişten başkası değildir." "Ne bilirsin, belki kıyamet saati pek yakın da olabilir." "Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu eski durumuna iade edeceğiz..." Aslında depremin Kuran'da anlatılan Kıyamet'e benzetilmesi hiç de öyle yadırganacak bir şey değil. Deprem de öyle, Kıyamet gibi aniden geliyor. Kıskıvrak yakalıyor, insana kaçacak yer bırakmıyor. Ve insan soruyor şaşkınlıkla "Ne oluyor bu yere" diye. "...İşte onun işaretleri gelmiştir..." "Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ne onlara süre tanınacak." "...Onlar birbirleri ile çekişip dururken o kendilerini yakalayıverir. Artık ne bir tavsiyede bulunmaya güç yetirebilirler ne ailelerine dönebilirler. " "Yer o şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı, yer ağırlıklarını dışa atıp çıkardığı ve insan "Buna ne oluyor" dediği zaman, o gün yer haberlerini anlatacaktır. Çünkü senin Rabbin ona vahyetmiştir." Hadisler ise insanlığın kıyamete gidiş sürecine yönelik haberler verir. Neredeyse bugün yaşanılan bütün büyük olaylar genel olarak Peygamberimiz tarafından "Kıyamet alametleri" olarak haber verilmiş. Efendimiz kıyamete yaklaştıkça depremlerin çoğalacağından bahsetmiş. Bütün bunlar bir tarafa "Her insanın ölümü kendi kıyametidir" denilmiş. Bence bu konuya odaklanmak Kıyamet'e odaklanmaktan daha faydalıdır. Ölüm de kıyamet, deprem gibi aniden gelecek. Ve biz o zamanı asla önceden bilemeyeceğiz. Hani derler ya "Bilmek istemezsin." İşte o saat bilmek istemeyeceğimiz bir saat, işte olay yaşamak istemeyeceğimiz bir olaydır. Ne yazık ki kaçış kurtuluş yoktur. Ama biliyoruz ve inanıyoruz ki, Allah'ın rahmeti vardır, merhameti vardır!
<< Önceki Haber O size apansız bir gelişten başkası değildir... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER