Allah kimseyi kadın ile
imtihan etmesin!
Erkek bakış açısı bu.
Belki kadınlar da kendi açılarından bunun tersini söylüyor olabilirler.
Ama şu bir gerçek, iradesi en güçlü erkekler bile kadınlarla kurulan oyunlara gelebiliyorlar.
Kadın tuzağına düşmek, tuzak olmasa bile bir şekilde kadınların ağına düşmek, kadınlarla imtihan olmak dünyanın en ağır imtihanlarından belki de.
Bu kadınlıkla ilgili değil, kadının bu dünyada kullanılan bir meta haline getirilmesinden.
Her konuda kadının kullanıldığı bir çağ bu çağ.
Kadının erkeklerle baş başa dahi kalabildiği bir çalışma düzeni söz konusu olabiliyor.
Eskiler böylesi durumları önlemek için "Ateşle barutu yan yana getirmeyin" derlerdi.
Herkes için söz konusu değil elbette. Ama bu türlü
çalışan kadın ve erkekler arasında zamanla böylesi ilişkilerin gelişmesi erkeğin ve kadının tabiatına uygun!
Böylesi gelişen ilişkilerin evlilikle sonuçlanması halinde
toplum bunu kerih-çirkin görmeyebiliyor. Ama her iki tarafın da evli olduğu, üstelik bu tip ilişkide bir tarafın bu ilişki ile ciddi bir menfaat temin ettiği durumlar oldukça çirkin kaçıyor!
Özellikle siyasiler arasında, elinde bir tür
iktidar bulunduranlar arasında bu türlü ilişkiler oldukça yaygın maalesef.
Hatırlayın
Yaşar Nuri
Öztürk ile Şahane Hanım ilişkisini.
Şahane Hanım Öztürk'ün danışmanıydı.
Hele böyle birbirine çok yakın çalışan, gecesi gündüzü belli olmayan, devamlı bir arada bulunan, çok sık uzun süreli yalnız kalabilen çalışanların her an
kontrol modunda olması, çok dikkatli olması gerek.
Saldım çayıra Mevlam kayıra durumları
Baykal olayında olduğu gibi sonuçlar doğurabiliyor.
Bu iş böyle.
Bir kadın ile bir erkeğin baş başa kalmasının
doğal sonuçlarından biri.
Rahmetli Turgut
Özal kendi sekreteriyle evlendi.
Necmettin
Erbakan da kendi sekreteriyle evlendi.
TBMM'de bir
AK Parti milletvekili sekreterini ikinci eş olarak aldı.
Adnan Menderes'in evlilik dışı ilişkileri söz konusuydu.
Bunlar bilinenler.
Bilinmeyen, hatta başka bir deyişle şimdilik bilinmeyen daha nice bu tür ilişki vardır.
Burada sorun kimin kimi
tahrik ettiği değil.
Erkek kadını kadın erkeği tahrik etmiş olabilir. Bu önemli değil.
Önemli olan erkek ile kadının birbirine bu denli yakın çalışmasının doğurabileceği sakıncaların öngörülebilir olması.
Bu çalışma biçimi elbette suiistimale çok açık bir ilişki biçimidir.
Ve birçok sinsi düşman tarafından ele geçmez bir fırsat olarak da değerlendirilebilir.
Deniz Baykal ile
Nesrin Baytok arasındaki ilişkinin
mağduru kim peki?
Sadece Deniz Baykal mı?
Değil elbette. Ama herkes Deniz Baykal'a kurulmuş bir komplodan söz ediyor.
Nesrin Baytok'un ailesi yok mu?
Onun bir geleceği, mesleği, çocukları, arkadaşları, dostları yok mu?
Bundan sonra onların yüzüne bakmayacak mı?
Kimse ondan bahsetmiyor.
Bu gibi durumlarda asıl mağdur erkek mi yoksa kadın mı?
Eğer "komplocu" taraflardan biri değilse bu konuda kesin bir karar vermek çok zor olur.